“Kazı - kazan”ı anımsatan bu başlık da nereden çıktı derseniz... Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün yaptığı basın toplantısında söylediklerinden... Sözlerine, “Seçimin tek kaybedeni AK Parti’dir, tam 7 puan geriledi” diye başlayan Kemal Bey hemen ardından kendilerinin başarılarını sıraladı.
“...AK Parti’ye parlamentoda çoğunluğu kaybettirdik... Dünün güçlü adamını ‘Topal Ördeğe’ çevirdik... Yüzde 10 barajını yerle bir ettik... Orta Anadolu’nun pek çok ilinde yıllar sonra ilk kez milletvekili çıkarmayı başardık... Sesimiz artık Orta Anadolu’da daha gür çıkacak... İktidar iki partiden oluşan parlamento istiyordu, bunu engelledik...”
***
Belli oldu ki, seçimlerden hangi sonuç çıkarsa çıksın Kemal Bey her durumda kendisini başarılı kabul ediyor. O yüzden de istifayı aklından geçirmiyor. Bugün toplanacak Parti Meclisi’nin gündemine “ihraçları” aldırmasına bakılırsa... Partide kendisine karşı yükselen itirazları ihraç tehdidiyle bastırmayı düşünüyor.
AKP ile seçim yarışından 8 kez yenik çıkan Kemal Bey’in ve onun liderliğinde CHP’nin, önümüzdeki yerel seçimden başarılı çıkması için sebep yok. Ancak Kemal Bey belli ki önemli olanın sonuç değil, koltukta kalmak olduğunu düşünüyor. CHP
Seçimin yapıldığı 24 Haziran, efsane eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’un da ölüm yıl dönümüydü...
Onu 1950’lerde verdiği şu enfes demokrasi dersiyle anıyoruz:
“Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı. Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu, zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir.
İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin, toprağı, işi olsun olmasın, halk bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır.
Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha...”
CHP’nin içinden...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım 2015 seçimi öncesi başarısız olursa istifa edeceğini söylemiş, hangi hallerde kendisini başarısız sayacağı sorusuna:
- Eğer bir önceki seçimden daha az oy alırsam başarısızım, cevabını vermişti.
Yarın büyük gün... Halkımız, Ercan’ın aşağıdaki nefis karikatüründe görüldüğü gibi, “Allah Allah” diyerek sandığa koşuyor... Dananın kuyruğu yarın kopuyor...
Bu seçim tartışmasız, Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimidir...
Çünkü rejim değişiyor... 140 yıllık Meclis sisteminden bir çeşit başkanlık sistemine geçiliyor. Cumhurbaşkanı seçilen kişiye örneği başka demokrasilerde görülmeyen büyük yetkiler veriliyor.
Meclis’te güçlü bir muhalefet oluşursa, tek fren bu olacak.
Üzülünesi durum... Bu kadar hayati bir seçime kaygı ve endişeler içinde gidiyor olmamızdır. Muhalefet sözcülerinden ve STK’lardan sık sık:
- Oylarımızı çaldırmayacağız, sloganı duyuluyor. Bu slogan elbet oyların çalınacağı kuşkularından kaynaklanıyor.
Batılı demokrat ülkelerde sık sık seçim yapılıyor..
Ama orada kaybeden partileden hiç:
1946 seçimleri sonrasında da Demokrat Parti ile CHP amansız bir mücadeleye giriştiler. Ancak DP, iktidardaki CHP’nin her vasıtayı kullanarak yasa dışı baskılar uyguladığı yakınması içindeydi.
İnönü o sırada partili bir cumhurbaşkanıdır. Ancak tarafsız kalmak yolunda da bir büyük çabası vardır. İnönü, şikâyetçi DP lideri Celal Bayar ve Başbakan Recep Peker ile ayrı ayrı görüşmeler yapar. Ardından ünlü 12 Temmuz beyannamesini yayımlar. Orada der ki:
“Ben Devlet Reisi olarak, kendimi her iki partiye karşı müsavi derecede vazifeli görürüm. Meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız, eşit muamele mecburiyeti, siyasi hayat emniyetinin temel şartıdır.”
İsmet İnönü, daha sonra çıktığı Erzurum gezisinde hem CHP hem Demokrat Parti il merkezlerini ziyaret etmiş, DP il merkezinde “Demokrat arkadaşlara başarı dilerim” demiştir. Bu tutumunu, ülke gezisi sırasında uğradığı hemen tüm yerleşim yerlerinde sürdürmüştür.
İnönü, 18 Eylül’de verdiği bir demeçte devlet memurlarına partilere eşit davranmaları konusunda talimat vermiş, bir başka açıklamasında “İdareci arkadaşlar arasında bitaraflık siyasetini hazmedememiş olanların çekilmeleri zaruridir” diye konuşmuştur...
Tek parti döneminin CHP’li
CHP’de sandık güvenliği için ön safta çaba gösteren PM üyesi Mehmet Ali Çelebi geçen hafta önemli açıklamalar yaptı... Çelebi’ye göre..
- CHP’nin 183 bin sandıktan yaklaşık 1800 sandıkta görevlisi yoktu...Bu sandıklarda toplam 300 bin seçmen oy kullanıyordu
- 30 bin sandıkta ise sadece bir görevlisi vardı... Bu sayı da yeterli değildi...
Mehmet Ali Çelebi bu yüzden yurttaşları sandık müşahit olarak görev almaya çağırdı... Yurttaşlar partilere başvurarak müşahit kartı alabilir ve seçim günü sandık başında bulunabilirler...
? ? ?
Müşahitlerin önemine geçen hafta partisinin bir kapalı toplantısında Tayyip Erdoğan da değindi... Sandık müşahitlerinin herkesten önce sandık başında olmalarını istedi... Eğer sandık üyelerinde eksiklik olursa ilk gelen müşahitlerin oraya oturtulacağını kaydetti.
Bu arada Avukat Ece Toprak Güner uyarıyor...
Sandık görevli ve müşahitleri, daha oy verme işlemi başlamadan tüm pusula ve zarfların mühürlenmesini sandık başkanından istemeli...
Muharrirlerin şeyhi Burhan Felek 1950’lerde bayram yazılarına “Nerdee o eski bayramlar” diye başlık koyardı.
1940’larda Refik Halid, 1920’lerde Ahmet Rasim’in eski bayramları özleyen yazıları da böyle başlardı.
Eski bayramlara özlem hiç bitmez...
Çocuklukta bir yeni gömlek, salıncağa binmek için avucumuza sıkıştırılan beş kuruş küçük dünyamızı sevinçle doldururdu.
Hayatın lüksü, konforu bugün daha fazla.. Ama eski tat yok.
Aslında neyi özlediğimizi geçenlerde bir taksi şoförü yol muhabbeti sırasında özetleyiverdi:
- Biz eski günleri değil, o günlerdeki duygularımızı özlüyoruz...
***
Bazı Afrika ülkeleri dahil... Tam 90 ülkede sivil toplum kuruluşları seçim sandığı başında müşahit (gözlemci) bulundurabiliyor. Türkiye’de bu mümkün değil. Yasaya göre sandık başında sadece siyasi partiler gözlemci bulundurabilir.
Bu önemli mi? Önemli... Çünkü siyasi partilerin gücü bütün sandıkların başında üye ve gözlemci bulundurmaya yetmiyor. Örneğin muhalefetin en örgütlü partisi CHP, referandumda 9 bin 300 sandıkta üye ve müşahit bulunduramadı.
Bu defa da birçok sandığın başı boş kalabilir.
O yüzden vatandaşların müşahit olmak için partilere başvurması yararlı olur... Hâlâ vakit var...
Konuyu Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile konuştuk. Feyzioğlu barolar ve benzeri sivil toplum kuruluşlarının sandık başında müşahit bulundurması için partilere çağrıda bulunduğunu ancak hiçbir partinin konuya ilgi duymadığını anlattı. Yine de Barolar Birliği üyelerini sandık müşahidi olmak üzere eğitmiş. Bu üyeler partilerin davetine hazır bekliyor. Barolar başka ne yapıyor? Metin Feyzioğlu anlatıyor:
- Seçim günü bir sandık güvenliği çağrı merkezi kuracağız. Vatandaş bir sorunu olursa bizi arayacak, seçim hukukunu çok iyi bilen avukatlar telefon başında hazır olacak,vatandaşı
Demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukukun üstünlüğü, refah, huzur yönündeki vaatler iyi niyetli vaatlerdir. Ancak bu vaatlerin hayata geçirilmesi için sadece “iyi niyet” ve “istek” yetmez...
Eğer bir toplumda ekonomik adalet yoksa hiçbir alanda eşitlik ve adaleti sağlayamazsınız...
Parasız halk, ne toplumun, ne demokrasinin nimetlerinden eşit yararlanabilir...
Ekonomik adaletin başlangıç noktası ise vergi adaletidir...
DİSK’in son raporuna göz atıyoruz:
“AKP döneminde vergi, çalışanın ve tüketicinin sırtına yüklendi. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin oranı 2000 yılında yüzde 59, iken 2017 yılında yüzde 65’e yükseldi. Doğrudan vergiler ise yüzde 41’den yüzde 35’e geriledi. Yandaş şirketlerin vergileri bir gecede sıfırlanırken, asgari ücretten yapılan kesinti 426 TL’ye ulaştı.”
Cumhurbaşkanı adayları bu tabloya iyi bakınız...
Vergi ve gelir adaleti önceliğiniz olsun...