PISA direktörü Andreas Schleicher, Habertürk’ten Nalan Koçak’a verdiği röportajda özetle şöyle demiş: Ezbercisiniz ve artık ezberciliğin dünyada çok önemli bir yeri yok.
Eyvallah, haklı olabilir. Türk öğrenciler ezberci olduklarından, öğrendiklerini yaratıcı olarak kullanmayı bilmiyormuş. Cumhuriyet’te Orhan Bursalı aktarmış köşesinde.
Bizim yetkililer ne demiş peki bunun karşılığında? Anlamsızca ezberi savunmuşlar. Bir bildikleri olsa, bir mantığa oturtsalar ezberi savunmayı, anlamaya çalışalım. Oysa her zamanki gibi sırf birilerine inat söylendiği belli olan ergence laflar.
Orhan Bursalı, Schleicher’in bir soru üzerine söylediği şu sözleri de destekleyerek aktarmış:
“Öğretmene ders kitabı verdirmek ve öğrencilerden kitabı ezberlemesini istemek artık işe yaramıyor. Matematikçi gibi düşünmelerini sağlamalısınız. Sorunun nedenini ve doğasını anlamak formül ezberlemekten daha önemli.”
Valla benim bu önermeye, ikinci cümleden itibaren itirazım var. Bu lafın altında tam da sayısalcıların sözelcileri ikinci sınıf gösterme hevesi seziyorum. Ezelden sözelci olarak biraz konuyu kurcalamayı da sözelcilere borç biliyorum.
Tamam, kuru kuru ezberci olmayalım ama neden illa matematikçi gibi düşünmemiz gerekiyor? Bazen bir şair gibi, bir romancı gibi, bir ressam gibi düşünsek her şey daha kolay, dünya daha güzel.
Herkes matematikçi gibi düşünürse, mühendis olursa, yazılımcı olursa kim şiir yazacak? Herkes “lojik” üzerine düşünürse etik ve estetik üzerine kim düşünecek? Kim roman yazacak? Kim resim yapacak, heykel yapacak, beste yapacak?
Yoksa bu alanların gelecekte anlamsızlaşacağı, öleceği mi düşünülüyor? Ya da yaratıcılık derken sadece “start up” zekâsını ve düşünce biçimini mi değerli bulmalıyız artık? Bir beste ya da hikâye veya bir film artık bu alana girmiyor mu? Yarın Facebook’a ya da Google’a satılamayacak, para etmeyecek, yatırımcı çekmeyecek bir fikir, yaratıcılıktan, onu da bırakın fikirden kabul edilmiyor mu artık? Bunlar, şaka bir yana, bizi bekleyen gelecek hakkında sormamız gereken meşru sorular bana kalırsa.
Dünyayı endüstri devrimi kadar Dickens’ın, Balzac’ın, Stendhal’ın, Turgenyev’in romanları da dönüştürdü. Bob Marley’nin, John Lennon’ın, Bob Dylan’ın, Pink Floyd’un olmadığı bir 20’nci yüzyıl tarihinden bahsedilebilir mi? Bunun gibi daha onlarca isim sayılabilir, her biri de en az bilimsel icatlar kadar güçlü bir şekilde insanlığı değiştirmiş, dönüştürmüştür. Bu isimlerden ekiplerden hiçbiri (bir kısmı mühendis de olsa) salt matematikçi gibi düşünmemiştir .
Steve Jobs mu, Dostoyevski mi daha değerli, Elon Musk mı yoksa Hemingway mi insanlığa daha faydalı? Bunun gibi seçimlerle düşünmeye zorlanmak, birini seçmeye ya da değerli bulmaya şartlanmak da kuru kuru ezbercilik kadar yanlış geliyor bana.
Diyeceksiniz “Sen eğitimde o kadar geriye gittin ki bunları düşünmen lüks, daha temel meselelerin çözüm bekliyor, nelerden bahsediyorsun”.
Maalesef o da doğru.