Başkanlık tartışmaları yine gündemde.. Kime göre; bu mesele seçimden sonra alevlenecek.. Seçim sonuçlarına göre rota çizilecek..
Kimine göre; fiilen geçildi bile.. Yarı başkanlık fiilen yürürlükte..
*
Kim ne derse desin, başkanlık sistemine, yarı başkanlığa geçmek kolay değil..
Ölçü şudur.. Bakanlar Kurulu’nun başkanı kimse (dikkat, kim başkanlık ediyorsa demiyorum, başkanı kimse diyorum) yetki de sorumluluk da ondadır..
Bu kişi cumhurbaşkanı ise sistemin adı başkanlık veya yarı başkanlıktır..
Bu kişi başbakansa sistemin adı parlamenter rejimdir..
*
Önceki gün Başbakan uçakta gazetecilerle sohbet ederken Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi de gündeme gelmiş..
Başbakan şöyle demiş..
“Bugünkü hukuki zemin içinde hesap verme Bakanlar Kurulu’na ve Başbakan olarak bana aittir. Yanlış giden bir şey olursa Cumhurbaşkanı-mız ilzam edilemez. Hesap verecek olan hükümettir.
Burada bir sorumluluk ve yetki çatışması bekleyenler art niyetli tutum içindedir. Cumhurbaşkanımız hükümetimize kanaatleriyle, fikirleriyle destek verir. Yanlışlar Cumhurbaşkanı’nı bağlamaz.”
*
Başbakan noktayı koymuş.. Yol, yöntem, usulü hatırlatmış.. Makamları, pozisyonları konumlandırmış..
Hukuki zemini hatırlatarak fiilen geçildi diyenlere cevap vermiş..
Benim anladığım bu..
Ankara’ya kötü haber: Esad kalıcı
Eğit-donat Ankara’nın eski projesi..
Fiyaskoyla sonlanan Özgür Suriye Ordusu’ndan kalma.. Ankara Batı’dan, özellikle ABD’den istediği desteği bulamayınca ÖSO pek bir işe yaramadı.. Savaşın ilk aylarında bir iki hamle yaptılar, Esad’ı devireceklermiş havası yarattılar ama!.
Dedim ya, fiyasko oldu..
Belki o da algı operasyonuydu.. Neyse!..
Zaten radikal örgütlerin, yabancı savaşçıların Suriye’ye doluşması bu sebeple oldu.. ÖSO çuvallayınca meydan radikallere kaldı..
*
IŞİD peydahlanınca, Hem Suriye’de hem Irak’ta kendine alan yaratınca işler değişti.. Yine eğit-donat projesi gündeme geldi..
Bu kez ABD destek çıktı..
Suriyeli muhalifleri Türkiye eğitecek, ABD donatacaktı..
Durum biraz değişti galiba.. Eğitme meselesini de ABD üstlenecek gibi görünüyor.. 100 yakın özel kuvvet askerini Türkiye, S. Arabistan ve Katar’a gönderecekmiş..
*
Problem şurda.. Ankara eğitilecek muhaliflerin Esad’a karşı da savaşmasını istiyordu.. Washington istemedi..
Sonuç: Sadece IŞİD’e karşı savaşacaklar..
Türkiye yine yalnız kaldı.. Yine tezini kabul ettiremedi..
Eee, ne demişler; gömleğin birinci düğmesini yanlış iliklersen gerisini tahmin etmek zor değildir..
*
Zaten proje de ölme eşeğim ölme cinsinden.. Mesela Türkiye’de gruplar halinde üç yılda iki bin kişi eğitilecek.. Onlar IŞİD’i yenecekler de, alan temizliği yapacaklar da sıra Esad’a gelecek..
Anlaşılan o ki; Esad kalıcı..
Şimdi de ‘Merkez’ vesayetçi oldu!..
İktidarın kavga etmediği kurum kaldı mı?
Veya ayar çekmediği kurum da diyebiliriz..
Kalmış; Merkez Bankası!..
Başka?
Yok..
Anayasa Mahkemesi’ni unutma diyeceksiniz.. Anayasa Mahkemesi ile kavga etmediler.. Yolsuzluk ve rüşvet dosyasını Yüce Divan’a göndermemenin gerekçesini yarattılar..
O ara kötülemelerinin, güvenilmez kurum ilan etmelerinin sebebi başkaydı..
Bu yüzden bakanları Yüce divan’a yollamadık demek içindi..
O süreç kavga değildi.. Taktiksel çıkıştı..
Haa, Haşim Kılıç ile araları limoni.. Ama onun da iki ayı var, emekli oluyor..
*
Merkez Bankası cephesinde durum farklı.. Cumhurbaşkanı’nın faiz fırçasından sonra hedef tahtasına konuldu..
Klasik taktiğe başvuruldu.. Anında statükocu ve vesayetçi ilan edildi.. Muhalefet gibi davranmakla suçlandı..
Hatırlayın, diğer kurumlara da aynısını yapmışlardı..
Ne vesayetmiş ama kurumdan kuruma sıçrıyor, bitmiyor, tükenmiyor, ölmüyor..
Acaba kim yaşatıyor?