Sasha Sloan, Charlie XCX, Camila Cabello, Tinashe, John Legend gibi isimlere şarkı vermiş bir besteci. Yayınladığı solo albüme bakılırsa aynı zamanda dikkat çekici bir şarkıcı olma yolunda.
Günümüzde iyi pop bestesi bulmak zor iş. Lokantalardaki fabrikasyon mezeler gibi pop piyasasındaki besteler de hep aynı tatta. İcracı kim olursa olsun benzetmeyi mazur görünüz- her dükkanda aynı şeyi yiyormuş gibi oluyor insan.
Bu durumda birazcık standart dışı besteler yapan biriyseniz hemen değeriniz artıyor. Boston’da doğup büyüyen Sasha Sloan pop müzik endüstrisindeki genç bestecilerden. 12 yaşından itibaren evlerinin garajında şarkılar kaydeden ve Soundcloud sayfasına koyarak paylaşan biri. Aslında standart bir gelişim. Bunu bugün imkanı olan neredeyse her genç yapıyor ama bir süre sonra ilgilerini kaybediyorlar. O, ailesinin müziğe ilgisinden dolayı devam edebilmiş. Çokça Amy Winehouse dinlediği kayıtlarda var. Berklee College of Music’te piyano (ve Music Business) eğitiminin ardından kendine müzikte bir gelecek aradığı Los Angeles’a taşınıyor. Genç bir cazcı olarak varolmaya çalışırken -ve pop müziği snobe ederken- kendini pop besteleri yaparken buluyor. Nefretin sevgiye dönüşmesine şaşırmıyoruz.. Bugünün pop dünyasında iyi beste buldun mu al, nedenini nasılını sorma.
Caz müziğine referanslı müzikal arka planı, soul dinlemesi, Amy Winehouse hayranlığı onu kendine has pop bestelerine doğru götürüyor.
Keşfedilmesi internetten, soundcloud hesabı üzerinden oluyor. Camila Cabello’ya beste veriyor. Ardından Kygo, Kaskade, Steve Aoki gibi network’ü sağlam popüler isimlerle işler yapıyor. Bir anda kapılar kapıları açıyor. Ancak Sloan solo sanatçı olmak istiyor. İşi bir adım öteye götürüyor. Bir yandan besteler verirken kendi albümünü de hazırlıyor.
“Loser” isimli EP yeni çıktı. Bu yıl Sloan tarafından yayınlanan ikinci EP. İlkinin adı “Sad Girl”. İnanılmaz bir sound ya da yenilik beklememek lazım. Ama zaten bugün beklentiniz kaliteli pop ise ve biri için “standart pop” dahi deniyorsa bilin ki aslında belli seviyelerin üzerindedir. Kendisi “Normal olmak artık çok demode, önemli olan gerçek olmak” demiş. İçerikten bağımsız olarak ifade ediyorum, güzel bir yaklaşım. Albümü de o kafayla dinlersiniz. Ne duyarsanız duyun gerçek olduğuna ikna ediyor.
Haftanın playlist’i
- “Destroying Angels” - Garbage, John Doe, Exene Cervenka: Garbage, X grubu ile yaptığı parçayı daha önce dünya plak günü için plağa basıp sınırlı sayıda dağıtmıştı. Bu hafta dijital single olarak yayınlandı albüm.
- “Worried Blues / Rollin’ and Tumblin’” - Van Morrison: 73 yaşındaki caz ve blues efsanesinin yeni albümü geçen ay yayınlanmıştı (“The Prophet Speaks”). Yeni klasiklerle dolu olduğunu söyleyebilirim.
- “Nothing Breaks Like a Heart” - Miley Cyrus, Mark Ronson: Klas prodüktör Mark Ronson kendine yeni bir solist buldu: Miley Cyrus. Kafası karışık pop ikonu çok ünlü olsa da müziğiyle pek ilgi çekmiyordu. Sanırım şimdi bu kısma çalışmaya karar verdiler .
- “Heaven’s Basement” - Neon Indian: Tarzını sevdiğimiz indie popçulardan Alan Palomo, müzisyenlik dışında yönetmen aynı zamanda. Bu defa klipleri yerine dört hikayeden oluşan bir filme imza attı (“86’d). Şarkı filmin müziklerinden.
- “Before You Fall Apart” - Part Time: Amerikan indie rock bestecisi ve müzisyen David Loca’nın bu adla altıncı albümü yayınlandı. Adı “#6”. İsim pek yaratıcı gelmeyebilir ama güzel giriyor albüm işte bu şarkıyla.