Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TRT 2'de sıcak, insancıl, hoş bir sanat program vardı: İZLER... Bu program geçen hafta geride bir iz bırakmadan kayboldu...
       Sunuculuğunu ve metin yazarlığını şair Sunay Akın'ın yaptığı programların sonuncusu 25 Nisan'da yayınlandı. Canlı yayın konuklarıyla söyleşilerin yapıldığı, daktilonun tarihçesi üzerine bir belgeselin yer aldığı İZLER'in son görüntüleri 2'inci Dünya Savaşı'yla ilgiliydi. Fransızların ünlü şairi Aragon'un Naziler tarafından kurşuna dizilenler için yazdığı bir şiirini okudu Akın... Şiir, Fransa adına çarpışan ve ölen Misak Manukyan adlı direnişçinin mektubunu anlatıyordu. Manukyan, Naziler tarafından kurşuna dizilmeden önce eşine bir veda mektubu yazar. Aragon aynı zamanda şair olan Manukyan'ın son sözlerinden çok etkilenir ve şiirinde yer verir. Şiirde direnişçinin ölmeden birkaç dakika önce "Ölürken kin yok içimde ey Alman halkı!" diye seslenişi herkesi etkiler. Manukyan'ın karısından istediğini de Aragon şu dizelerle ölümsüz kılar:
       Ey aşkım benim, öksüzüm, geride kalanım
       mutlu ol, evlen, çocuk doğur...
       Programın kaldırılmasına Aragon'la ilgili bölümün neden olduğu söyleniyor. Ama neden?.. Bu bilinmiyor. Sunay Akın'la konuştuk. Programa neden son verildiğini o da bilmiyordu. Kendisine hiçbir şey bildirilmemiş.
       Sunay Akın programda üstelik "Avrupa'da ırkçılığın, yabancı düşmanlığının arttığını ama Fransa'nın özgürlüğü için kurşuna dizilen Manukyan ve 22 arkadaşından hiçbirinin Fransız olmayıp göçmen işçi olduklarının altını çizmiş." Avrupalılara "yabancı işçilerin" yiğitliğini anımsatmış.
       Sonuç: TRT'yi bir programın mesajını doğru algılamayı beceremeyen, işine son verdiği programcıya bunun sebebini izah edecek kadar medeni cesarete sahip olmayan kişiler idare ediyor. Biz bunu anladık...

       68'lilerin Samsun'da başlayan yürüyüşü, dün Ankara'da bitti. Deniz Gezmiş'in ölüm yıldönümüydü dün... Ve 68'in 30'uncu yılı... Ülkesi için birşeyler yapmaya çabalayan, halkı fakirlikten ve soyulmaktan kurtarmak isteyen bu onurlu nesil için 68, anıların adıdır artık... 68'li gençliği ezen ve biçenler ise hala güncel... Hala iktidarda... 68'in 30'uncu yılında, Devlet çetelerin, demokrasi irticanın, halk fakirliğin pençesinde... Geçmiş olsun...
       Samsun'dan Ankara'ya yürüyen 68'liler, iki gün önce Çorum'da, Eti Lisesi'nin önünden geçiyorlardı ki, kenarda güneşlemekte olan 16- 17 yaşlarındaki bir delikanlı, yanındaki arkadaşını uyardı:
       -Baksana laaannn, çöpçüler! yürüyor...
       Bir 68'li şu yorgun cevabı yolladı delikanlıya:
       -Memleketi pisliklerden temizleyelim diye 30 yıldır yürüyoruz gerçekten delikanlı, ama ortalık temizleneceğine giderek kirleniyor...

       Arena programında Dolmabahçe Sarayı'nın içler acısı halini izleyen bir dostumuza düşüncesini sorduk dün. Üzüntüden adeta inledi:
       - Duygularımı sözle ifade etmek mümkün değil...
       Pek çok okurumuzun aynı düşüncede olduğu muhakkak... Saray temelden ve tavandan çürümüş... İçindeki eserler yürümüş.. Kimi tablolar gitmiş, boş çerçeveleri kalmış... Tablolardan sorumlu Doçent Hanım tavanarasındaki harap tabloları ilk kez gördüğünü söylüyor. Demek nerede ne var, merak etmemiş... Milli Saraylar Müdürü Profesör Erol Eti Bey, yaklaşık 2 yıldır bu görevde. Anlaşılıyor ki hiçbirşey yapmamış. Yalnız o değil.. Son yıllarda gelip giden Meclis Başkanları da, onların atadığı müdürler de... Çürüyen tarihle pek ilgilenmemişler. Çelik Gülersoy gibi yokolup giden tarihe yüreği yanan birkaç sorumluluk sahibi aydın zaman zaman "Saraydaki malların envanterini çıkarın, eserleri hırsızlığa karşı koruyun" diye yırtındı. Biz de son 10 yıl içinde birkaç kez envanterden söz ettik... Saray'ı yönetenler her defasında göz boyadılar. Bizi uyuttular. Hırsızların kolay çalışmasını sağladılar. Saray Müdürü Savaş Savcı, yakın geçmişte müseccel tarih hırsızı Ayşegül Tecimer'in mesai saatleri dışında Saray'a gelerek birtakım çalışmalar yaptığını söylüyordu programda. Bir dostumuz bu sözlere şaşırmadığını kaydederek şunu ekliyordu:
       - Sarayı yıllardır TBMM değil, sanat mafyası yönetiyor...
       Saray'ın yeni müdürü Savaş Savcı, çok kahramanca bir görev yaptı. Başka türlü düzelemeyeceğini gördüğü için Saray'daki fecaati Uğur Dündar'a duyurdu. Saray'ın bodrum katlarında gizlenen tarih cinayetini kamuoyunun bütün çıplaklığıyla görmesini sağladı. Felaketi herkes gördü. Hiç değilse bundan sonra birşeyler yapsak. Koltuk skandalında halkın parasının yağmalanmasını boş gözlerle izleyen Meclis hiç değilse Dolmabahçe'yi kurtarmak için çaba gösterse. Hiç değilse elde kalanı kurtarabilsek...


Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr