Her yıl 9 Mayıs’ta Avrupa Günü kutlanır. 9 Mayıs 1950, Avrupa Birliği’ne yönelik ilk imzaların atıldığı gündür.
Türkiye Avrupa’nın neresindedir? Nerede olmalıdır?
Bakın Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in ilanından birkaç hafta önce Fransız gazeteci Pernot’ya aynen ne diyor:
“Memleketler muhteliftir ama medeniyet birdir. Bir milletin ilerlemesi için bu tek biricik medeniyete katılması gerekir.
Siyasetimiz, ananelerimiz, menfaatlerimiz bizi Batı’ya yönelmiş bir Türkiye istemeye yönlendirmektedir.
Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket devamlı bu istikameti korudu. Biz daima Doğu’dan Batı’ya doğru yürüdük.”
Bu yürüyüş 60’larda Türkiye’nin AB’ye ortak üyeliğiyle devam etti. Ne var ki gelinen noktada üyelik artık hayal bile değildir. İlişkilerde bir uçurum açılmasına rağmen Avrupa Türkiye’den istediğini alıyor. Gümrük Birliği antlaşmasını kendi çıkarına işletiyor, 6 milyon sığınmacıyı depoluyor, Türk vatandaşına akıl almaz vize zorlukları uyguluyor.
Onlar bizim artan nüfusumuzdan ve dinsel yapımızdan korktular. Bizim ise Avrupalı olmak için kültürümüz yeterli değildi. En basit örnek; kaldırımda durup bakın. Bizim sürücüler henüz yaya geçidinde durma adabını bile öğrenebilmiş değillerdir.
Özet: Onlar bizi alacak gibi yaptılar. Biz girecek gibi yaptık. 60 yıl bu karşılıklı aldatmacayla geçti.
GÜVENLİ SEÇİM
Tarihi seçime günler kala Erzurum’da meydana gelen olayı ajanslar şu şekilde geçti:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde provokasyon yaşandı. Mitingi sabote etmek için alana gelen bir grup, taş atarak konuşmayı böldü.
İmamoğlu mitingi erken bitirerek seçim otobüsüyle alandan ayrıldı.”
Seçimlerin güvenlik içinde ve olaysız yapılması her vatandaşın arzusudur.
Burada baş görev elbette devlete düşer.
Devlete bu yetki kanunla verilmiştir.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı çevik kuvvetin görev ve yetki tanımını buraya alalım:
“Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğümüz kanunlar çerçevesinde yapılan toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde düzeni sağlaması, her türlü basın açıklaması, miting, açık-kapalı yer toplantıları, duruşma, yıkım, sportif faaliyetlerde katılımcıların korunması ve gerektiğinde toplumsal olaylara müdahale etmesi amacıyla Emniyet Teşkilatı bünyesinde oluşturulan özel bir polis birimidir.”
Özetle: Devletin seçimin güvenlik için yapılması için her türlü önlemi alma görevi ve imkânı vardır.
Güçlü devlet bu yetkiyi kullanan devlettir.
TORUN
Seçimlere günler kaldı. Milletvekili adayları heyecanlı. Böyle günlerde onlara en çok şu soru sorulur:
- Niçin milletvekili oluyorsunuz?
Bunun cevabı da bellidir:
- Vatana millete hizmet için.
Bu kritik soruya boş bulunup içinizden geçeni söylemeniz uygun olmaz.
Karadenizli sempatik bir bürokrat vardı; Erdoğan Bayraktar. TOKİ Başkanlığı’ndan istifa etmiş, milletvekilliğine adaylığını koymuştu. Amacı sorulduğunda ise şöyle demişti:
- Artık yoruldum, milletvekili olup, biraz torunlarımla vakit geçirmek istiyorum.
Baltayı taşa vurmak işte buna denirdi.
Başbakan Cemil Çiçek bir açıklama yaparak “Milletvekili dinlenme makamı değil, hizmet makamıdır” gibi sözlerle arkadaşı adına özür dilemişti.
Başbakan Erdoğan, Bayraktar’ın dinlenmesine izin vermedi, onu Şehircilik Bakanı yaptı. Bayraktar’ın başına yine talihsizlikler geldi. Van depreminde vatandaşlara bir daha deprem olmaz evlerinize girebilirsiniz, diye seslenmiş, üç gün sonra meydana gelen depremde 39 kişi hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Bayraktar torun sevecek vakti bir türlü bulamadı!
ÇIĞIRTKAN
Milletvekili adaylarının afişlerle süslenmiş seçim araçları caddelerden geçiyor, bütün gün şehri dolaşıyor.
Mikrofon sonuna kadar açılmış, bangır bangır müzik çalıyor, bir erkek sesi araya girerek kendisinin ve partisinin propagandasını yapıyor.
Bu gürültülü propaganda acaba milletvekiline ve partiye ne gibi yarar sağlıyor?
Bağıra çağıra geçen araca bakan vatandaş şunları mı düşünür?
- Bu adayın minibüsü güzel, ben oyumu buna vereyim.
- Çalınan müzik çok hoş, oyum bu partinin.
- Bunun sesi çok yüksek çıkıyor, benim adayım bu olmalı.
- Araç güzel süslenmiş, kararsızdım ama bu aracı görünce kararımı verdim, oyum bu partinin.
Bu gürültülü makineleri gören vatandaşlar böyle mi etkilenir?
Deli mi insanlar veya ahmak mı?
GLÜTEN
Televizyonda konuşan hekim, sağlık için bağırsakların iyi çalışması gerektiğini anlatıyor, bunun için de öncelikli tavsiyeler yapıyor:
- Mutlaka glütensiz ekmek yiyeceksiniz.
Ertesi sabah apartman görevlisine bir adet normal, bir adet glütensiz ekmek ısmarlıyoruz.
Ekmekler ve hesap geliyor.
Normal ekmek 240 gram 6 lira.
Glütensiz ekmek 500 gram 80 lira.
Böylece kilosu 160 liraya ekmek yemek onuru ve şansını yakalamış oluyoruz.
Tarım ülkesinde 160 liraya ekmek.
Neymiş… Bağırsakların düzenli çalışması için gerekliymiş.
Geçiniz efendim böyle lüksleri.
Her şey düzenli çalışıyor da sıra bağırsaklara mı geldi!