Bir yaşa kadar yılbaşı. Sonra olay yıl sonu oluyor. Doğum günleri gibi bir süre sonra yeni yaşın kutlamasından ziyade geçen yıla ağıt şeklinde geçiyor bu günler.
Artık varolmayan eski Kadıköy mekanlarından Trip’in yıl sonu partileri meşhurdu. İnsanların bilgisayarlarla kafe ve barları işgal etmediği zamanlardı. Bu tip yerlere içmeye ya da yalnızlıktan kurtulmaya ya da her ikisi için gidilirdi. Tercih yapmak çok kolaydı. Sayfalarca menü yoktu. Garsondan içeceğiniz şeyi isterdiniz. Marka söylemezdiniz yani.
Tam da yılın son yazısını yazarken eski sırt çantalarımın birinin içinden çıktı Trip’in yıl sonu partisi davetiyesi. Davetiye dediğim bir el ilanı. Kartpostal boyutundaki bu duyuru uzunca bir süre çalışma masamın üzerinde durmuştu. Sonra da işte çantaya atmışım demek ki. Üzerinde kocaman yıl sonu partisi yazıyor. Kimlerin çalacağının bir listesi de var. Trip yıllarca, yılın bu zamanı geldiğinde yıl başını değil yıl sonunu kutladı. Ona yakışan da buydu. Yılbaşı sevincini değil yıl sonu hüznünü yaşamak. O partide eğlence de bildiğiniz anlamda olmaz. Çünkü bu bir kutlama da değil bir tür “Yılın sonu bu vesileyle müzik çalalım belki bi’şeyler olur” toplaşmasıydı.
Yılın muhasebesi yapılırdı
Bu partilerde yıl sonu muhasebesi yapılırdı. Kişisel Z raporları kafaların içinde cızırdarken bir yandan telaşla bu yıl bitmeden acaba hayatımda iyi bir şey olabilir mi diye can havliyle sağı solu kollardınız. Bu yıl da parasızız. Bu yıl da aşkı bulamadık. Bu yıl da sevgilimiz bizi terk etti. Bu yıl da okul bitmedi. Bu yıl da borcumuz kazancımızdan fazlaydı. Bu yıl da çok yalnızız. Bunun gibi yıl sonu düşünceleri.
Bir yaşa kadar yılbaşı. Sonra olay yıl sonu oluyor. Doğum günleri gibi bir süre sonra yeni yaşın kutlamasından ziyade geçen yıla ağıt şeklinde geçiyor bu günler. “Ne? Bir yıl daha mı geçti? “Daha dün gibi hatırlıyorum, bir sene geçmiş demek”. “Geçen yılbaşı ne yapmıştık biz?” Bir süre sonra bunlar birbirine karışıyor. Ben hâlâ son beş yılı sayabiliyorum ama bunu daha ne kadar yapabilirim emin değilim.
Mahremiyet önemli olacakmış
2018 raporlarından birinde okudum. 2019’da “privacy” (mahremiyet) önemli olacakmış. Ama bunu da şöyle ifade etmişler: “Mahremiyet, markaların pazarlayacağı en önemli ürün olacak.” Bir küfür salladım içimden. Hay pazarınıza da ürününüze de, jargonunuza da. Canım Trip’e ışınlanmak istedi.
Gerçekten de daha geçenlerde Facebook itiraf etti. Bu platformdaki özel mesajlaşmalarımızı Spotify ve Netflix’e okutmuş. Hem yeni de değil yıllar önce. Amaç daha isabetli öneriler yapabilmek bizi daha iyi tanımak herhalde. Her şey bizim iyiliğimiz için.
Anlaşılan hayatlarımız didik didik edildikten sonra şimdi mahremiyetimizi geri almak için faturalara ekstradan bir şeyler yansıtacaklar. Özel hayatımızı geri alacağız diye gene birtakım kutuları tıklayıp evet kabul ediyorum düğmesine basacağız. Ve kim bilir özel hayatımızı geri alırken neler vermiş olacağız. 2019’dan kendim ve siz değerli okurlar için dileğim, biraz “privacy”. Mahremiyet. Daha az sosyal medya, daha az kişisel bıy bıyları paylaşmaca. Tabii böyle bir şey mümkünse.
Müzikli, kültür sanatlı yeni yıl dileği
Kitaptaki KDV yüzde 1’e insin. Ama bununla da kalınmasın. CD, plak da bu çerçevede yeniden düşünülsün. Tiyatro bileti, sinema bileti, konser biletleri üzerindeki ağır vergiler kalksın. Kalkmakla da kalmasın devlet içeriğine karışmadan yeni bir yasayla kültür sanata, vergileri hafifleterek teşvik versin, biletler ucuzlasın. Bakın ücretsiz olsun demiyorum. Biletler makul fiyatlara gelsin diyorum. Bedava işin tadı yok. Bedava iş lütuftur. Ve ucuz olur. İstenen bu değil.
Ülkemizde en fazla kültüre ihtiyacı olan kesim öğrenciler. Ve en fakir olanlar da öğrenciler. Harçlıklarla kültür sanat hayatı geçmez. Bu her zaman böyleydi ama bugün daha da zor. Özetle ücretsiz belediye konserlerine falan değil makul fiyata satılan bilete ihtiyaç var. Yani gerçekçi ve devrimci bir kültür sanat programına ihtiyaç var. Böylece belki etkinliklere gitmek için davetiye peşinde koşan çoğunluğun domine ettiği bir kültür sanat hayatından da çıkılır, bir yeni döneme girilir. Emin olun herkes için en doğrusu bu olur.