Sanatçı Leyla Tekül'le gazeteci Mert Ali Başarır önceki akşam Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in elinden "dünya evi"ne doğru ilk adamı attılar. Tekül'lerin Nişantaşı'ndaki evinde yapılan nişan töreninde bir tek Musa Ağacık eksikti.
      Demirel "Musa nerede?" diye sorunca nişanda hazır bulunan masa arkadaşı Nazım Alpman, "Musa'nın ruhunu" törene taşıdı:
     Â- Efendim kendimi tenzih ederek bir `Musa sorusu' sormak istiyorum. Baraj temeli atmak mı, yoksa evlilik temeli atmak mı daha zor?
     ÂBaba, soruyu "Evlilik temeli atmak daha kolay" diye yanıtladıktan sonra sosyolojik bir Musa analizi yaptı:
     Â- Musa, birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki konuyu irtibatlandırmada uzmandır!
      * * *
      Baba'ya ikinci "en sıkı" soruyu gelin adayı Leyla Tekül sordu:
      - Nazmiye Hanım'ı nasıl istemiştiniz?
     Â- Güzel soru... Ä°kimiz de Ä°slamköy'de doÄŸduk. Annelerimiz babalarımız evlenmemizi uygun görmüşlerdi. Ben mühendis mektebini bitirip köye dönünce evlendik. Bu yıl 12 Aralık'ta 50. yılımızı idrak edeceÄŸiz.
      * * *
      Nişanın hoş anlarından biri de Leyla'nın annesi Betül Tekül'ün getirdiği 1940 - 1941 ders yılı Türkiye'nin iftihara geçen öğrenciler yıllığıydı. Afyon Lisesi öğrencisi Süleyman Demirel ile Boğaziçi Lisesi öğrencisi Betül Tekül burada buluşmuşlardı. Şimdi 57 yıl sonra dünür olarak biraraya geliyorlardı. Betül Hanım yıllıktaki fotoğrafını Demirel'e imzalattı.
      * * *
      Nişandan bir gece önce Tekül'lerin evinde aile arası bir yemek yapıldı. Betül Hanım yemeğin sonunda bir de mumsuz pasta ikram etti. Veda vakti geldiğinde Leyla'nın ablası ertesi güne ilişkin iyi dileklerini sunarken dedi ki:
     Â- Hadi Leylacığım, daha nice, nicelerine!..
      Belli ki günün mutluluğu bir "dil sürçmesi" yaptırmıştı.
      Bir papaz ile bir otobüs şoförü aynı gün ölmüş, öbür dünyanın kapısında Aziz Peter tarafından sorguya alınmışlar. Önce otobüs şoförü sorgudan geçmiş. Aziz Peter sorgu bitince yanındakilere dönmüş:
     Â- Bu ÅŸoföre ipek giysiler ile altın banyo takımları verin içeri gönderin.
      Daha sonra papaz sorgulanmış. Aziz Peter:
      - Buna da keten giysiler ile tahta takımları verin, demiş.
      Papaz itiraz etmiş:
     Â- Åžoföre neden ipek giysiler de bana keten giysiler ve tahta takımlar...
     ÂAziz Peter gülerek aradaki farkı anlatmış:
     Â- Sen dua ederken millet uyuyordu, demiÅŸ, oysa bu adam otobüs kullanırken millet gözünü faltaşı gibi açıp ona dualar ediyordu.
      Susurluk Skandalı'nı ve sonrasındaki gelişmeleri yakından izleyen bir hukukçu olan Avukat Ergin Cinmen' le Alaattin Çakıcı'nın yakalanmasını izleyen gelişmeleri konuşuyoruz. Diyor ki:
      - Alaaddin Çakıcı'ya para verdiği iddiasıyla birtakım işadamlarının adı geçiyor. Peki Çakıcı gibi ne yaptığı çok belli olan, kimlerle ilişkide olduğu bilinen birinin suçlarına iştirak eden kişileri tespit için illa bugünü mü beklemek gerekiyordu?. Yani Çakıcı'nın yakalanması mı gerekiyordu?. Bu ilişkiler ve iddialar on yıllardan beri hep vardı. Çakıcı yakalansa da yakalanmasa da bu soruşturma yürütülmeliydi. Neden yürütülmediği de açıktır: Devlet kırmızı pasaport verirse yetkililer de tabii ki soruşturmaz.
     Â- Ama bu da bir aÅŸama deÄŸil mi? Sözgelimi Çakıcı'nın banka hesapları inceleniyor. Kimi iÅŸadamlarından yasadışı yollarla kazanç saÄŸladığı sonucuna varılırsa, bundan dolayı da ayrıca yargılanması gündeme geliyor...
     Â- Israrla altını çizdiÄŸimiz bir gerçek var, o da ÅŸu: Türkiye'nin en güçlü yasadışı örgütünün ÅŸefi olan Çakıcı Türkiye'ye getirilirse TCK'nın 313'üncü maddesiyle yargılanacak. Alacağı ceza en fazla 3 yıldır. Susurluk sürecinin başından beri "çıkar amaçlı örgüt" suçlarının yeniden düzenlenmesi gerektiÄŸini, 313'üncü maddenin kesinlikle buna yetmediÄŸini söylüyoruz. Ve görüyorsunuz, "Çıkar Amaçlı Örgüt Suçları Yasa Tasarısı" 2 yıla yakın süredir TBMM raflarında dönüp dolaşıyor. Buna karşılık, 15 yaşındaki bir çocuÄŸun duvara yazı yazdı diye yiyeceÄŸi ceza 10 yıldır. Yine dünkü gazetelerden öğreniyoruz ki, MGK, bu tasarının yasalaÅŸmasını istemiÅŸ. Peki bunu konuda da askerlerin araya girmesini beklemek mi gerekiyordu?.. Kaldı ki, "Çıkar Amaçlı Örgüt Suçları Yasa Tasarısı" TBMM'den geçse bile "aleyhte kanun geçmiÅŸe uygulanamayacağı için " bugün manÅŸetlerde adı geçen kabadayılara uygulanmayacak.
     Â- Bu tasarı ne getiriyor?..
      - Eleştirilecek çok yanı var. Ama eleştiriliyor diye olumlu yanlarını da gözardı etmemek gerek. Hiç olmazsa 313'üncü maddede öngörülen cezaları ağırlaştırıyor. Bu tip suçların takibiyle ilgili olarak CMUK dışında yöntemler getiriliyor. Telefon dinleme, ajan kullanma gibi... Bunun da olumsuz yanları yok değil. Fakat tartışılmıyor bile. Tartışma TBMM dışında; üniversitelerde, barolarda yapıldı. Ama bir türlü Meclis'e ulaşamıyor. Bakın, Türkiye dışında hiçbir ülke, mafyayla bizim 313'üncü madde türünde bir maddeyle mücadele etmiyor. Edemez çünkü. Bu işi kıytırık bir ceza maddesiyle yürütmeye çalışan tek ülkeyiz dünyada...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr