Karbon ayak izine önem veren müzisyenler arasına Kevin Parker da katıldı. Parker bir “aziz” değil ama bu dünyadan da değil pek
Tame Impala’nın yeni albümü “The Slow Rush” 14 Şubat’ta yayınlanmıştı. Şu ara yayınlanan en dikkat çekici albümlerden biri. Kevin Parker geçen hafta bir dizi röportaj verdi. Bunlardan anladığımıza göre karbon ayak izi sıfır olan konserler planlanıyor. Coldplay de birkaç ay önce aynı yönde bir açıklama yapmıştı. Kevin Parker daha mütevazı. Parker, “Karbon ayak izimizi tam olarak sıfırlayamasak da azaltabiliriz. En azından konuya dikkati çekmiş oluruz” diye konuşuyor.
Albüm muhtemelen 2020 yıl sonu listelerinde en iyiler arasında yer alacak. Parker, artık tek başına bestelediği ve kaydettiği Tame Impala müziğinde farklı bir seviyeye geldi. Bunu da müziğinin ve şarkılarının son üç albümde giderek kişiselleşmesine bağlıyor. Kendim hakkında ne kadar açık konuşursam müzik de o kadar tatmin edici oluyor demiş. Parker kozmoloji okumuş. Psychedelic pop gibi kendine has bir türe odaklanan bir grup için hayli isabetli bir geri plan.
“Bundan ne öğrendiniz” diye sorunca, “uçsuz bucaksız uzayda her şey birbirinden ne kadar uzak ve ne kadar yalnız” diye cevap veriyor: “Müziğinizi buraya inşa ettiğinizde dünyevi meseleler çok geride kalıyor.” Parker bir “aziz” değil, ama bu dünyadan da değil pek. Başka bir dünyadan müzikleriyle bize sesleniyor gibi. Ya da şöyle ifade etmek doğru olabilir: Parker, yaşadığımız dünyada başka türlü bir varoluş olabileceğini kanıtlıyor.
Bu dünyanın dışından Son albümden bu yana 5 yılı geride bıraktık. Yeni albümü birkaç ayda tamamlamış ama üç haftada kaydetmiş. Yıllarca üzerinde çalışmamış yani. “The Slow Rush” yani “yavaş acele” bu mu acaba? Parker Avustralya’da küçük bir kasabada büyümüş sessiz sakin kendi halinde bir tip. Stüdyosu da böyle bir yerde bulunuyor. Yakın zamanda çocukluk aşkıyla evlenip Avustralya’dan Los Angeles’a taşındı. Son beş yılda aralarında Lady Gaga’nın da bulunduğu bir dizi büyük dünya starına şarkı yaptı. Onunla çalışırken aslında kendisinin hiç de baskı altında olmadığını fark etmiş. Kendini şanslı hissetmiş. “Ne plak şirketi ne de başka müzik sektörü aktörleri tarafından onun yediği baskıları yemiyorum. O çapta bir sanatçı olmak demek işini büyük bir stres altında yapmak demek. Birçok sanatçı şirketleriyle bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadele ve itiş kakış, pazarlık içinde. İnanılmaz bir tempoda çalışıyor, çok sıkı bir takvim takip ediyorlar. Albüm deadline’ları kayıt süreçleri...” Beklenti büyüdükçe sanatçının üzerindeki baskı da artıyor. The Slow Rush’da böyle bir baskının ve zorlu bir ajandanın izleri yok.
Bu dünyanın dışından izlenimi bırakmasının sebebi belki de bu.
Haftanın öne çıkan yenileri
Yasemin Mori “Rampa Stampa” adlı yeni bir şarkı yayınladı. Ne zamandır sessizdi. Günümüzde sessizlik, eskiden olduğu gibi beklenti yaratmıyor. Her gün onlarca yeni albüm ve şarkı çıkan bir ortamda sadece unutulma tehlikesi demek. Umarım devamı gelir.
Özge Fışkın uzun bir sessizlik döneminden sonra yeni bir şarkıyla çıkageldi. Adı “Dönsün Talihim”. Alaturka-Indie sularındaki şarkının söz ve müziği kendisine, düzenleme Barlas Tan Özemek’e ait. İlgi çekici, “catchy” bir şarkı bu. Bakalım Özge devamında ne sürprizler yapacak?
Rozz Kalliope “Darılmışsın” adlı yeni şarkısıyla daha önce Ece Seçkin ile ortak çalışması “Benjamins 3” ile yakaladığı popülerliği devam ettirmeye çalışıyor bu hafta. Şarkıda arabesk rap tadı var.
Ufuk Beydemir’in “Kristal Oda”sı bu haftanın yeni şarkı ve albümleri arasında öne çıkıyor. Artık çok az rock albümü çıkan, rap ve pop tarafından ele geçirilmiş müzik sahnesinde çok değerli bir çalışma. “İşte Bir Anda” adlı şarkı albümün ilk çıkış şarkısı. Videosu da çekilen bu şarkının melodisi, düzenlemesi bende tam da tarif edemediğim bir nostalji hissi yarattı. Belki şarkı eski bir büyük rock hit’ine selam çaktığından, belki de bu tip iyi rock şarkılarının ortak özelliklerine sahip olduğundan.