İstanbul’da son haftalarda deprem olmadan binalar çökmeye başladı. Küçükçekmece’de 3 katlı bina, geçtiğimiz hafta Bahçelievler’de 7 katlı bina çöktü.
İBB verilerine göre bir Marmara depreminde 200 bin bina kullanılamaz hâle gelecek...
En az bir milyon insan ölecek ya da yaralanacak...
Çevre Bakanlığı da benzer rakamlar veriyor.
Bunları izlerken aklımıza bir fıkra geliyor...
İki arkadaş balonla seyahat ederken yollarını kaybetmişler... Bir dağ başında tek başına bir adam görünce ona doğru alçalıp sormuşlar:
- Heey ahbap biz neredeyiz?
Adam aşağıdan bağırmış:
- Balondasınız, balonda...
İki arkadaştan biri diğerine dönmüş:
- Bu adam mutlaka bürokrat demiş.
- Nereden anladın?
- Söylediği doğru ama bir işe yaramıyor...
Körfez depreminin üzerinden 25 yıl geçti...
Yetkili makamlar hâlâ sadece rakam veriyor...
Söyledikleri doğru da olsa... Çözüm olmuyor.
Neden? Para yok deniyor... İyi de parasız yapılabilecek işler yapılıyor mu?
Örneğin kentin deprem sonrasında denizden tahliye planı neden yapılmaz? Deprem sonrasında yolları açacak istihkam taburları, sahra hastaneleri neden organize edilmez? Toplanma alanlarının donanımları neden sağlanmaz? Neden okullar ve iş yerlerinde bir deprem tatbikatı yapılmış değil...
Depremin lafıyla eğleniyoruz...
MADIMAK’TA ÖLÜM
Merdivende üç şair... Düşünceli yüzlerle bekleşiyor...
Bunlar Şair Metin Altıok, Şair Uğur Kaymaz ve Şair Behçet Aysan’dır… Üç şair aslında Madımak Oteli’nin merdivenlerinde ölümü beklemektedir…
Dışarıda cuma namazı bitmiş, binlerce kişi Madımak Oteli’nin önünde toplanmış, avaz avaz bağırmaktadır:
“Sivas Aziz’e mezar olacak!
Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak!”
Üç şair geleceği merdivende bekliyor. Metin Altıok’un elinde bir yarım süpürge sopası, Behçet Aysan’ın elinde bir ağaç dalı… Azmış gruba karşı kendilerini böyle koruyacaklar! Madımak Oteli’nde ölüm tam 8 saat beklendi. Ankara uyudu… Sonunda otel ateşe verildi. Sivas’a festivale gelen 33 aydın yanarak ve çoğu dumanda boğularak öldü...
Tarih: 2 Temmuz 1993...
BANKNOT
200 liralık banknotlar birkaç yıl öncesinin 20 liralık banknotu gibi oldu.
O yüzden sağdan soldan istek geliyor:
- 500 liralık banknotlar çıkarılmalı.
- Yetmez 1000 liralık banknotlar çıkarılmalı…
Bunları çıkarmak zor değil…
Ama neden çıkarılmıyor derseniz...
Elbet sebebi var.
Büyük rakamlı banknot çıkarsa düşük maaşlı emekli ve asgari ücretlinin eline geçen para daha az görünecek...
Örneğin 10 bin lira maaşlı emekli ay sonunda elinde 10 adet binlik banknot görünce iyice hayal kırıklığına uğrayacak. Ya da 17 bin liralık asgari ücretlinin eline 17 adet binlik tutuşturuldu diyelim... Adam ücretin azlığını daha çok fark edecek.
Buna karşılık...
10 bin lira maaşlı emeklinin eline 50 adet 200 lira tutuşturursanız adam kendini daha zengin hissedecektir.
İnsanın kendini aldatmaya da ihtiyacı var sonuçta...
YAZ OKULU
Okullar tatil oldu... Çocuklar evlerde bilgisayar başına çakıldı. Ülkemizde özellikle 6-12 yaş arası çocuklar için bilgisayar dışında meşgale pek yoktur. Gerçi büyük kentlerde özel yaz okulları açılıyor. Ancak bunlar ucuz değil... Haftalık ücretleri 8-10 bin lira arasında değişiyor.
Bu ücreti karşılayamayan ya da yakınında yaz okulu bulunmayan çocuklar ise evde kalmaya mahkûm. Kimi belediyeler yaz okulları açıyor. Ama programları yetersiz. Belediyeler usta eğitimciler tutabilir. Resim, müzik, sanat atölyeleri kurabilir, bilim ve matematik kursları açabilir, bilgisayar eğitimleri verebilirler. Okul binaları ve bahçeleri mekan olarak kullanılabilir.
Seçim sonrasında biraz yavaşladıkları görülen belediyeleri hareketlenmeye ve bu tür somut hizmetler vermeye davet ediyoruz...