Cumhurbaşkanı iktidar partisi için oy istiyor ya.. Neredeyse hemen her gün ‘400 milletvekili verin’ diyor ya..
AKP’nin yeniden iktidar olması için.. Ülkeyi yönetmesi için istemiyor..
Ne için istiyor?
Dört hedefi gerçekleştirmek için..
Bir: Yeni Türkiye..
İki: Yeni anayasa..
Üç: Çözüm süreci..
Dört: Başkanlık sistemi..
*
Çözüm sürecini, yani PKK’nın silah bırakmasını, dağdan inmesini, şehir hayatına karışmasını, yasal siyasi kanalları kullanmasını bir kenara bırakırsak..
Diğer üç madde birbiriyle bağlantılı.. Diğer üç maddenin çıktığı avlu aynı avlu..
Cumhurbaşkanı anayasa değişikliğini başkanlık sistemine geçilmesi için istiyor, başkanlık sistemine geçilince yeni Türkiye kurulmuş olacak..
*
Tamam da başkanlık sistemi dediğiniz çeşit çeşit.. Beştepe’nin gönlünden geçen hangisi?
Cumhurbaşkanı önceki gün biraz çıtlattı..
Tüyo verdi..
Meksika usulü başkanlık sistemini işaret etti..
‘Orada başkan hem yürütmenin başı hem yasamanın başı’ diyerek övdü.. Gerçi Meksika usulü başkanlık modeline ‘6 yıllık diktatörlük’ deniliyormuş, ‘Emperyal başkanlık’ ismi takılmış..
ABD modeliyle alakası yokmuş..
Olsun!..
Zaten bizimki de Türk usulü olacak..
*
Gelelim Davutoğlu için kötü haber kısmına.. Meksika usulü başkanlık sisteminde başbakanlık makamı yer almıyor..
Başbakan yok..
Başkan ülkeyi tek başına yönetiyor.. Bakanlar, yüksek yargıçlar, kuvvet komutanları, emniyet müdürleri dahil bütün görevlere atamayı o yapıyor..
Sadece bununla kalmıyor..
Üç yılda bir yapılan milletvekili seçimi için partisinin adaylarını o belirliyor..
Tam bize göre!..
Tam Beştepe’nin istediği gibi!..
Meksika usulüne birkaç madde eklersek, mesela başkana meclise ihtiyacı olmadan yasa yapma yetkisi verirsek..
O yasayı iptal ettirmek isteyen olur diye anayasa mahkemesine başvurunun yollarını tıkarsak..
Olur size Türk usulü..
Osman’ın toprağıymış!
İktidar diyor ki Süleyman Şah‘ın yeni yeri de Türk toprağıdır.. Türk vatanıdır.. Farkı yoktur..
Yeni yer denilen Suriye’nin Eşme köyünde el konulan 10 dönümlük arazi.. Oraya önce prefabrik türbe ile karakol yapılacak.. Sonra betonarme..
Olanın özeti şu mu?
Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu yeri Suriye’ye terk ettik, sınırımızın dibinde aynı büyüklükteki Suriye toprağına el koyduk..
Hayır değil..
Osman’ın toprağına el koymuşuz..
Bozan Osman adlı Suriyeli; Pazar sabahı kalktım, bir baktım ki arazimde iş makineleri çalışıyor. Orası benim tapulu arazim. Dedemden kaldı’ demiş..
Arazi benim diye isyan etmiş..
İsyan etmiş ama; ‘Türkiye’nin beni mağdur edeceğini zannetmiyorum’ demeyi de ihmal etmemiş..
Anlayacağınız para istemiş..
Ankara parayı basar mı?
Adamın tapusu varsa basacak mecbur..
Parayı basmazsa Osman’ın toprağı olur.. Parayı basarsa vatan toprağı..
Hiç olmazsa Abdullah Gül’e kulak verin..
Ortamı geren, kutuplaştıran.. Sokağın ısınmasına, dalgalanmasına, protestolara, yürüyüşlere neden olacak iki konu var..
Biri; Güvenlik Yasası..
Öteki; Türk usulü başkanlık talebi..
Görünen o ki; güvenlik yasası, Türk usulü başkanlık sisteminin altyapısı gibi!. Olmazsa olmazı gibi!.
İkisinin de sakıncalı tarafı çok..
Bizler yazıp çiziyoruz.. Muhalefet partileri uyarıyor.. Düşünün, bu yasa nedeniyle MHP ile HDP aynı safta, aynı çizgide buluştu.. Düşman kardeşler yasa çıkmasın diye omuz omuza mücadele ediyor..
İktidar kanadından dinleyen yok..
Bu adamlar niye itiraz ediyor diye anlamaya çalışan yok..
MHP ile HDP’nin aynı safta buluşmasını yorumlayan yok.
Yok.. Yok.. Yok..
*
Tamam bizi dinlemiyorsunuz.. Muhalefeti iplemiyorsunuz..
Bari, 11. Cumhurbaşkanı Gül’ü dinleyin.. Onun söylediklerine kulak kabartın..
*
Ne söylediğini bilmiyor musunuz?
Olan biteni iktidarcı medyadan izliyorsanız haklısınız.. Gül’ün açıklamaları sansüre takıldı..
Yayımlamadılar..
Sansürlediler..
Ricam şu.. Şu yasayı geçirmeden bulup okusanız..