Suudi Arabistan hükümeti, bizim ürünlere ambargo ilan etti, ‘Made in Turkey’ yazan hiçbir ürünü ithal etmeyeceğini açıkladı.
İki ülke arasında 6 milyar dolarlık ticaret hacmi vardı.
Müteahhitler Birliği, Suudilerin Türk müteahhitlerine de ciddi zorluk çıkarmaya başladığını, 2018’de yaklaşık 3 milyar dolarlık müteahhitlik işi aldıklarını, bu yıl sekiz ayda rakamın 21 milyon dolara düştüğünü bildiriyor. Kararın turizme de önemli etkisi olacak.
Suudlarla yakınlığı bilinen Bahreyn ve Dubai’nin de ülkemize yönelik gizli ambargo uygulayacağı gelen duyumlar arasında.
Bir zamanlar iç ve dış politikada “Din çimentomuzdur”, “Din tek birleştiricidir” gibi söylemler moda olmuştu. Din kardeşimiz Araplar artık İsrail’i dost, Türkiye’yi düşman ilan edecek kadar atarlandılar. Neden böyle oldu? Oturup sakin kafayla düşünmekte yarar var.
PARİS NOTLARI
Paris’teki dostumuz Mehmet Güzel korona sürecindeki Fransa’yı anlatmış:
“Son altı ayda birçok küçük dükkân, lokanta iflas etti. Maalesef dahası da gelecek. İşsiz sayısı artıyor. İşsizlerin isyan etmemeleri için ücretlerinin yüzde 80’ini devlet ödüyor. Feci şekilde borçlanan devlet borcunu ödemek veya ‘sıcak para bulmak’ için yeni özelleştirmelere bile gitti. Herkes ve hatta Paris güvercinleri bile tatildeyken, hükümet, çaktırmadan, teknik bir kararnamede ‘routes nationales’ nam yolların özelleştirilmesini yürürlüğe koydu. Geçen yıl barajları özelleştiren bu iktidar şimdi otoyollar ile şehirler arasında kalan ulusal yolları özelleştiriyor. Herkes tatildeyken yürürlüğe konulan kararnameye pek itiraz eden de olmadı. Çünkü itiraz edecekler tatildeydi. İşler sarpa sarıyor; gösteriler, çatışmalar da eksik değil...”
PASS
Mahmut Tanal’ın muhtarlara ve sanatçılara da yeşil pasaport verilsin teklifi üzerine birkaç satır yazmıştık. Okurumuz Turgay Özbek diyor ki:
“Ülkemizde neden yeşil pasaport verildiğini de sorgulamanız yerinde olmaz mıydı?
Bir devlet düşünün ki 2 milyon (yeşil pasaportlu) vatandaşını kalan 81 milyon vatandaşından farklı görüyor.
Yeşil pasaport icat etmek yerine, normal Türk pasaportunu daha saygın hale getirmeye çalışmak hakkaniyete daha uygun olmaz mıydı?”
Okurumuz haklıdır. Biz 1980’lere kadar elimizdeki lacivert pasaportla Avrupa ülkelerine vizesiz girerdik. Aylarca da kalırdık. Vize zorunluğu, 12 Eylül yönetimine tepki olarak geldi. Bir daha da kalkmadı. Aksine sıkılaştı.
Memurlar için yeşil pasaport kıyakçılığı icat edildi.
Sıradan memur bu pasaportla vizesiz dolaşıyor.
Bilim adamı, yazar, sanatçı, sporcu, iş adamı vize kuyruklarında.
Ne mantığı var bunun?
Milletvekilinin ve yakınlarının diplomatik pasaport taşıması da aynı ölçüde mantıksız. Utandırıcı bir ayrıcalık.
SORU
Eğitimde gerçekten mi başarısızız?
Yoksa çağdaş eğitim yönünde başarısızlık başka bir bakışla başarı mı sayılıyor?
Bu kadar istikrarlı bir başarısızlık sizi de düşündürmüyor mu?
ALTIN
Bir nikâh hediyesi için cumhuriyet altını almamız gerekti.
Kuyumcuya girdik, 3272 lira fiyat verdi. Biraz da sohbet olsun diye sordum:
- Başka kuyumcularda daha ucuz olabilir mi? Gerçek fiyatı bu mu?
Kasadaki delikanlı cep telefonunu gösterdi:
- Bakın burada Kuyumcular Odası’nın fiyat tarifesi var, ben bu fiyat üzerinden satış yapıyorum.
- Öteki kuyumcular belki daha ucuz verir?
- Vermezler abi, Whatsapp’tan haberleşiyoruz, hepimiz bu tarife üzerinden işlem yapıyoruz.
Hani serbest piyasa vardı falan diye sormadık tabii.
Şeker hoca
Celal Tilgen, Malatya’da şeker fabrikasındaki caminin imamıydı. Güler yüzü, hoş sohbeti, özellikle de esprili ve hoşgörülü cuma vaazlarıyla tanınırdı. Onun vaazlarında cehennem, ateşler, alevler, eziyetler, acılar yoktu. Hep güzellikler, hoşluklar vardı. O yüzden cumaları cami ağzına kadar dolu olurdu. Yıllar önce sohbet etmiştik kendisiyle. Celal Hoca caminin halı, perde gibi ihtiyaçlarını “vaaz arasına reklam alarak” karşıladığını söyleyince merakla “Nasıl?” diye sormuştuk. Gülerek anlatmıştı...
Vaaz sırasında cemaate örneğin:
- Size imanın şartı kaçtır, diye sorsam bilmezsiniz, diye sitem ediyor, ardından sadede geliyordu;
- Ama Malatya’nın en iyi perdecisi kimdir diye sorsam, hepiniz hemen şak diye Perdeci Hasan’dır hocam, dersiniz...
Şeker Hoca koronadan birkaç gün önce vefat etti. Nur içinde yatsın.
LATTE
Avrupa’da en çok Starbucks mağazası olan ülke İngiltere imiş. İngiltere’de 723 Starbucks bulunurken, Türkiye 523 mağazayla ikinci sırada, Fransa 183 mağazaylae üçüncü sıradaymış.
Ekonomist Mahfi Eğilmez bu ilgiyi Twitter’da “züppe etkisi ve gösteriş tüketimi” diye nitelemiş.
Geçelim... Gazeteci Fatma Sibel Yüksek, bir kafede “Sizde Samsung marka telefonun şarj aleti var mı?” diye sormuş. Kötü kötü bakmışlar. Çünkü çevrede herkes pahalı cinsten iPhone kullanıyormuş. Asgari ücretle çalışan genç garsonlar dâhil.
Zaman böyle...