Yargıç Tülay Tuğcu'nun, erkek üyelerin de oylarını alarak Anayasa Mahkemesi'nin başkanlığına seçilmiş olmasını ben de çok önemsiyorum.Bu, Cumhuriyet devrimlerinin, Türk kadınlarına sağladığı yararların neler olabileceğini gösteren harika bir örnek. Ama ne yazık ki "harika" olmakla birlikte "tekil" bir örnek!Ve bu "tekilliği" nedeniyle de "Ali Bey'in, Avrupa'da çok iyi takdim edebileceği" bir durum olmaktan da hayli uzak.Zaten bir çok çevrede bu seçimin sevinç uyandırmış olması da bundan ileri geliyor: Çünkü bu her zaman gerçekleşebilecek, alışılmış bir durum değil.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Londra yolculuğu sırasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlamış. Dün Fikret Bila'nın yazdığına göre Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na bir kadın yargıcın seçilmiş olmasını şöyle değerlendirmiş: "Her şeyden önce Türkiye'de kadınların bu mevkilere gelebileceğinin görülmesi bakımından çok önemli bir ispattır. Bu Ali Bey'in, Avrupa'da çok iyi takdim edebileceği bir konudur." Türkiye'de kadınlara seçme-seçilme hakkının tanınmasının üzerinden 65 yıl geçti. Medeni Kanun'un kadınlara, erkek vatandaşlarla aynı hakları tanımasının üzerinden daha da fazlası.Ama hâlâ kadınların toplumsal yaşam içindeki görevlere talip olmalarında ciddi sorunlarımız var.Kadın nüfusumuz çok yakında erkek nüfusumuzu geçecek ama TBMM'deki kadın milletvekili sayısı 24'ü ancak buluyor.Bir milyondan fazla Türk kadını üniversiteyi bitirebildi ama hâlâ 25 yaşının üzerindeki 4.6 milyon kadınımız okuma-yazma bilmiyor. (Aynı rakam erkekler için 1.1 milyon.)Nüfusun yarısını oluşturan kadınlarımızın işgücüne katılım oranları yüzde 39.6.Toplam işgücü içinde yer alan kadınların sadece binde 7'si "girişimci" sıfatını taşıyor. Bu, tüm OECD ve Avrupa ülkeleri arasındaki en düşük oran.İşverenlerin sadece yüzde 12.5'i kadın. Kendi adına çalışanların ise sadece yüzde 10.8'i. Rakamlar sevindirici değil Okula gitme çağına geldiği halde okula gönderilmeyen kız çocuklarımızın sayısı Milliyet'in kampanyası nedeniyle öğrendiğimize göre bir milyon!Bütün bu rakamların ortaya koyduğu fotoğraf bize bir tek şey anlatıyor: Tülay Tuğcu'nun Anayasa Mahkemesi Başkanı seçilmesi çok önemli bir olaydır ama bu "olay" resmin karanlık yüzünü görmemizi engellememeli. Resmin karanlık yüzü Yanılmıyorsam Londra yolculuğu, Başbakan'ın yeni uçağıyla yaptığı üçüncü gezi. Her geziye değişik gazetelerden gazeteciler çağrılıyor ve Başbakan uçuş sırasında onları kendisine ayrılan bölümde kabul ederek sorularını yanıtlıyor.Dünkü Milliyet'te bu anı gösteren bir fotoğraf da vardı. Medeni bir ortamda, samimi bir sohbet yapıldığı belli oluyordu.Yıllarca gazeteci olarak değişik başbakanların ve cumhurbaşkanlığı döneminde de Süleyman Demirel'in dış gezilerini izledim. Uçakta gazetecilerle sohbet! Ve şimdi Başbakan ile uçan arkadaşlarımı "kıskandığımı" söylemeliyim!O eski günlerde de başbakan, dışişleri bakanı ya da cumhurbaşkanı gazetecilerin sorularını yanıtlardı ama bu öyle bir ortamda olurdu ki ya söylenenin yarısını duyamazdınız, ya da itiş kakış arasında kafanıza bir televizyon kamerası yer ve çığlık atmamak için kendinizi zor tutardınız.Çünkü o sohbetler uçağın koridorunda, ayaküstü yapılırdı. Daracık koridora uçaktaki gazetecilerin hepsinin sığmaya gayret ettiğini, televizyoncuların ellerindeki mikrofonu Başbakan'a doğru uzatmaya çalıştığını, kameramanların ve foto muhabirlerinin görüntü alabilmek için önlerdeki meslektaşlarını çiğnemek zorunda kaldığını gözünüzün önüne getirin! Onları 'kıskandım' Sohbet bittiğinde herkes dayak yemiş gibi olur, arkalarda kaldıkları için konuşmayı dinleyemeyen meslektaşlarımız da "Ne dedi, ne dedi" diye "rakiplerinden" yardım isterlerdi.Ve o uçuşlarda hiçbir zaman eksik olmayan yağcı takımının da gazetecilerle birlikte o kalabalığa girip, söylenen sözleri başlarıyla tasdik ederken, "sıkıştırıcı" soru soranlara ters ters baktıklarını da ekleyeyim ki manzara tamamlansın.Bu yeni düzenlemeyi akıl edenleri bir gazeteci olarak kutluyorum. mehmet.yilmaz@milliyet.com.tr Akıl edeni kutluyorum