CHP’de açıklanan milletvekili listeleri kimini sevindirdi, kimini üzdü... Kimilerinde burukluk ve kırgınlık yarattı.
Barış Yarkadaş, Mustafa Balbay, Şenal Sarıhan, Haluk Pekşen, Hüsnü Bozkurt, Gülay Yedekçi, Zeynep Altıok gibi çalışkan isimlerin bu defa aday gösterilmemesi ilginç bulundu. Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in aday gösterilmemesi bir yandan genel başkanlığa talip olmasıyla açıklanabilir. Ancak Haluk Bey dünkü konuşmamızda bir başka noktaya daha temas etti:
“Üç yıllık görev süremde sadece bir konuda uyarıldım, dedi, o da Abdullah Gül’ün çatı adaylığına karşı çıkmam konusunda oldu. Bana lisanı münasiple ‘Gül’ü eleştirme, adaylığına karşı çıkma’ denildi. Elenen diğer adaylara bakıyorum. Genelde Gül’ün adaylığına karşı çıkan, Cumhuriyetçi, Atatürkçü isimler... Sanırım bu doğrultuda bir tasfiye yapıldı...”
Rüzgârı arkasına alıp hızla hedefe ilerleyen Muharrem İnce’nin arkadaşlarının tasfiyesine gelince... Muharrem İnce dün bu konu üzerinde durmaz göründü... Ancak bu tablo, dışardan bakanlara tabii ki:
- Muharrem İnce cumhurbaşkanı olursa Kemal Kılıçdaroğlu ile ‘uyumlu’ çalışabilecek mi, sorusunu sordurdu...
Bilimde Osmanlı...
Padişah 2. Abdülhamit’in beşinci kuşaktan torunu Nil
Atatürk’ün “Benim doğum tarihim” dediği 19 Mayıs, aynı zamanda çağdaş, laik cumhuriyetin temelinin atıldığı, bağımsızlık ateşinin yakıldığı gündür.
19 Mayıs emperyalist ülkeler için yenilginin... Osmanlı saltanat rejimi için de sonun başlangıcıdır...
Dış güçler ve gericiler o günlerin intikamı hevesi içindedir.
O yüzden Atatürk, laik cumhuriyet ve ulusal bayramlar yıllardır hedeftedir..
Bakınız Çetin Altan 28 Mayıs 1960’ta, ihtilalin ilk günü Demokrat Parti hakkında neler yazıyor:
“Anayasa’yı çiğnediler, hürriyetleri kestiler, hukuk dışı komisyonlar kurdular... Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’si ve Nutuk’u tefrika halinde yayınlamak dahi suç olmuştur... Atatürk’ten bahsedilmesini istemiyorlardı. Onun kurduğu inkılap Türkiye’sinin Cumhuriyet’ine bir beyefendiler saltanatı halinde çöreklenmek ve memleketi basınsız, üniversitesiz, hatta Meclis’siz idare etmek niyetine kapılmışlardı.”
Bunlar 58 yıl öncesinin satırlarıdır.
Bu günler o günlere çok benziyor...
Referandum öncesinde AKP’nin çok zengin vaatleri vardı...
En iddialı sözü Bakan Bülent Tüfenkci söylemişti:
“Evet çıkarsa ekonomi şaha kalkacak, depara kalkacak. Ben onun için bu referanduma deparandum diyorum...”
Referandum sonrasında özellikle dolar öyle bir depar yaptı ki... Tutabilene aşk olsun... İktidar frene basacak ama şaşkınlıktan frenin yerini bulamıyor. Maaşlar ve bankalardaki tasarruflar durduğu yerde eriyor. Dış borçlar katlanarak büyüyor... Ekonomist Mahfi Eğilmez sosyal medya hesabından şu bilgiyi paylaşıyor:
“186 milyar USD + 55 milyar USD cari açık... 1 yıl içinde bulunması gereken dış finansman tutarı = 241 milyar USD. Bunun farkında mıyız?”
Ufukta karanlık bulutlar görünüyor... Bir dostumuz noktayı koyuyor:
- Ufukta çözümsüz bir tablo görünmese AKP erken seçime gider miydi?
Peki erken seçimden sonra işbaşına gelecekler bu yükün altından nasıl kalkacaklar?
Bu ülkede haftada bir hemşirenin intihar ettiğini biliyor muydunuz...
Hemşireler haftasında (12 - 18 Mayıs) bu karamsar tabloya göz atmak zorundayız.
Meclis’te geçenlerde sağlıkta şiddet konusunda araştırma önergesi görüşülürken hemşire kökenli HDP Milletvekili Sibel Yiğitalp dehşet verici rakamlar açıkladı. Mesela...
“2015 yılında 71, 2016 yılında 56, 2017 yılında 53 hemşire intihar etmiştir...”
Bir yılda 52 hafta olduğuna göre demek ki bu ülkede her hafta ortalama 1 hemşire intihar ediyor. Sibel Yiğitalp ile konuştuk. Bunların Başbakanlığa bağlı BİMER’in verdiği rakamlar olduğunu söyledi.
Bu acı gerçeğe karşı iktidarın tavrı mı?
Meclis Genel Kurulu’nda önerge, AKP oylarıyla, “sağlıktaki intiharların genel intihara göre düşük olduğu” gerekçesiyle reddedildi!
Hemşirelik mesleği gecesi gündüzü olmayan bir yaşam maratonudur.
İstanbul’da Küçükçekmece Gölü - Sazlıdere hattında inşa edilecek kanalın maliyetini kurtarmayacağı, doğanın dengesini altüst edeceği konuşuluyor. Ama üzerine yapılacak köprüler hiç konuşulmuyor... Eski enerji bakanlarından Cahit Kayra, bu noktaya takılmış. Diyor ki:
- Avcılar, Esenyurt, Bahçeşehir, Beylikdüzü, Çatalca, Hadımköy gibi yerleşim alanlarıyla Kırklareli, Tekirdağ, Edirne illerimiz bu köprünün Trakya yakasında kalacak. Her gün yüz binlerce taşıt İstanbul’a gelip gidecek. Bu durumda iki yakayı bağlayacak en az beş, hadi diyelim üç büyük köprü yapacaksınız...
- Yaparız efendim ne olur?
- İyi de o arazi dümdüz. Gemilerin yüksekliği ise 100 metreyi geçer. Unutmayalım Boğaz köprülerinin sudan yüksekliği en az 165 metredir. Şimdi siz düz araziye altından boyu 100 metreyi aşkın gemilerin geçeceği en az 200 metre uzunluğunda köprüler inşa edeceksiniz. Bu nasıl olacak? Buna nasıl para yetecek?
- İki tarafa beton rampalar inşa edilecek herhalde...
- Unutmayın, bir de demiryolu geçecek bu kanalın üzerinden..
- 165 metre irtifadan demiryolu geçemez mi, geçer efendim...
- Peki yayalar o köprülerden nasıl geçecek?
Parti genel merkezleri aday adaylarıyla dolup taşarken... Mevcut milletvekillerinin tamamına yakını yeniden aday olurken tersi örnekler de yok değil. CHP’den örnekler verirsek...
Bursa milletvekili doktor Ceyhun İrgil, 2015’te aday olurken halka, bir dönem sonra yeniden aday olmayacağı sözü vermişti. Şimdi o sözün gereği aday olmadı. Bursa’dan değerli bir hukukçu, eski Baro Başkanı Ekrem Demiröz aday oldu...
Mersin milletvekili Aytuğ Atıcı, “Bir dönem daha milletvekilliği yaparsam partime ve ülkeme verebileceğim fazla bir şey olmayacak” diyerek adaylığını koymadı. Ancak partisinin Mersin Belediye Başkan adaylığı gibi bir görev önermesi durumunda bunu kabul edebileceği söyleniyor.
Aday olmayacağı açıklanan isimlerden biri de İstanbul milletvekili Dursun Çiçek. Onun aday olmayacağını, Silivri davalarından tanıdığımız kızı Av. İrem Çiçek açıkladı. Etkili bir konuşma yeteneğine sahip, güçlü bir hukukçu olan İrem Çiçek şimdi İstanbul’dan CHP aday adayı olup, babasının yerine nöbeti devralmaya hazırlanıyor.
Ve Denizli milletvekili Melike Basmacı... Onun adaylık başvurusunda bulunmamasının nedeni ilkesel; ön seçim yapılmayacak, adayların Genel Merkez tarafından belirlenecek olması.
İktidara yakın medyada bir haber:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lozan Antlaşması’nın gizli maddelerinin halka açılması talimatı verdi. Bu karar üzerine çalışma başlatan Dışişleri Bakanlığı, Fransa arşivlerinde saklanan belgeleri dijital ortama aktarmaya başladı...”
***
Lozan’ın gizli maddelerini 25.02.2012 tarihli yazısında Murat Bardakçı açıklamıştı... Mesela:
“MADDE 10: Ayasofya yeniden kilise hâline getirilecektir...
MADDE 13: Hıristiyan dünyasının organize edeceği her türlü misyonerlik faaliyeti serbest bırakılacak, Türkiye din değiştirmek isteyen vatandaşlarına her türlü desteği verecektir.
MADDE 17: Sevr Anlaşması’nın bazı maddeleri de yine 24 Nisan 2023’ten başlamak üzere hayata geçirilecek, öncelik Ermenistan, Lâzistan ve Kürdistan projelerine verilecektir.”
Böyle durumlarda ilk söz olarak “Hayırlı olsun” denir... Hayırlısı oldu... CHP olabilecek en iyi ismi cumhurbaşkanı adayı seçti.
Böylece Kemal Kılıçdaroğlu son bir yılda en başarılı üçüncü adımı atmış oldu... Birinci adım Adalet Yürüyüşü.. İkinci adım İYİ Parti’ye 15 milletvekilinin verilmesi... Üçüncü adım da işte bu; Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığı... O İnce ki son kurultayda Kılıçdaroğlu’na kürsüden demedik laf bırakmamıştı.
En korkulu olasılık CHP’li olmayan birinin aday yapılmasıydı... İkinci kötü olasılık hitabet yönü zayıf birinin adaylığı idi... Muharrem İnce adı ile her iki korku geride bırakıldı...
İnce fizik öğretmenidir. Matematik bilir. Bilime saygılıdır.
Vaatlerini daha önce açıklamıştı:
“Cumhurbaşkanı yardımcılarını baştan ilan edeceğim: Bir yanıma muhafazakâr bir ismi, bir yanıma milliyetçi bir ismi, bir yanıma bir Kürt’ü, bir yanıma bir Alevi’yi alacağım Cumhurbaşkanlığı yardımcısı olarak.”
“En büyük vaadim huzur olacak.”
“Seçilirsem Beştepe’de oturmam. Çankaya Köşkü’ne geçerim.”