Sezen Aksu’nun beş yıldır piyasada olan “Şahane bir şey yaşamak” adlı şarkısı Youtube kanalı üzerinden paylaşılınca fırtınalar koptu. Şarkıda geçen “Selam söyleyin, o cahil Havva ve Adem’e” sözleriyle İslamiyet’in kutsalları Hazreti Adem ve Hazreti Havva’ya hakaret edildiği iddia edildi. Bir dernek Sezen Aksu’nun evinin önünde gösteri yaptı. Diyanet İşleri ve kimi ilahiyatçılar şarkı sözlerini dine hakaret sayarak, eleştirdiler.
Bizim bildiğimiz Adem ve Havva evrensel iki figürdür. İlk insanları temsil ederler. İslamiyet’in kutsal saydığı “Hazreti Adem ve Hazreti Havva” farklıdır. Mesela, toplumda Muhammet adında yığınla vatandaşımız vardır. Vatandaş Muhammet’e yakışıksız bir sözle hitap ederseniz Hazreti Muhammet’e hakaret etmiş olmazsınız. Çünkü Muhammet sadece o vatandaşın adıdır. Peygamberin adı ayrıdır, “Hazreti Muhammet”tir.
Bir bardak suda fırtına koparılırken Diyanet İşleri’nin yatıştırıcı değil kapıştırıcı bir tavır alması hazindir. Bu arada laik kesimde birçok kişinin Sezen Aksu’ya yönelik:
“Sana da iyi oldu, zamanında yetmez ama evet der misin” gibi yüklenmeleri de ona yönelik hücumları meşrulaştırmaktan başka anlam taşımıyor. Ayrıca bu olayda hedef olan Sezen Aksu’nun kişiliği değil, şarkının sözleridir.
JANGO
Okurken önce şaka sandık. Değilmiş. Mesajı Facebook’a gerçekten Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği koymuş. Şöyle diyor mesaj:
“Diplomatlarımızın sahibi olduğu köpekler ailesine yeni biri eklendi! Ancak kendisine isim vermekte sıkıntı yaşıyoruz. Bize yardımcı olur musunuz? Sözcümüz Julie, köpeğine Cleo adını vermek istiyor. Oğulları ise köpeğe Jango adını vermekten yana. Sizce şu tatlı yüze hangi isim daha uygun? Bu iki isim dışında başka isim öneriniz olursa lütfen bizimle paylaşın!”
***
Amerikalıların böyle çözümü zor! konularda fikrimize başvurması kuşkusuz gurur vesilesidir.
Demek beğeni ve fikirlerimize değer veriyorlar.
Ancak içimizde bir küçük kuşku da yok değil.
Bizimle dalga geçiyor olmasınlar!
TORUN
Temel bir lokantanın önünden geçerken kapıda, “Burada ne yerseniz yiyin hesabını torununuz öder” yazan bir levha görür. Hemen lokantaya girer, tıka basa karnını doyurur. Çıkışta tam kasanın önünden geçerken kasiyer seslenir:
- Beyefendi hesabı ödemediniz?
Temel sorar:
- Hesabı torunum ödemeyecek mi?
- Sizinkini evet, ama bu hesap dedenizin.
Temel biraz siyasi düşünüp kendi kendine gülmüş:
- Ben bu hesabı öderim de... Bakalım bizim torun bizim borçları nasıl ödeyecek onu merak ederim.
MAKEDON
Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’ü gezenler bilir. Şehri ortadan kesen Vardar Nehri’nin bir tarafına Hıristiyanlar yerleşmiştir, diğer yanına Müslümanlar, yani Arnavutlar ve Türkler. Müslüman tarafı geri kalmış bir manzara arz eder. Hıristiyan tarafı daha gelişmiştir. Yaklaşık 2 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 65’ini Makedonlar, yüzde 25’ini Arnavutlar, yüzde 5’ini Türkler oluşturur. Geçende seçim yapıldı. Yeni hükümet kuruldu. Ve ne oldu bilir misiniz? 20 bakanlığın 10’unu, nüfusun dörtte birini oluşturan Arnavutlar aldı. Bunlar arasında Dışişleri, Ekonomi, Maliye, Sağlık, Çevre gibi önemli bakanlıklar da var. Kabinede Türk bakan maalesef yok.
Bu sonuçta Hıristiyan partiler arasındaki çekişmenin etkili olduğu söyleniyor. Ancak Arnavutların siyaseti daha ustaca yürüttükleri de kuşkusuz. Bravo...
BİNGİT
Tarık Konal dostumuz scooter adı verilen kaldırım belasına güzel bir Türkçe ad bulmuş: “Bingit”... Soruyor:
“Bu bingit (sukuter) olayını bir açıklığa kavuşturmak gerek. Kimdir bunların sahibi, kim, nerede, hangi sayıda kullanılmasına izin veriyor? Denetlemesini kim yapacak, neden yapmıyor?”
Birkaç gün önce bu bingitlerden yüz veya iki yüz tanesini daha Kadıköy ve Moda kaldırımlarına bıraktı gitti birileri.
Bu şirket yol ve kaldırımları korumakla görevli belediyeden izin istiyor mu? Belediye yüzlercesinin kaldırımlara park edilmesine izin veriyor mu? Bu işgale ne adına izin veriliyor?
Nasıl yürüyor bu işler? Merak etmez misiniz?
NOT: Stockholm’de bingitlerin hızının 15 kilometreyle sınırlandığını ve sayının yarı yarıya azaltılacağını Kadıköy Life dergisinde okuduk. Benzer karar alınmalı bizde de.