Fenerbahçe eski başkanı Aziz Yıldırım vermiş veriştirmiş.
O arada şunları söylüyor:
“Ben ‘Fenerbahçe şike yapmadı’ diyorum. Ama ‘Galatasaray şike yaptı’ diyorum. Bu ülkeye şikeyi Galatasaray getirmiştir. 8-0’ları unutmadık.”
Sayın Yıldırım’ın başkanlığı sırasında Fenerbahçe şike yaptı mı, yapmadı mı? 19 Temmuz 2006 tarihli yazımız arşivde duruyor. Bakın aynen şöyle demişiz:
“Yıl 1998... Ligin sonları... Fenerbahçe’nin bir yöneticisi, bir aracı ile Şekerspor kalecisi Murat Karasu’ya Ankara’daki maçta gol yemesi için 100 bin dolar teklif ediyor. Murat, helal süt emmiş bir genç. Durumu kulübe bildiriyor. Sonra mı? Şike aracısı şahıs maçtan az önce soyunma odası kapısında yakalandı. İfadesinde Fenerbahçe kulübünde kiminle ilişkide olduğunu isim vererek anlattı. Şekerspor Başkanı Cengiz Sezer, ertesi gün yaptığı basın toplantısında bu olayı gazetecilere aktardı. İlginçtir. Tek bir gazete o sözlere yer vermedi. Sadece biz Açık Pencere’de yazdık. Buna rağmen Federasyon soruşturma açma yoluna gitmedi. Fenerbahçe Kulübü’nden bir açıklama beklenirdi. Aziz Yıldırım yeni başkan olmuştu. Hiçbir açıklama yapılmadı. Suç belli. Sanıklar belli. Tanıklar belli. Hepsi hayatta. Ama o gün bugün herkes üç maymunları oynuyor.”
Bu yazımızdan sonra da bir açıklama geldi mi? Hayır.
Arşiv unutmaz, diye bir söz vardır, doğru mudur? Evet.
TERAVİH
Korona salgınında yeni vaka sayısı 40 bini aştı. Bu yarışta dünyada beşinci, Avrupa’da Fransa’dan sonra ikinci durumdayız. Almanya’yı ve İtalya’yı vaka sayısında ikiye katladık. Demek ki doğru tedbirleri almıyoruz.
Profesör Levent Akın, “Bugünkü vakalar, nisanın 10-15’inde hastanelere yansıyacak, diyor, eğer yoğun bakımlar hastalara cevap veremeyecek duruma gelirse tam kapanmaya gitmekten başka çare kalmayacak.”
Hal böyleyken, alınan tedbirler yaklaşan tehlikeyle uyumlu görünmüyor.
Geçen yıl vaka sayısı 4 bin dolayındayken cuma ve teravih namazlarına ara verilmişti.
Bu yıl vaka sayısı 40 bini aştığı halde, vakit, cuma ve teravih namazları serbest bırakıldı.
Ramazanda lokantalar kapalı, insanların iki metre arayla oturması sakıncalı ama 20 rekat teravih namazını yüzlerce kişinin aynı safta kılması serbest.
Özetle... Tam kapanmaya (veya hastalıktan kırılmaya) doludizgin gidiyoruz.
SİSTEM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MYK toplantısında “Yıl sonuna doğru seçim bekliyoruz. Sonbaharda seçim bekliyorum, olacak gibi” demiş ve kurmaylarına “Hazırlanın” talimatını vermiş.
Kılıçdaroğlu, “Sonbaharda seçim olabilir” deyince, aklımıza “güçlendirilmiş parlamenter sistem”in akıbeti geldi. Hani partiler kendi içlerinde “güçlendirilmiş parlamenter sistem”e geçiş için birer taslak hazırlayacak ve sonra bir araya gelip bunu tek metin haline getireceklerdi? Bu öneri Millet İttifakı’nın seçimde en büyük kozu olacaktı? Ne oldu bu çalışmalar?
TUTUCU
80 yaşını devirmiş olan değerli hukukçu ve akademisyen Prof. Çetin Yetkin, anlamsız 65 yaş yasağı ve yaşlılara yönelik aşağılatıcı muameleyi bir yazısında eleştiriyor.
Özetle diyor ki:
- Bizi tutucu olmakla suçluyorlar. Evet, yaşlılar tutucu olur. Bu, yaşlıların en büyük “zaafı”dır. Ne var ki Türkiye’de benim ve benim gibi olanlar için bu “zaaf”, bir üstünlük, bir “meziyet”tir. Çünkü tutunduğumuz birikimlerimiz Kemalist Cumhuriyet’in değerleridir. Yeni yetme “yükselen değerler” değil!
YUMURTA
Haberi Çinli öğretmen dostumuz Li Hambling gönderdi.
Çin’de korona hastası kalmadığı, vaka sayısı hemen hemen sıfıra indiği için kimse aşı yaptırmak istemiyormuş. Ancak yönetim, halkın aşı yaptırmasını istiyor. Bunun için özendirici uygulamalar başlamış. Aşı yaptırana küçük bir koli yumurta veriliyormuş. Bu arada Li’nin Çin’deki yakınları Sinovac aşısı yaptırmış. Çin’de bu aşıyla ilgili sıkıntı olmadığını bildirmişler. Bu bilgiyi de ekleyelim.
ANIYORUZ
Ünlü yazarımız Sabahattin Ali 2 Nisan 1948 günü Kırklareli’nde öldürülmüştü. Ölümünden bu yana 73 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin hâlâ en çok okunan yazarları arasındadır. Onun Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte çıkardığı Marko Paşa dergileri de ünlüdür. 1940’larda bir başmakalede “Yabancı sermaye nasıl girer?’’ başlığını gören Sabahattin Ali, dergisinde şu satırları yazmış:
“Anlatalım... Evvela Hello Johny, My Darling, Yes, Okey girer. Arkadan Amerikan zırhlıları girer, bahriyelileri girer. Daha arkadan danışman kurul, denetleme kurulu girer. Ondan sonra, gerekirse borç verileceğine dair haberler girer. Bu arada bazı yazarlar deliğe girer, bazı yazarlar Türkiye’yi Amerika’nın sınırı olarak gösterirler. Ve sonunda ucu dünyanın merkezinde bulunan asıl kazık girer ki her kıvranışta biraz daha girer.”