Siyasetin iki yüzü var..
Biri; eğitimden sağlığa, ekonomiden güvenliğe kadar ülkenin geleceğine dair her konuda karar alarak (iktidar) veya karşı durarak (muhalefet) siyaset yapanlar..
Onlara politikacı deniliyor..
Diğeri; politikacıların aldığı kararları yorumlayarak.. Kimi zaman destek vererek, kimi zaman ağır dille eleştirerek siyaset yapanlar..
Onlara siyaset yazarı, köşe yazarı deniliyor..
***
Aslında politikacı ile siyaset yazarlığının çok farkı yok.. Sonuçta ikisi de siyaset yapıyor.. Sonuçta ikisi de kamuoyunu etkiliyor.. Sonuçta ikisi de ülkenin sorunlarını dillendiriyor..
İktidar diyor ki..
Tamam, enflasyon beklenenin üzerinde ama ekonominin öteki verileri gayet iyi..
İhracat 155 milyar doları aştı, turizm gelirlerinin bir hayli iyi olacağı şimdiden belli..
Şimdiden rekor kırılmaya başladı..
Turizm eski günlerine dönüyor..
Türkiye geçen yıl Türkiye yüzde 7.4 büyüyerek herkesi şaşırttı..
Son çeyrekte yüzde 11’le rekor kırdı..
Büyüme 2018’de de sürdü..
Adına ne derlerse desinler biz bu seçimde ( birinci turda veya ikinci turda ) başkan seçeceğiz..
İktidar cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye yumuşatmaya çalışıyor ama literatürde böyle bir rejim yok..
Resmen başkanlık rejimine geçiyoruz..
- Cumhur ittifakının adayı da kazansa geçiyoruz..
- Millet ittifakının adayı da kazansa geçiyoruz..
- Başkanlık sistemini isteyen de kazansa ( Erdoğan) geçiyoruz..
- Başkanlık sistemine karşı olan da kazansa ( muhalefet partilerinin adayları) geçiyoruz..
Kaçınılmaz..
Her ramazan din üzerine sohbetler, din üzerine yorumlar ön plana çıkar..
Temel sorunlardan biri de Kuran’ın okunmamasıdır..
Evet, evet..
Ülkenin yüzde 99’u Müslüman ama Kuran’ı başından sonuna okuyup anlayanların oranı yüzde iki..
Diyanet’in araştırmasına göre yüzde 99’un yüzde ikisi..
Kuran bütün evlerde var.. Eskiden özel kılıf dikilir, duvara asılırdı.. Arapça olduğu için kimse okuyup anlamazdı..
Bu sebeple okunmaz, sadece öpülüp başa konurdu..
İçinde ne yazdığınıbilen yoktu..
Dokuz yıl önce bugün Türkiye gözyaşlarını tutamadı..
Türkiye çağdaş yüzlerinden birini daha kaybetmişti..
Cenazesine on binler katıldı..
Ve on binler ‘Güle güle Atatürk’ün kızı’ diye haykırdı..
Son yolculuğa uğurlanan Türkan Saylan’dı..
Ergenekonculukla suçlanan..
Darbeci olmakla itham edilen..
Anayasa Mahke-mesi’nin FETÖ’cü olmaktan tutuklanan tek (eski) üyesi Alparslan Altan hakkında çok yazı yazdım.. Çok kalem oynattım..
Meslekte yükseliş öyküsü de ilginçti...
Gözaltına alınışı da..
***
Kısaca hatırlatayım.. Alparslan Altan Anayasa Mahkemesi’nde raportör olarak çalışırken 26 Şubat 2010 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı..
Bu görevde 31 gün kaldı..
31 gün sonra 11. Cumhurbaşkanı Gül tarafından ‘devlette üst düzey yönetici’ kontenjanından Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine getirildi..
İktidara yakın olanlar muhalefeti eleştiriyor.. İddiaları şu; muhalefetin gündeminde Türkiye’nin gerçekleri yok..
Neymiş Türkiye’nin gerçekleri..
15 Temmuz darbe girişimiymiş.. FETÖ’ymüş, PKK’ymış ve ‘Üst Akıl’mış..
***
(Yeri gelmişken bir parantez açayım; ‘Üst Akıl’ kimdir, necidir, nerelidir anlamış değilim..
Herkesin dilinde Üst Akıl..
Açıklanamayan gelişmeler ‘Üst Akıl’ın oyununa bağlanıyor..
Ama kimse çıkıp ‘Üst Akıl’ın kimliğini açıklamıyor..)
Fethullahçı yapıyı, FETÖ denen örgütü devletten kazımak, söküp atmak için çok ciddi çaba sarf ediliyor..
Bylock denen haberleşme ağının çözülmesi, FETÖ’nün kılcal damarlarına girilmesi başarı öyküsü..
Daha da ötesi..
Kripto FETÖ’cüler var deniliyordu; renk vermeyen, gizlenen..
Uyuyan hücreler var deniliyordu; harekete geçmek için emir bekleyen..
Yok artık diyorduk..
O kadar da değil.. Döküldüler, saçıldılar.. Generalinden hâkimine, valisinden polis müdürüne kadar deşifre oldular işte diyorduk..
Yanılmışız..