Profesör Cem Say yazıyor...
"Soğuk savaş biteli yıllar oldu. Bizim topraklarımızda neden hâlâ ABD üsleri var? Bunlar bizi kimden koruyor? Bize ne faydaları var? NATO ittifakının varoluş mantığını anlıyorum, ama bu ittifaka üye her ülkenin birbirinin toprağında üsleri yok ki? Mesela Almanya’nın İspanya’da üssü var mı? Bizim ABD’de üssümüz var mı? Neden onların bizde üsleri var?
Prof. Cem Say bu üslerin bize faydaları değil zararları olduğunu anımsatıyor ve ABD’lilerin nazikçe memleketlerine yolcu edilmelerini öneriyor.
Okurumuz yerden göğe haklıdır.
Halkımız savaş istemediği halde bu üsler yüzünden şimdi Irak’la savaşa gireceğiz. Amerika Irak’ı bu üslerin yardımıyla üçe böldü, Kuzey Irak’ta Kürt oluşumu bu üslerin desteğiyle sağlandı. Bu üsler bizi de vuruyor.
Bu üsler yüzünden yarın belki İran’la veya Suriye’yle de savaşa girmek zorunda kalacağız.
Arman Salepçi anımsatıyor: Çekiç Güç 6 aylığına kurulmuştu, 10 küsur yıldır topraklarımızda. Gelecek Amerikan asker ve araçları ne zaman gider?
Nafi Erdost yazıyor... Parasızlıktan ABD’nin ülkemizi kullanmasını ve istediği yerde üslenmesini önleyemezken.. Kuzey Irak’ta ABD’ye rağmen kendi politikalarımızı uygulamamız mümkün olabilir mi?
Savaş, bir para israfıdır... Hayatın kazançlarını silip süpürür.
Eugene O’neill
Medyamızın aktarma biçimine bakarak... Davos’un tek ve en büyük yıldızının Türkiye olduğu gibi bir izlenim edinmiştik! İnternette "World Economic Forum - www.weforum.org" adresine girerek Davos başarılarımızı başkalarının kaleminden de okuyalım dedik. Ne görelim? Onca aktivite içinde Türkiye’nin esamisi bile okunmuyor. Varlığımız yokluğumuza eşit. Davos’ta sokağa atılan onca para neye yaradı diye sorarsanız... Ulusal basındaki türban sevgisinin dinci basını geride bıraktığını göstermeye, diyebiliriz.
Okurumuz Erhan Afyoncu, Charles Tilly’nin "Avrupa Devletleri"nin oluşumu kitabından rakamlar göndermiş... Uygarlığın gelişmesini izleyelim:
20. yüzyıl: 275 savaş, 115 milyon ölü (Bu yüzyılda her bin kişiden 46’sı savaşta öldü.)
19. yüzyıl: 205 savaş, 8 milyon ölü (Bu yüzyılda her bin kişiden 6’sı öldü.)
18. yüzyıl: 68 savaş, 4 milyon ölü (Bu yüzyılda her bin kişiden 5’i öldü.)
1480-1800 arasında her iki - üç yılda bir savaş çıkarken, 1800 - 1944 arasında her bir iki yılda bir savaş çıktı. 1944’ten bu yana ise her yıl bir savaş...
Yüksek Seçim Kurulu’nun Tayyip Erdoğan’ı bir an önce Başbakan yapmak için hukuku delik deşik ettiği az konuşulan ama yaygın bir kanı...
Eski CHP Trabzon milletvekili hukukçu Rahmi Kumaş’ın Yüksek Seçim Kurulu’na verdiği dilekçe de bu kanıdan hareket ediyor.
YSK, Siirt seçimini ara seçim olarak değil 3 Kasım seçiminin devamı olarak değerlendiriyor. Öyle olunca bir önceki seçimde ülke barajını aşamamış partiler bu seçime katılmıyor. En güçlü parti DEHAP seçime katılmayınca Tayyip Erdoğan’ın seçilmesi garantileniyor. (Yoksa Fadıl Akgündüz de sırf Tayyip’e rakip olmasın diye mi hapsi boyladı?!)
Rahmi Kumaş YSK’ya verdiği dilekçede son Anayasa değişikliğini anımsatarak diyor ki:
"... Anayasa ve yasaların öngördüğü iki seçim türü vardır. Biri genel seçim öteki de ara seçim.
Anayasa ve yasalarda Yüksek Kurul’unuzun anladığı gibi "genel seçimin devamı" gibi bir kavram yoktur...
Bu durumda Yüksek Kurul’unuzun Siirt’de yapılacak seçimi 3 Kasım’ın devamı gibi gören tutumu zorlama ve demokrasiye aykırı bir durumdur; yok niteliğindedir."
Rahmi Kumaş eğer YSK’dan sonuç alamazsa Siirt seçiminin ertelenmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğini bildiriyor dilekçesinde...
Anayasa Profesörü Zafer Üskül’ün görüşü de aynı yönde.
Sonuç olarak... Siirt’te yapılacak olan ara seçimdir ve bütün partiler seçime katılabilecek ve yüzde 10 il barajını aşanlar parlamentoya temsilci gönderebileceklerdir. Bu şekilde DEHAP en şanslı parti durumuna girmekte, Tayyip Erdoğan’ın seçilmesi tehlikeye girmektedir. Rahmi Kumaş’a göre YSK bu durumu önlemek için hukuk cambazlıklarına girişmektedir. Rahmi Kumaş’ın yaptığı başvuru bakalım ne sonuç verecek?
ABD Savunma Bakanlığı Başdanışmanı Richard Perle, "Türkiye hayal kırıklığı yarattı" demiş.
Öyleyse...
Ne mutlu Türk’üm diyene...
Haldun Ertem
Davos’ta düzenlenen etkinliklerde, yabancılar Türk kültürünün farklı renklerini hayretle izlemişler.
O başka bir kültür olmasın?
Halis Muhlis