Türkiye’de geleneksel medyamızda ekonomik sorunlar nedeniyle dijitale geçişler devam ederken, İngiltere’de en geleneksel medyalardan radyo çerçevesinde 2019 itibarıyla hayli yoğun rekabet ve itiş kakış var.
1864’te James Clerk Maxwell elektromanyetik dalgaların uzayda serbestçe dolaştığını kanıtladığından bu yana 150 yıl geçmiş. 1920’lerden bu yana en önemli (ve elbette ilk) kitle iletişim araçlarından biri olduğunu düşünürsek radyo hayli uzun kabul edilebilecek bir süredir insanlığın hizmetinde ve insanlığın hayatında. Biliyorum artık dijital mecralar var, internet var ve olaylar bu platformlarda gelişiyor. Radyo deyince aklınıza genellikle anneannelerimizin evindeki dev, düğmeli cihaz ve nostaljik görüntüler geliyor ama bakın güncel bir haber bu düşüncemizi sorgulamamıza neden oluyor.
Geçen hafta Rupert Murdoch’ın sahibi olduğu radyo istasyonu News UK, BBC Radio 5’le rekabetinde iyice dişlerini gösterdi. Kent Üniversitesi’nce yapılan bir araştırmaya göre BBC 5 yeteri kadar haber vermiyordu. Yayın süresinin yüzde 75’inde haber vermek durumunda olan BBC 5 hafta sonları bu haber payını yüzde 50’lere düşürüyordu. Murdoch’ın sahip olduğu Times gazetesi ve SKY televizyonları ve radyo kanalları TalkRadio, Talk-Sport ve Virgin Radio haberi büyük gördü. Bunun üzerine BBC 5 yetkilileri UK News tarafından planlı bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını iddia ettiler. Haksız da değiller aslında çünkü News UK, parlamenterleri davet ettiği ve BBC’nin haberciliğinin masaya yatırıldığı bir “breakfast briefing” programını canlı yayınladı. Manzara aslında aynı 90’lar Türk medyası.
Bu güncel bölümü aktardıktan sonra sadede gelmek istiyorum. İki radyo arasındaki bu ağır rekabet Murdoch’ın medya stratejisinin değiştiğinin de işareti olarak görülüyor. Yani ağırlık artık televizyonda değil radyoda. Murdoch sahibi olduğu SKY’ın yüzde 39’unu geçen yıl ABD’li Comcast’e satmıştı. Televizyonda reklam çok ama kârlılık sınırlı. Radyodaysa durum farklı. 2016’da Murdoch, İngiltere Premier Ligi’nin yayın haklarına sahip olan Talk-Sport ile birlikte Virgin ve TalkRadio istasyonlarına sahip olan Wireless grubunu satın almıştı. Gazeteler ve dergilere bakıldığında da radyo tam bir altın yumurtlayan tavuk. Financial Times, yakın tarihli bir Deloitte raporuna göre radyo gelirlerinin bu iki mecrayı çoktan solladığını ve televizyonları yakaladığını belirtmiş. Tablo bu şekildeyken BBC’nin İngiltere’deki dinlenme payı yüzde 80 ve işte kıyamet de burada kopuyor. Rekabet büyük. BBC’nin en fazla kazanan star radyo sunucusu Chris Evans geçen yıl News UK’e transfer olmuş ve bu grubun gazetelerinde yeni programı manşetten duyurulmuştu.
Diyeceksiniz ki ne var bunda, klasik medya savaşları bunlar, biz de benzerlerini Türkiye’de çok gördük. Evet, işe o taraftan bakınca bu da haklı bir yorum. Ama burada başrolde televizyonlar ya da gazeteler değil radyo var. Mesele olayların artık “anneannemizin iletişim aracı” kabul edilen ve dijitalin yükseldiği dünyada çoktan ölmesi beklenen radyo çevresinde gelişmesi.
Peki, neden? Bu soruya verilecek pek çok mantıklı yanıt var. Benimkisi şöyle olurdu: Çünkü klasik radyo yayınlarını arabalarımızda dinleyebiliyoruz. Çünkü her gün saatlerce trafikteyiz ve radyo bizim tek şansımız. Çünkü karasal yayın yapan radyoyu dinlemek için hâlâ çok ucuz bir radyo cihazı yeterli. Çünkü data harcamıyorsunuz. Dijitalin kaçınılmaz ve mecburi olmaya başladığı yeni dünyada data kullanmadan tuvalete bile gidemiyoruz neredeyse ve data giderek daha pahalı. Çünkü data, aynı zamanda pek çok formalite, form, evet onaylıyorum kutucuğu ve nasıl kullanılacağını bilmediğiniz bir sürü kişisel bilginin tanımadığınız kişilerin eline geçmesi ve ödenecek bir sürü fatura demek. Oysa radyoya bir pil aldın mı dünya sana geliyor. Ne imza ne taahhüt. O halde şöyle diyelim: Şimdi dijitaller düşünsün...