Meral Akşener 2 Mart toplantısının ardından zehir zemberek bir açıklama yaparak Altılı Masa ile köprüleri attı. Attı ama ummadığı kadar yoğun baskı altında kaldı. Derken dün ağır bir şart koşarak masaya dönme kararı aldı:
“Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş yetkili Cumhurbaşkanı yardımcısı olsunlar. Kritik kararlara imza atsınlar...”
Akşener’in önerisi Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa’da kabul edilir mi, edilmez mi?
Bu satırlar yazılırken henüz belli değildi...
Ancak hemen akla gelen şudur…
Meral hanım, Kemal beyin cumhurbaşkanı adaylığında ısrar edeceğini, Yavaş veya İmamoğlu’nun adaylığını kabul etmeyeceğini 2 Mart toplantısı öncesi biliyordu.
Böyle bir B planı var idiyse... Bunu 2 Mart toplantısında Masa’da dile getirmesi gerekmez miydi?
Anlaşılan bu plan yeni üretildi...
Meral Hanım, iki belediye başkanının yönetime alınmasında neden bu kadar ısrar ediyor.
Akademisyen Fatih Yaşlı 2 Mart toplantısı öncesi şöyle bir yorum yapmıştı:
“Kutsal ittifak, Kemal Beyin Cumhurbaşkanı olduğu bir konjonktürde, mevcut statükonun sorgulanma ve hatta çatırdama ihtimalinden korkuyor, bu yüzden ya sermayeyle derdi olmayacak ANAP kökenli müteahhit İmamoğlu’nu ya da Türk sağının bağrından kopup gelen ülkücü Mansur Yavaş’ı aday olarak görmek istiyor.”
Sonunda Meral Hanım’ın talepleri kabul edildi...
Kılıçdaroğlu da aday seçilerek muradına erdi ve süreç tatlıya bağlandı.
UNUTMA
Kahramanmaraş depreminin vurduğu 11 kentte 15 milyon insan hâlâ felaketi yaşıyor. Kimi akraba yanında, kimi öğrenci yurtlarında, kimi yolcu gemisinde, kimi otel köşesinde eski hayatlarına dönecekleri günleri bekliyorlar. Hepsinin hâlâ her türlü yardıma ihtiyacı var. Her bir savaş koşullarında yaşıyor.
Onları unutmayalım… Unutturmayalım… Unutturmayalım…
SOĞUKTAKİ ADAM
Resimdeki arkadaş bizim seyyar manav Aptullah kardeşimiz. Her gün Moda’da Lütfü Bey ile Zeki Üngör Sokak’ın kesiştiği yerde durur, mevsim meyvelerini satar. Birkaç kilo ayva, birkaç kilo elma, armut, portakal, mandalina, muz bulunur arabasında. İşini aksatmaz. Sıcaklık sıfıra yaklaştığı günlerde de orada, arabasının başındadır. Bizler soğukta donmamak için koştura koştura eve giderken, o sırtında eski ve ince bir montla, günde en az 7 saat bir heykel sabrı ve sessizliğiyle orada durur. Müşteri bekler. Birkaç kilo mandalina, birkaç kilo elma satarsa satar. Akşam evin yolunu tutar.
Bu ülkede insanın emeği ve namusuyla para kazanması kolay mıdır, zor mu? Fırsat olur da karşı kaldırımda durup Aptullah kardeşimizi beş on dakika izlerseniz sorunun cevabını şıp diye bulursunuz.
GEVEZE
Bendeniz her türlü yasağa karşıyım.
Ancak mümkün olsa da internet ve ekranlardaki deprem gevezelikleri yasaklansa, bunu bütün kalbimle desteklerim.
Her gün her gece… Kendisini yer bilimci falan diye tanıtan birtakım adamlar ekranlardan halka korku salıyor.
Her gün yeni tehlikelerden söz ediyorlar.
Deprem konusunda söylenecek olanlar tek cümlede başlar ve biter.
“Bir deprem olacaktır ama zamanı belli değildir.”
Bunu söylemek yerine endişe verici kavramlar üretiliyor, sağlam eve çıkma umudu olmayan milyonlarca insanın psikolojisiyle oynanıyor, korkular tazeleniyor.
İnsanlar kentte ölüme mahkûm canlılar gibi dolaşıyor.
Ekranlarda her gece fay haritaları, deprem senaryoları verilirken nedense bir depremde nasıl korunacağı, nasıl ayakta kalınacağı, deprem sonrası kurtarma planları falan konuşulmuyor. Çünkü halkı korkutmak daha fazla reyting yapıyor. Ayıptır. İnsanlara yazıktır.
YALNIZ
Tarihçi İlber Ortaylı dostumuz önemli bir konuya değinmiş. Demiş ki:
“İyi düşünmek için esasen yalnız kalmak gerekir. Bu temel şarttır, yalnız kalmayı bilmek gerekir. Yalnız kalmayı bilmeyen milletlerden fazla bir şey çıkmaz. Meselâ iyi düşünür çıkmaz.
Maalesef biz Türklerin böyle bir kabiliyeti yok, bu yüzden de bizden iyi düşünür pek çıkmıyor. Aptal olduğumuz için mi? Estağfurullah.
Ama şu var; Türk yalnız kalamaz, milletimizde böyle bir huy yoktur. Beraber ders çalışır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder…
Ben insanlara yalnız kalmayı öğrenmelerini öneriyorum. Yalnız kalmayı bilmek iyidir, önemlidir.
Türkiye gibi bir yerde avantajdır.”
Sahi biz yalnızlıktan neden korkuyoruz?
Bir sebebi de kendi kendimizle baş başa kalmaktan sıkıldığımız için olabilir mi?