Aspova, Ahiyan, Ezhel, AC/DC, Aya Nakamura ve diğerleri. Geçen haftalardan aklımda kalan yeni şarkılar
Aspova’dan geçen hafta gelen “Çok Özledim” sıradan bir rap şarkısından çok daha fazlasına sahip. Gerek vokaller gerek beat çok ilgi çekici. Trending olma yolunda.
Ahiyan, 2021’de adını daha fazla duyacağımız bir isim. Ara ara internete koyduğu şarkıları merakla izliyordum. En son gelen parçanın adı “İstemem”. Açıkçası bu parçadaki piyanoyu, beat’i, fondaki gitarın yarattığı blues etkisini en az rap’i kadar beğendim. Ahiyan, rap’i arabeskle harmanlarken global bir sound yakalamaya doğru hamle yapıyor. Albüm pek yakında piyasada olacak. Devamı böyle gelirse başarı kaçınılmaz.
Alternatif müzik ana akım olursa
Pop şarkılarının iyice alternatifleştiği bir dönemdeyiz. Alternatif müzikler ana akım olmaya başladıkça Türkçe pop da kendini zorluyor. Murat Dalkılıç’ın “Orta Yol” adlı şarkısı bu tip “progresif pop” örneklerinden.
Fransızca şarkılara meraklı olanlar
Aya Nakamura şu ara müziğinin sınırlarını Fransa’nın dışına çıkarma yolunda. Avrupa’da giderek popüler olmasının ardından sanırım Türkiye’de de kitlesine ulaşacaktır. Mali doğumlu Fransız sanatçı, Fransızca söylediği Afrika kökenli müziğiyle kayıtsız kalınmayacak isimlerden. Geçen hafta “Doudou” adlı yeni bir şarkı verdi internete. Fransızca şarkılara meraklı olanlar: Youtube > Aya Nakamura > enter.
Yaşlı denizci gibiler
AC/DC’nin yeni şarkısı “A Shot in the Dark” ağır gitarlı, net ve akılda kalan bir riff’e sahip, dört dörtlük temiz davul ritmi üzerine inşa edilmiş tipik bir arena rock şarkısı. Yani tipik bir AC/DC şarkısı. Brian Johnson’ın sesi aynı, Angus Young’ın gitarı aynı. 2017’de hayatını kaybeden kardeş ve ikinci gitarist Malcolm Young’ın yerini yeğen Stevie Young doldurmaya girişiyor. AC/DC, sanki dünya hiç değişmemiş, her şey aynıymış gibi yoluna devam ediyor. Sizi bilmem ama bana rahatlatıcı geldi. Mutlu etti. Baş döndürücü bir hızla değişen dünyada, fırtınanın ortasına demir atan yaşlı denizci gibiler. Yaşlı denizcinin bir bildiği vardır diyorum içimden ve açıyorum sesi.
‘80’lerin New Wave geleneğini hatırlatıyor
Marius Lauber, Roosevelt adıyla müzik yapıyor. Alman sanatçının synthe pop soundu bana ‘80’lerin New Wave geleneğini hatırlatıyor. Alphaville’den Berlin’e uzanan bir yerlerine referanslı gibi bu âlemin. 2016 ve 2018 tarihli iki albümün ardından yeni parçalar gelmeye başladı. “Feels Right” yeni single.
‘90’lara ışınlanmak gibi
Beabadoobee, Filipin asıllı Amerikalı çok genç bir isim. Alt-rock pek popüler değil şu ara ve genç bir ismin davullu gitarlı soundlara ilgi duymasını bile mutlulukla karşılıyorum. Albüm bu hafta piyasada olacak. Ben şimdilik “Together” adlı en son single ve önceki şarkılarla yetiniyorum. Bana ‘90’lara ışınlanmak gibi geldi. Ve çok hoşuna gitti.
Solo işleri önde
Ezhel’in solo işleri iş birliklerinden daha fazla ilgi çekiyor. Şu bir gerçek ki insanlar Ezhel’i solo artist olarak görmek istiyorlar. Geçen hafta yayınlanan “Allah’ından Bul” bunu kanıtladı sanki. İnanılmaz bir stream başarısı. Rap dinleyicisi bu tip R&B vokal ağırlıklı “melodik” şarkıları ve Afrika beatlerini çok istemiyor ama geniş kitlelere açılmak isteyen bir sanatçının atacağı adımları atıyor Ezhel şu anda. Türkiye’de neredeyse başka şarkı dinlenmiyor bu hafta. Ezhel’i dünya çapında çok parlak günler bekliyor.
Heyecan verici bir caz projesi
Caz müzik tarihinin en önemli labellarından Blue Note Records bu yıl gecikmeli de olsa çok önemli ve heyecan verici bir projeyi hayata geçirdi. “Blue Note Reimagined” adlı albüm, Blue Note Records tarafından yayınlanmış klasik caz parçalarının çağdaş sanatçılar tarafından yapılmış cover düzenlemelerini içeriyor. Yeni nesil Birleşik Krallık caz sahnesinin en parlak isimleri bu albümde bir araya geldi. Bir kısmını geçmiş yıllarda İstanbul’da izleme fırsatı da bulduğumuz Shabaka Hutchings, Ezra Collective, Nubya Garcia, Mr Jukes, Steam Down, Skinny Pelembe, Emma-Jean Thackray, Poppy Ajudha, Jordan Rakei, Fieh, Ishmael Ensemble, Blue Lab Beats, Melt Yourself Down, Yazmin Lacey, Alfa Mist ve Jorja Smith bu çok önemli projeye hayat veren isimler.
Blue Note 1939’da kuruldu ve günümüze kadar cazın en önemli isimlerine imza attırdı, albümlerini yayınladı. Bugün Universal çatısı altında yer alan Blue Note’un tarihi John Coltrane’den Norah Jones’a cazın tarihi gibi.
Bu albümün ilk single’ı Jorja Smith’in, orijinali St. Germain’in 2000 tarihli “Tourist” albümünde yer alan “Rose Rouge” coverıydı. Ama zaten “Tourist” de 1973 tarihli Blue Note albümü “Cookin’ With Blue Note at Montreux” albümünden Marlena Shaw’un “Woman of the Ghetto” adlı parçasını sample’lıyordu. Dedim ya Blue Note cazla paralel bir tarihe sahip. Kendini de devamlı yeniliyor yıllar içinde. Meraklıları kaçırmasın. Caz dinlemeye yeni başlayanlar için çağdaş Londra caz sahnesi sanatçılarını keşfetmeye yarayacak rehber niteliğinde bir albüm.