Geçen yılın ilk yazısında 2014 sert geçecek demişiz.. Sert geçti.. Gerçi 2007’den beri sert geçmeyen yıl yok gibi..
Bu sebeple tahminimiz çıktı diye böbürlenmeyelim..
Yıllardır, hır gür, kavga gürültü hayatımızdan eksik olmuyor..
2015’te de benzer bir yıl bizi bekliyor.. Hem seçim var, hem iktidarın paralel devlet ilan ettiği yapıyla mücadelesi..
2015’te bunlar kadar önemli bir mesele daha var..
Muhafazakâr yazarların tanımıyla; iktidarın kendi değerleriyle imtihanı var..
Ne imtihanı?
Yolsuzlukla mücadele imtihanı..
*
Yılın ilk ayının ilk haftasında işin rengi belli olacak.. Soruşturma komisyonu 5 Ocak’ta toplanıyor..
Ya bakanlar için Yüce Divan yolunu açacak ya da onlar da dosya kapansın diyecek..
Şu bir gerçek ki; iktidar partisinin içi rahat değil..
Her ne kadar darbe girişimi deseler de, hükümeti devirmeye yönelik politik bir atak olduğunu söyleseler de zırhın yolsuzluk olduğunu artık kabul ediyorlar..
Yolsuzluklarla maskelenmiş darbe girişimi diyorlar..
*
Zaten fırtına da bu tanım çevresinde kopuyor.. Kafalar karışıyor.. Yolsuzluklar üzerinden hükümeti yıpratmaya yönelik hamle varsa yolsuzluk da var demektir..
Bazı AKP’liler; ‘Biz yasaklar, yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleyi esas alan bir partiyiz.. Üç ‘Y’ ile mücadele temel felsefemiz.. Bakan arkadaşlarımız Yüce Divan’a gitsin, aklansınlar gelsinler’ diyormuş..
*
Bu görüşe itiraz edenler de var.. Onlar da diyormuş ki; bakanları Yüce Divan’a gönderirsek 17 Aralık darbe girişimi tezimiz çöker.. Savcı takipsizlik kararı verdi.. Delillerin usulüne uygun toplanmadığını açıkladı.. Biz aynı delillerle neden bakanları Yüce Divan’a göndererek cezalandıralım..
*
Bakanları Yüce Divan’a yollamayalım.. Dosyayı kapatalım diyenlerin bir başka gerekçesi de 2015’in seçim yılı olmasıymış!..
Bu gerekçe kocaman bir ünlem gerektiriyor..
Çünkü..
Bu yaklaşımın kabul görmesi, siyasetin yolsuzluğun belini kırdığı, yolsuzluğun siyaseti yendiği, yolsuzlukla mücadelenin lafta kaldığı anlamına geliyor..
*
Tabii bir de Başbakan’ın ‘Yolsuzluk yapan kardeşim olsa kolunu keserim’ çıkışı var.. Durduk yerde söylenmiş bir söz gibi durmuyor.. Zamanlaması düşündürücü, zamanlaması mesaj yüklü gibi geliyor..
Ha.. Başbakan partisine ne kadar hâkim, Başbakan partisi üzerinde ne kadar etkili, Başbakan milletvekillerini ne kadar etkiler orası tartışma konusu..
Şu bir gerçek ki komisyondaki milletvekilleri işareti başka yerden bekleyecektir..
Öyle veya böyle.. Sonuçta tespit doğru..
2015 yılının ocak ayı kendi değerleriyle sınavı olacak..
2014’ün ilk yazısını siyasetle açtık, son yazısını siyasetle kapattık.. Türkiye zor ülke, Türkiye siyaset yüklü ülke..
Kalemleri kelepçeliyor..
2015’in mutlu ve güzel bir yıl olması dileğiyle, seneye görüşürüz!..
‘Tweet’e gözaltı!..
İnsan ne diyeceğini bilemiyor.. Yılın son günü yaşananlara bakın..
Demokrasi adına..
Adalet adına..
İnsan hakları adına utanç verici..
Gazeteci Sedef Kabaş’ın evini polis bastı, bilgisayarına el koydu, savcının talimatıyla gözaltına aldı, hâkim karşısına çıkardı.. Adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı..
Ne yapmış?
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması için takipsizlik kararı veren savcı için tweet atmış..
Ne demiş?
Bu ismi unutmayın demiş..
Gelen bilgiye göre önce; terörle mücadelede görev almış şahısları hedef göstermekten gözaltına alınmış.. Sonra tehditle suçlanmış..
*
Yöntem aynı yöntem.. İktidarın paralel yapı diye suçladığı polisler de aynısını yapıyordu.. Bizler bas bas bağırıyorduk ama sesimizi duyuramıyorduk..
Kaderin cilvesine bakın.. O savcıların görevden el çektirdiği gün başka savcı aynı yöntemi uygulayarak gazetecinin evine operasyon düzenletiyor!..
*
Yukarıda yazdım.. Yolsuzlukla mücadele Meclis’in, daha doğrusu, iktidar partisinin kendi değerleriyle sınavı oldu..
İktidarın, Savcı’nın ‘O tweet’i atanı getirin bana’ mealindeki emrine bakışı da demokrasiyle, insan haklarıyla, özgürlükle sınavıdır..