Pazar günü Balıkesir’de işadamlarına hitap ederken açıkladı.. Cumhurbaşkanı’nın gönlünden geçen şuymuş..
Türkiye anonim şirket gibi olsun..
Anonim şirket gibi yönetilsin..
Nasıl mı?
Anonim şirket gibi, bir kişi tarafından..
Cumhurbaşkanı anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmeli derken aslında Anayasa’yı değiştirin, ülkeyi tek başıma yöneteyim demek istedi..
Anonim şirket gibi yönetilsin talebinin açılımı bu..
Tercümesi bu..
Ben böyle algıladım..
-
Anonim şirketler nasıl mı yönetiliyor?
Eskiden kararlar en az üç kişiden oluşan yönetim kurulu tarafından alınıyordu..
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda bu hüküm değiştirildi.. Tek üyeli yönetim kurulu uygulaması getirildi..
Tek adam yönetimi yasallaştırıldı..
Bu değişiklik niye mi yapıldı?
Pratik diye, kolay karar alıp uygulanıyor, görüş ayrılığı yaşanmıyor diye..
Yasanın 359. maddesinin birinci fıkrası şöyle diyor:
Anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur.
Yönetim kurulu bir kişi olabilirmiş..
Tek kişilik yönetim kurulu.. Adı kurul ama bir kişi!..
Tam bize uygun!..
Bence, Cumhurbaşkanı’nın Türkiye anonim şirket gibi yönetilsin derken kastettiği bu..
Türkiye anonim şirket olsun, ben de o şirketin tek kişilik yönetim kurulu olayım.. Bütün kararlar Beştepe’de alınsın..
İktidar partisine 400 milletvekili istemesinin sebebi bu..
Anonim şirket yapısına geçmek..
-
Sizi bilmem ama tercihim Türkiye’nin anonim şirket gibi olması, tek kişi tarafından yönetilmesi değil..
Türkiye’nin hukuka bağlı, demokratik, sosyal devlet olmasıdır..
Provokatörler arka saflara!..
Geçen hafta Vatan gazetesinde okudum.. Seçim nedeniyle koltuğunu bırakan İçişleri Bakanı Efkan Ala genelge yayımlamış..
Toplumsal olaylarda kamu zararı oluşursa.. Yani protestocuların içinde yer alan birileri ortalığı yakıp yıkarsa.. Kamunun veya kişilerin malına, mülküne zarar verirse tazminat ödenecek..
Kim ödeyecek?
Kim yakayı ele verirse tabii.. Kameralar kimi tespit ederse tabii..
İşte genelge bu durumla ilgili.. Genelgeye göre öndeki eylemci daha fazla ceza ödeyecekmiş, arkadaki eylemci daha az..
-
Demek ki provokatörler yer değiştirecek.. Önden arkaya geçecekler.. Eskiden, eskiden dediğim düne kadar, en öndeydiler.. Protesto yürüyüşlerini çığırından çıkarmakla görevliydiler.. Polise ilk taşı atan onlardı, ‘molotof’u sallayan, cam çerçeve indiren onlardı..
Çatışma çıkması için polisle, protestocuların karşı karşıya gelmesi için her yolu deniyorlardı..
Yeri gelmişken; Gezi eylemlerinde nelere tanık olmadık ki!..
Artık bu işi arkadan yapacaklar..
Taşı protestocuların arkasına sığınarak sallayacaklar..
Kurumlar birer birer çöküyor..
Televizyonlar yüz vermedi, gazetelerin iç sayfalarında kendine zar zor yer buldu..
Oysa haber mühimdi..
TÜBİTAK’a bağlı BİLGEM adı verilen bir merkez var.. Dijital verileri analiz ediyor..
Mahkemelerden çeşitli talepler geliyor.. Dava delillerinin incelenmesini istiyor, ileri teknoloji kullanılarak oluşturulan materyallerin analiz edilmesini talep ediyor..
Mesela, ele geçirilen CD’deki bilgiler ne zaman konulmuş gibi teknik sorular soruluyor..
Mahkeme uzmanlardan gelen yanıtlara göre karar veriyor.. Yani suçlananın kaderi bu rapora bağlı!..
-
Bu merkez bir süredir bütün talepleri geri çeviriyormuş..
Gerekçe önemli..
BİLGEM Başkanı, kurumda son altı ayda yaşanan personel değişikliği nedeniyle dijital analiz yapacak eleman kalmadığını söylemiş..
Çıkan sonuç şu: Kurumlar sessizce, birer birer çöküyor..
Şimdi diyecekler ki paralel yapı.. O yapının orada yuvalanmasına kim izin verdi?