Bir süredir sessizdi, konuş-muyordu.. Siyasetle ilgili demeç vermekten kaçınıyordu..
Onun da bardağı taşmış olacak ki..
Sus, sus nereye kadar demiş olacak ki..
Cuma namazı çıkışı konuştu..
İki önemli konunun üstünde durdu.. Biri İç Güvenlik Paketi, öteki başkanlık sistemiydi..
Kısaca; güvenlik paketine karşı çıktı, polise aşırı yetki verirken dikkatli olunması gerektiğini belirtti.. Polisin geçmişte telefon dinleme konusunda yetkilerini istismar ettiğini hatırlattı..
Başkanlık sistemine gelince.. Gül parlamenter sistemi savunuyor ama herhalde Beştepe’nin bu konudaki ısrarı, Beştepe’nin bastırması karşısında pes etmiş olmalı!.. Bu sefer başkanlık sistemine toptan karşı çıkmadı.. Sadece Türk usulü olmasın uyarısı yaptı.. ‘ABD’de olduğu gibi kuvvetler ayrılığı açık seçik bir şekilde yazılırsa, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem olursa şüphesiz ki demokratik bir sistemdir’ demekle yetindi..
*
Gelelim iktidarcı medyaya..
Sabah, Takvim, Star, Akşam, Yeni Şafak gazetelerini peş peşe okudum..
Kendisini amiral gemisi sayan, Beştepe’ye en yakın olan gazetede satır yok.. Onun uydusu olan gazetede de yok..
Star gazetesi de haber değeri görmemiş..
Gül’ü yok saymışlar..
Akşam’da var.. İç sayfada diplerde, minicik.. Kallavi kibrit kutusu büyüklüğünde..
Tabii ki sansürlü.. İç Güvenlik Paketi'yle ilgili sözleri makaslanmış.. Türk usulü olmasın sözü de atılmış.
Daha doğrusu, Gül’ün sözlerinin ‘ABD’de olduğu gibi olursa şüphesiz demokratik sistemdir’ kısmı yayımlanmış..
Gerisi sansür..
Yeni Şafak içlerinde en iyi veren gazete.. Hiç olmazsa İç Güvenlik Paketi'yle ilgili sözlerine yer vermişler.. Tabii ki onlar da Türk usulü olmasın sözünü biçmişler.. Yok etmişler..
Sansürlemişler..
*
Demek ki kurmak istedikleri Yeni Türkiye’nin medyası da böyle olacak.. Başkanlık sistemine geçerlerse medyanın böyle olmasını isteyecekler..
İktidarın, başkanın hoşuna gitmeyen her söz, her demeç, her olay, her gelişme sansürlenecek..
Gül, AKP’nin kurucusu..
AKP iktidarının ilk başbakanı..
Bu iktidar partisini seçtiği cumhurbaşkanı..
Onun sözlerine bile tahammül edilemiyorsa..
Onun değerlendirmeleri bile sakıncalı bulunuyorsa..
Onun demeci bile sansürleniyorsa..
O bile yok sayılıyorsa gerisini siz düşünün..
*
Dünkü iktidarcı medya Türkiye’yi neler beklediğinin belgesidir..
Yolsuzluktur, hırsızlıktır en büyük ahlaksızlıktır
Bugün pazar, sizi siyasete boğmak istemiyordum ama koşullar!..
Cumhurbaşkanı dün Malatya’da konuştu.. Gündeminde yine paralel yapı vardı.. Ama bu kez cemaat boyutuna, cemaatin faaliyetlerine ağırlık verdi..
Topladıkları yardım paralarından söz etti.. Yardım amaçlı topladıkları paraları başka yerlerde harcadıklarını söyledi..
‘İşte yolsuzluk, hırsızlık en büyük ahlaksızlık budur’ dedi..
Ekledi; ‘Hangi niyetle verildiyse o niyetle harcanması lazım.’
Doğru mu? Haklı mı?
Yüzde yüz doğru.. Yüzde bir milyon haklı..
Toplanan parayı başka yere kaydırmak, başka amaçla kullanmak; yolsuzluktur, hırsızlıktır..
*
Cumhurbaşkanı’nı dinlerken aklıma geldi..
Deniz Fener’i e.v davası da böyle bir dava değil miydi?
Başka amaçla topladıkları paraları, başka amaçla kullandıkları, ticari faaliyetlerinde harcadıkları için suçlanmadılar mı?
*
Sonuç ne oldu?
Almanya’da yargılandılar, mahkum oldular..
Türkiye’de yargılanamadılar..
Daha da kötüsü.. Yolsuzluktan yargılanmalarını isteyen savcılar görevden alındı..
Yeni savcı suçlamanın kapsamını değiştirdi, yolsuzluktan, görevi kötüye kullanmaya çevirdi..
Üstü örtüldü..
Deniz Fener’i e.v soruşturması başlayalı kaç yıl oldu..
Yedi yıl.. Sıfıra var sıfır..
*
Derim ki..
Cemaat, topladığı paraları başka yerde harcamışsa..
Bu yolsuzluksa.. Hırsızlıksa.. En büyük ahlaksızlıksa..
Deniz Fener’i e.v’nin de yaptığı..
Yolsuzluktur, hırsızlıktır, en büyük ahlaksızlıktır..