Cumhurbaşkanı ‘başkanlık’ rejimini istiyor..
Başbakan da istiyor mu? İsteyip istemediğini bilmiyoruz.. Renk vermiyor, o konuya girmiyor, lafı özenle kaçırıyor..
Cumhurbaşkanı başkanlık istiyor da nasıl bir başkanlık sistemi istiyor? Her çeşidi var.. Demokratik olanı var, otokratik olanı var..
Hangi çeşidini istediklerini bilmiyoruz.. Gerçi elimizde bazı veriler var.. Cumhurbaşkanı’nın sözleri var, iktidar partisinin Meclis Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu teklif var..
Beştepe’ye yakın duran kimi yazarlara göre; ekonomik verimliliği arttırmak ve para politikalarında, finans yönetiminde daha fazla yetki sahibi olmak için başkanlık sistemini istiyormuş!.. Bunun anlamı şu..
Bağımsız kurullar falan olmayacak.. Tüm ekonomik sistem tek merkezden, tek kişi tarafından yönetilecek..
*
Cumhurbaşkanı katıldığı televizyon programında yargının müdahalesinden şikayet etti.. İşten adam çıkarmanın bile yargı engeline takıldığını söyledi..
Bu yaklaşımından hareket edersek demek ki; yargının da başkana karışamayacağı bir sistem düşünülüyor..
Başkan yürütme görevini üstleneceğine göre.. Yargı bu alanda devre dışı kalacak..
*
Bir de sık sık gündeme getirilen sürat meselesi var.. Süratli karar alıp, hayata geçirmeni önemine işaret ediyorlar..
Bunu da başkalık kararnamesi sağlayacakmış.. Başkana yasamadan bağımsız yasa yapmak yetkisi tanınacak.. Demek ki; yasama da istendiği zaman devre dışı bırakılabilecek..
*
Model üç aşağı beş yukarı bu.. Bütün atamaları başkanın yapacağı, milletvekili listesini bakanın hazırlayacağı, yüzde 10 barajının aynen kalacağı, başkanın aynı zamanda partisinin genel başkanı pozisyonunda olacağı gerçeğini de bir kenara yazalım..
*
Bu durumun ülkeye daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük getirecek hali yok.. Tam tersi otoriterlik dozunu arttırma ihtimali kuvvetli..
Dikkat ederseniz, iktidara yakın cephede yer alıp, ekranlara çıkan, köşesinde kalem oynatanlar başkanlık sistemini sevinçle karşılıyorlar (Erdoğan istediği için) ama savunamıyorlar.. Çünkü ABD dışında ‘işte bu’ diyeceğimiz tek örnek yok..
Bu sebeple, lafı eveleyip geveliyorlar..Tarihsel idari şapımıza oturan, bize özgü bir sistem olacağını söylüyorlar..
Tarihsel idari yapımın adı ne?
Onu da siz söyleyin..
Dolardan kim sorumlu?
Bugün piyasalar açıldığında dolar patlarsa.. 2.5’u zorlarsa.. 2.5 seviyelerine demir atarsa bunun sorumlusu kim olacak?
Kuvvetli faiz indirimi yapacağı sinyali veren Merkez Bankası Başkanı mı? Kuvvetli faiz indirimi yapın baskısı yapan siyaset kurumu mu?
Kime erken öten horoz muamelesi yapacağız?
*
Dolar bir ayda yüzde 3.8 oranında artmış.. Doların artışı kime yaradı? Dengeye oturmuş gibiydi kim rayından çıkardı? Bunun gibi 50 soru daha sorabilirim..
*
Anlamadığım bir konu daha var.. Gerçekten anlamıyorum..
Faiz insin ki enflasyon da insin deniyor.. ºDünyaya bakıyorum.. Tersi bi durum var.. Durgunluğa giren ülkeler enflasyon olsun, fiyatlar yukarı doğru kımıldasın, bu sayede alışveriş başlasın diye faizi indirdikçe indiriyor, sıfırlıyor..
Ekonomistlerden cevap bekliyorum..
Başkanlık eşittir teokrasi midir?
Baştan söyleyeyim hayır değildir..
Teokrasi din devleti demek.. Dine dayalı yönetim biçimi demek..
Başkanlık eşittir teokrasi olsaydı, başkanlıkla yönetilen bütün ülkeler teokratik devlet olurdu..
Haa şu da var.. Başkanlık sistemi üzerinden teokratik devlet düzenine geçilir mi geçilmez mi ayrı mesele..
Ayrı tartışma konusu!..
Cumhurbaşkanı başkanlığı tartışalım dedi ya..
O halde gelin meselenin bu boyutunu da tartışalım..
Kim ne derse desin toplumun bir kısmında böyle bir algı var.. Padişahlık düzeni kurulacağı iddiaları her sohbetin başlıca konusu..
*
Muhafazakar yazar Nihal Bengisu Karaca, dünkü yazısında böyle bir algının olduğunu bu algıyı perçinleştiren yanlışlardan söz etmiş.. Kimi çevrelerin başkanlığı padişahlık düzeni olarak lanse ettiğini söylemiş..
Ve demiş ki..
“Bazı uygulama, proje ve demeçler de bu lansmana başlık ve çerçeve sunmaktan geri kalmayınca, başkanlık sistemini savunanlar aslında ‘padişahlığı’ teokrasiyi, birey hak ve özgürlüklerine alabildiğine müdahale eden bir rejimi istiyorlarmış görüntüsü oluşuyor.”
*
Karaca bazı örnekler vermiş.. Bakanlığın adından kadın kelimesinin çıkarılmasının da, ‘kadının yapacağı en iyi kariyer anneliktir’ sözünün de bu algıda etkili olduğunu söylemiş..
Ben de devletin özel hayata dokunmaya kalkmasına, toplumu formatlamaya çabasına, yaşam biçimi dikte etme hamlesine onlarca örnek verebilirim..
*
Karaca, siyaset mekanizmasının birey alanıyla ilişkisini ve mesafesini yeniden gözden geçirmesini istemiş..
Anlaşılan o ki; iktidarın bu tavrından muhafazakârlar da şikayetçi..