Gazetelerde haber: “Bursa’da koronavirüsü öldüren sprey üretildi.”
Habere göre, hekimlerce geliştirilen ağız ve burun spreyi koronavirüsü 1 dakika içinde öldürüyormuş ve Bursa’da eczanelerde epey zamandır satılıyormuş.
Şu anda tüm dünya bu virüs nedeniyle ölümcül bir salgın yaşıyor. Her gün dünyada binlerce insan ölüyor. Herkes dört gözle ilaç beklerken bizim Bursa’da birkaç doktor bu işi çözmüş! Aşıya bile gerek kalmamış neredeyse!
Ürün Sağlık Bakanlığı’nca ilk etapta gıda takviyesi grubunda ruhsatlandırılmış. Tıbbi cihaz statüsünde burun spreyi ruhsatlanırken, ağız spreyinin ise ruhsat aşamasında olduğu bildirilmiş.
Bu ruhsatlandırma işi bulanık.
Ancak kuşkusuz binlerce Bursalı şu anda eczanelerden bu ilacı alıp kullanıyor.
Ama gariptir... Ne dünya basını, ne ünlü ilaç tekelleri Bursa’ya koşup ilaçla ilgileniyor. Ne de Türkiye’nin geri kalanı ilgili.
Bizim Sağlık Bakanlığı böylesine gündemde olan bir ilaçla ilgili neden bir açıklama yapmıyor? Neden etkili mi etkisiz mi, yararlı mı zararlı mı olduğunu açıklamıyor?
Eğer etkiliyse bütün Türkiye’ye hatta dünyaya ilan edelim, milyonlarca insanın hayatını kurtaralım. Nobel’e aday olalım. Eğer işin içinde bir sahtekârlık varsa bunu yapanların devletçe tepelerine binelim, halkı aldatmalarına meydan vermeyelim.
Sağlık Bakanlığı bu karmaşaya neden izin veriyor? Kabile değil ki burası!
ALTIN
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesine yanıt veren Enerji Bakanı Fatih Dönmez, şirketlere 133 altın madeni ruhsatı verildiğini belirterek, 2019 yılında 24 ruhsattan 39 ton altın üretildiğini, altın ruhsatlarından 36 milyon TL, altın içeren kompleks madenlerden de 262 milyon TL devlet hakkının tahakkuk ettirildiğini açıkladı.
39 ton altının piyasa değeri 17 milyar lirayı aşar.
Ve biz bundan 298 milyon lira pay alıyoruz. Yüzde 2 bile değil. Havanın, suyun, toprağın zehirlenmesi, ormanların tıraşlanması, dağların kelleşmesinin karşılığı yılda işte bu kadar yani 298 milyon liradır.
Bu arada değerli milletvekili Fethi Gürer’e bir soru:
Partinizin bu altın yağmasına karşı bir politikası var mı?
Ne Genel Başkan konuşmalarında ne internet sayfanızda bu konularda tek sözcük yok.
Partiniz hangi tarafta? Neden bir görüş açıklamıyor?
FARK
1946’da İsmet İnönü çok partili demokratik hayata geçmeye karar verince bir grup parlamenteri Avrupa’ya incelemeye gönderir.
Grubun içinde sonradan Başbakan olacak Prof. Sadi Irmak da vardır.
Sadi Irmak, TRT’de yayınlanan, Nazmi Kal’ın hazırladığı “Atatürk’ten Anılar” programında şunları anlatır:
“Çeşitli Avrupa ülkelerinden sonra İngiltere’ye geçtik. İktidar ve muhalefet milletvekilleri ile toplantılar yaptık. Bir şey dikkatimi çekiyordu. Toplantılarda hep muhalefet milletvekilleri konuşuyor, iktidar milletvekilleri susuyorlardı.
Sordum:
- Hep muhalefet milletvekilleri konuşuyor, siz iktidardakiler niye az konuşuyorsunuz?
Bir iktidar milletvekili cevap verdi:
- Bizde demokrasi böyle işler. Muhalefet konuşur, iktidar iş yapar.
EKMEK
Ekmeğin fiyatı son olarak 200 gram, 1.5 lira olarak belirlendi.
Ancak fırınlar genellikle o gramajdaki ekmeği 2 liradan satıyor.
Bir yandan da (resmi demeçlere göre), aşırı fiyat artışlarıyla mücadele sürüyor.
Vatandaşın aşırı fiyat artıran esnafı Ticaret Bakanlığı’na şikâyet etmesi isteniyor.
Vatandaş Hüseyin Sağ görevini yaptı.
Kadıköy Göztepe’de 200 gram ekmeği 2 liradan satan bir fırını Ticaret Bakanlığı’na şikâyet etti.
Şikâyet tarihi 29 Kasım 2020 idi... İki hafta sonra şu yanıt geldi:
“İstanbul genelinde fırın denetimleri devam etmektedir.”
Aradan iki ay geçti. O fırın o fiyattan ekmek satmaya devam ediyor.
Vatandaş Hüseyin Sağ merak ediyor.
Acaba devlet ile fırıncılar arasında bir gizli anlaşma mı var? Siz daha fazla zam istemeyin, biz de sizin fiyat artırmanızı görmezden gelelim gibi.
Yoksa nedir bu durum?
RİYAD
Suudi Arabistan’da çalışan bir vatandaşımızın vekâletname çıkarması gerekiyordu. Dış ülkelerde noter yok malumunuz, bu işi konsolosluklar yapıyor. Riyad Konsolosluğu’na gitti. İsteğini aktardı. Cevap:
- Elimizde form yok. Size örnek metin verelim, siz bilgisayarınızda yazıp bize getirin, imzalayıp mühürleyelim.
- Siz neden yazmıyorsunuz?
- Yeterli elemanımız yok.
Gerçi içeride beş altı eleman görünüyordu ama... Vatandaş çaresiz metni aldı, bekleme odasında oturdu, cep telefonu üzerinden yazıp konsolosluk adresine postaladı. Metnin çıktısı alındı, mühürlendi, vatandaşa verildi. 263 lira da hizmet bedeli alındı! Ne hizmet değil mi?
İĞNE
Eskiden konulu filmlerde olsun haber filmlerinde olsun vücuda iğne batırılması görüntüye getirilmezdi. Birden moda oldu. Artık hemen her aşı haberinde iğnenin kola batırılması yakın çekimde ekrana yansıtılıyor. Haber kanalları çıplak kola batırılan iğne görüntüsü yayınlamakta adeta yarış halinde...
Okurumuz Nevzat Basım soruyor:
- Bu görüntünün ne özelliği var? İnsanın çıplak kolunun ya da iğnenin ete girişinin ne gibi görsel çekiciliği olabilir? Aksine, bu görüntülerin sinir bozduğunun farkında değil misiniz?