Harvey Weinstein, Kevin Spacey, Ben Affleck, Dustin Hoffman, Sylvester Stallone. Son bir ayda cinsel taciz suçlama iddialarında adı geçenlerden sadece bazıları. Daha az tanıyor olabilecekleriniz var. Jeremy Piven, Jeffrey Tambor, Louis C.K.. Bunun dışında mesela Mad Men’in yaratıcısı Matthew Weiner var. Listeye politikacıları sporcuları hiç katmıyorum.
Kimi çıkıp özür diledi, kimi “O zaman çok gençtim hata ettim” dedi, kimi sessiz kalıp avukatlarını devreye soktu. Ama hiçbiri kesinlikle böyle bir şey yok demedi.
Her şeyden öte şu anlaşıldı Hollywood’da taciz edilmeyen aktris neredeyse yok. Belki de karşı koyanlar kariyer imkanı bulamadığından.
Bu dalganın öncesinde Bill Cosby davası var. Çocukların sevgili tonton baba figürü seri tacizci çıktığından bu yana zaten kafalar karışık, hayal kırıklığı gündemde.
Bir tatsızlaşma, bir büyü bozulması, bir büyük inanç kaybı.
Ünlülerin, sanatçıların, sevdiğiniz yazarların, ressamların, heykeltraşların, yönetmenlerin, şarkıcıların dünyasına yakından bakmanın riskleri var. Bunların başında onlar hakkında çok şey öğrenmek geliyor.
Yıllar önce bir Led Zeppelin röportajına gidip Bonzo (John Bonham) tarafından sahne arkasında kendisine tecavüz edilmesine az kaldığını, grup üyeleri ve tur menajeri tarafından kurtarıldığını iddia eden muhabirin yazısında şöyle bir cümle vardı: “Aslan uzaktan bakıldığında çok heybetli. Ama daha iyi görmek için yaklaştığınızda onu saran sidik kokusunu da duymaya başlıyorsunuz.” Ortalık bugünlerde iyiden iyiye kokuyor.
Aynı gözle bakabilir miyiz?
Ama eskiden de kokuyordu. Evlatlık kızı, Woody Allen’ın kendisini taciz ettiğini söylemişti. Woody Allen filmi izlemeyi bıraktık mı? Bırakmalı mıydık? Allen’ı ve filmlerini tarihten silmeli miydik? Eserleri, yer aldığı bütün dijital ve fiziki dağıtım platformlarından çıkarılmalı, televizyonlar onu veto etmeli, yayınevleri ve kitapçılar eserlerini gömmeli miydi? Bilemiyorum belki doğrusu buydu?
Kevin Spacey tacizci çıktı diye “House of Cards”dan atıldı. Bir İngiliz gazeteci şunu sordu: “Bu pislik adamları işlerinden ayırmakta zorlanıyorum.”
Al benden de o kadar. Kevin Spacey tacizci çıktı ve “House of Cards”ı izlemiyoruz diyelim. Peki “Olağan Şüpheliler” de artık çöp mü? Ya Dustin Hoffman’ı ne yapacağız? Artık “Marathon Man”, “Kelebek”, “The Graduate” izlemek etik değil mi? Bunları gizli bir suçlulukla mı izlememiz lazım artık?
Eserlere etik puan
Seinfeld’in bu meselenin ortaya çıkmasından çok önce söylediğine göre Bill Cosby tarihin en iyi stand up komedyeni olabilir. Ama esprilerine gülebilir miyiz artık? Ya da Louis C.K.’ye aynı gözle bakabilir miyiz artık komedyen olarak?
Üstelik konu daha da gerilere gidiyor olabilir. Kadınların kendilerini taciz eden adamları ifşa edemediği, bunu söyleyemediği, söylese de kimsenin iplemediği zamanlarda ortaya çıkmadı diye böyle şeyleri eskiden olmuyor mu kabul edeceğiz?
Bundan sonra hangi klasik filmi, oyuncuyu izlerken, hangi müzisyeni, hangi şarkıyı dinler, hangi romanı ya da şiiri okurken gönül rahatlığıyla, tedirgin olmadan “acaba” demeden, “işte etik açıdan tertemiz bir eserle karşı karşıyayım ben” diyebiliriz?
Böyle bir şey hiç mümkün oldu mu? Bundan sonra olabilir mi?
Belki de artık eserlerin etik puanı olmalı. Eserlerin arka kapaklarına “Bu romanın etik puanı 10 üzerinden üç çünkü yazarı tacizci ve röntgenci çıktı. Hani bilin diye tercih gene sizin” yazmalıyız.
Vallahi bilmiyorum ben bu soruların yanıtını. Sadece ortalık biraz durulduğuna göre içimi kemiren bu soruyu size de sorabilirim artık diye düşündüm.
Mix festival’de
Motorama var. 2013 tarihli “Alps” albümlerinin plağı dinleye dinleye eskimişti neredeyse. Kesinlikle sıradan olmayan bu Rus indie ekibin konserini kaçırmayın .
The Wedding Present var. “Live 2007” albümleri piyasaya çıkmışken bir “live” izlemek lazım babaları .
Fatboy Slim var. 90’ların en büyük hitlerinden bazıları onun. Tamam. Ama hit olmayanlara bakın asıl siz. Kışın ortasında güneşi tepeden doğurur .
Ve tabii daha neler var neler. (15-17 Aralık, Zorlu PSM)
DİNLEMENİZ GEREKEN 5 ŞARKI
“Warning Bell” - Joan As A Police Woman: Yeni single yayına verilmişken hatırlatalım. 22 Mart’ta “Damned Devotion” turnesi kapsamında Zorlu PSM’de konser verecek Amerikalı sanatçı.
“Talking Bout My Baby” Fatboy Slim: Yıl 2000. Fatboy partinin en güzelini yapmış. Kulunçlara kadar açar, dert tasa bırakmaz. Konser öncesi bir hatırlayalım istedim.
“I’ll Be Your Pilot” Belle & Sebastian: Belle & Sebastian “How To Solve Our Human Problems” başlığı altında üç yeni EP yayınlayacak. Aralık, ocak, şubat aylarına yayılan bu takvim sessiz sakin “I’ll Be Your Pilot” ile müjdelendi geçenlerde.
“Evi Bulacağım” Tuğçe Şenoğul: Tarzını, türünü ifade etmesi, anlatması en güç albümlerden biri Tuğçe Şenoğul’un “Gölgelerine” adlı ilgi çekici çalışması. Nefis intro’suyla alıp götürüyor alemlere.
“Mermaid” Alan Hawkshaw, Brian Bennett: Yıllardan 1974, üstatlar Londra’da stüdyodadır, nefis bas tonlarıyla intro yapıldıktan sonra usul usul davul devreye girecek ve olaylar gelişecektir.