Komisyon AKP’li dokuz milletvekilinin oyuyla dört bakanı akladı..
Sürpriz mi?
Değil..
Komisyonun kurulduğu gün bu sonucun çıkacağı belliydi.. Yaşadıklarımız tiyatroydu..
Soruşturduk mu soruşturduk misali..
İktidarcı gazeteler günler önce bakanların Yüce Divan’a gönderilmesinin darbe girişimi olacağını ilan etmiş..
Aba altından sopa göstermişlerdi..
Komisyonda ‘Yüce Divan’a gitsin diyen’ AKP’li vekil..
Darbeci olacaktı..
Paralelci sayılacaktı..
Genel Kurul’da da aynı sonuç çıkar.. Yolsuzluk ve rüşvet dosyası kapanır..
*
Dikkat ederseniz.. İktidar çevreleri yolsuzluk ve rüşvet iddiası külliyen yalandır, telefon görüşmeleri montajdır, dublajdır.. Ortaya saçılan paralar sahtedir demiyor..
Peki, ne diyorlar?
Yapılanı doğru bulmuyorum ama..
Yolsuzlukların üzerine gidilmesini biz de istiyoruz ama..
Yolsuzluk konusunda en hassas parti biziz ama..
Kendi parasıyla alsa bile 700 bin liralık saat takması yanlış ama..
Toplumun vicdanını rahat ettirecek şekilde gereğini yaparız ama..
Ama.. Ama.. Ama..
İktidar adamlarının, iktidara ram olanların, iktidarın arkasında hizalananların ağzından çıkan her cümle ama ile bitiyor.. Veya ama ile başlıyor..
Ama şartlar uygun değil..
Ama seçime giderken olmaz..
Ama Yüce Divan güvenilir kapı değil..
Ama siyasi tuzak kokuyor..
Ama.. Ama .. Ama..
*
İktidar çevreleri lafı dolandırırken raconu Sağlık Bakanı kesti.. Kendi içlerinde halledeceklerini söyledi..
Kendi içinde halletmek mafya jargonu değil mi?
Mafya da mahkemeye gitmeden kendi içinde halletmiyor mu?
Çeteler de aynısını yapıyor.. Aşiretler de..
O zaman her topluluk meselelerini kendi içinde halletsin.. Mahkemeleri kapatalım!..
PKK’ya Güneydoğu’da kendi mahkemesini kuruyor diye niye kızıyoruz ki!..
*
Meselenin daha vahim boyutu da var.. İktidar partisi Anayasa Mahkemesi’ne güvenmediğini, bu sebeple bakanları yollamayacağını ilan etti..
O yapıya teslim olmayacaklarını ilan etti..
Tehlikeli bir kapıyı açtı..
Yarın öbür gün bir başkası da, bir başka kurum da ben bu mahkemeye, şu mahkemeye güvenmiyorum derse ne olacak?
Tanımıyorum derse!..
İktidar kendinde böyle bir hak görüyorsa başkası da görür..
Son kötü çocuk: Anayasa Mahkemesi
İktidar partisi milletvekillerinin sözlerine, Sağlık Bakanı’nın açıklamalarına, iktidar güdümündeki sivil toplum kuruluşunun(!) gazetelere verdiği ilana bakılırsa düğmeye basılmış..
Bu işin sonu; Anayasa Mahkemesi’ni kapatmaya kadar gidecek gibi duruyor..
Görünen o ki; kurum lağvedilecek..
Nerden çıkarıyorsun diyeceksiniz..
Anayasa Mahkemesi’ni vesayetin son kalıntısı ilan edildi..
Darbe dönemi ürünü olduğu söylendi.
İktidar partisinin üyeleri güvenmediklerini beyan ettiler.. Başkanını muhalefet partisi lideri gibi gördüklerini açıkladılar..
Daha ne olsun..
*
Yapısını değiştirirler, kadrolarını değiştirirler, HSYK gibi yaparlar..
Yapısını yeni değiştirdiler.. 2010 referandumunun amacı bu değil miydi?
Üye sayısını 11’den 17’ye çıkardılar..
17 üyeden 13’ünü kendileri atadı.. Buna rağmen, güvenmiyorlar..
Buna rağmen, yaylım ateşine tutuyorlar.. Buna rağmen, itibarsızlaştırmanın daniskasını yapıyorlar..
*
Mesele şu.. İktidar, 2010 yılında Anayasa’yı değiştirerek üstünlerin hukukuna son verdiklerini, hukukun üstünlüğünü getirdiklerini söylemedi mi?
Söyledi..
Bir süredir kızdıkları Anayasa Mahkemesi de hukuku gözetiyor..
*
Kapatma gerekçeleri ne olur?
Orası kolay.. Siyasete bulaştıklarını söylerler.. Milli iradenin üzerinde hiçbir güç olamaz derler..
1960 yılına kadar yoktu derler.. Demokrat Parti dönemini örnek verirler..
Laf çok..
O taşların altında rüşvet var mı?
301 madencimizi şehit verdiğimiz Soma’dan her gün yeni bir pislik, yeni bir usulsüzlük haberi geliyor..
Soma A.Ş’nin defterleri karıştırıldıkça, sayfaları açıldıkça rezaletler ortaya saçılıyor..
2013 yılında devlete sattıkları 1.5 milyon ton kömürün 768 bin tonu taşmış..
Türkiye Kömür İşletmeleri taşa 49 milyon lira ödemiş..
*
Şimdi denilecek ki anlaşma böyle.. Taş ve kömür karışımına tüvenan deniliyor.. Devlet tüvenanı satın alıyor, yıkıyor, kömürü ayıklıyor..
İyi de yarı yarıya olur mu?
Yarışı taş yarısı kömür.. Orana bakın!..
*
İşçiler demiş ki; bir yerden kömür, bir yerden taş çıkarıyorduk, karıştırıyorduk..
Satan malının yarısının taş olduğunu biliyor da alan bilmiyor mu?
Bilmez mi?
Soruşturma açılması gerekmiyor mu; o taşın altında rüşvet var mı, yok mu?
Bakalım Enerji Bakanı soruşturma açtıracak mı?
Bakalım 768 bin ton taşın altına bakılacak mı? 49 milyon liranın peşine düşebilir mi?
Yoksa o da Çalışma Bakanı gibi ‘Bürokratımı yedirmem arkadaş’ mı diyecek..
Göreceğiz..
Bu usulsüzlüğü ortaya çıkaran kim?
Sayıştay.. İktidarın en sevmediği kurum..