Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her hafta ben “itiraf ediyorum” ya, bu sefer gerek kalmadı. Güzel itiraf başbakanımızdan geldi. Ve Türkiye bu itiraftan çok şey öğrendi

Başbakanımızın yalan söyleyecek hali yok. Ne dedi Santralistanbul içinde gerçekleşen One Love Festival’da her türlü yasal izin olmasına rağmen aniden alkol satışının durdurulmasıyla ilgili? “İlgili arkadaşlarımı, oranın yönetiminde olanları aradım; ‘Nedir bu hal, biz buna üzülüyoruz’ dedik. Sağolsun onlar da o ana kadar işin farkında olmadıklarını söylediler”. (Kanal 24, Sansürsüz Özel,
25 Temmuz)
Benim bu açıklamadan öğrendiğim...

Bir: “Ankara’dan bir telefon geldi ve içki verirseniz kötü olacak bu iş dendi” diyenler meğer haksız değilmiş. Meğer öyle bir telefon gerçekten gelmiş. Telefon da değil tabii, “Sayın telefon”, hatta “telefon Beyefendi”. Meğer arayan başbakanın bizzat kendisiymiş. O yüzden son anda binlerce biletli insan bu etkinlikte son anda mağdur edilmiş. O yüzden para verip bilet alanlar, gayet yasal bir eylem olduğu halde içeride bira içememiş, bu haklarını kullanamamış, bu özgürlüklerinden mahrum kalmış. O yüzden bu kadar insana hiç olmadıkları halde alkolik muamelesi yapılmış. O yüzden insanlara iki konser izlemek zehir edilmiş. Telefon yüzünden. “Üniversite bahçesinde alkol olmaz tartışmasını sonra yapalım” denmemiş yani. İlla böyle paldır küldür olması gerekiyor.

İki: Memlekette yasalar var ama önemli değil. Yasa size hak tanıyor ama mühim değil, bu o hakkı ya da özgürlüğü kullanabileceğiniz anlamına gelmiyor. Başbakan Santralistanbul’daki müesseselerin yasal haklarını kullanmalarını engellemiş. Bunun kendisini “üzdüğünü” söylemiş. Yasa var ama “telefon” da var.

Üç: Üniversite yönetiminin başbakanımıza verdiği yanıtını da hayret verici derecede “tatmin edici” buldum ben. Meğer bahçelerinde alkollü içki satan mekanlar olduğundan haberleri yokmuş. Meğer beş yıldır Otto ve Tamirane gizlice kahve fincanında falan içki veriyormuş. Meğer beş yıldır burada yapılan festivali görmemiş, bir kere bile burada ne oluyor diye sormamışlar. Meğer bir tanesi bile o mekanlarda yemek yememiş, yerli yabancı konuklarını ağırlamamış.
Üniversiteler yüksek lise oldu diyoruz, her gün yeni bir kanıt çıkıyor karşımıza. Başbakan üniversite yönetimini bizzat arıyor, bahçenizde içki satılmayacak diyor ve apar topar dediği oluyor. Ve bu cümle, bize normal, makul geliyor.
Telefonla Ankara’dan idare edilen üniversitede bilim olacak, kültür olacak, düşünce gelişecek, bu ülkenin geleceği olan kuşaklar yetişecek falan filan...
Kendimizi kandırmayalım, en iyi üniversite bugün artık kışın Beyaz’ın programına bedava seyirci, baharda da Hande Yener’in, Hadise’nin falan konserlerine izleyici yetiştiriyor. Arada da bir iki yetişkin birey belki...

Haberin Devamı

Koşarak kaçmak!
* Adele’den “Someone Like You”yu;
* İçinde Kenny G. ya da içinde soprano saksofon olan herhangi bir şeyi;
* Mariah Carey’yi;
* İçinde ney olan her tür sentez denemesini;
* Justin Bieber’ı;
* Yeni bir Türk pop düetini;
* Yeni bir Türk popçu DJ albümünü;
görüp duyunca, hemen koşarak uzaklaşasım geliyor...

Haberin Devamı

Mars’a giderken çantaya atılacak 10 albüm

Haberin Devamı

Biz burada “müzik festivalinde bira içilsin mi içilmesin mi” gibi mühim konuları tartışırken elalem fasafiso işler yapıyor. Mesela Mars’a ilk koloni 2023’te gidiyormuş. Hollandalı bir iş adamı seneye çekilişle 40 aday belirleyecek, onları ABD’de eğittikten sonra 2023’te Mars’a gönderecekmiş. Yalnız, gidenlerin bir daha dünyaya geri dönme şansı yok. Orada yerleşip kök salacaksınız.

Bir an katılsam mı diye düşündüm. Arazi çorak ama bi yandan da ne Acun var, ne Hülya, köprü yok, trafik yok. “Üssün yanındaki kraterde bira içilsin mi içilmesin mi” yok. Yalnız, müziksiz olmaz tabii, hemen liste yapmaya başladım. İşte Mars’a giderken illa yanıma alacağım 10 albüm.
1) “Abbey Road” - Beatles, 2) “Physical Graffiti” - Led Zeppelin, 3) “Pet Sounds” - The Beach Boys, 4) “The Dark Side of the Moon” - Pink Floyd, 5) “Ten” - Pearl Jam, 6) “Discovery” - Daft Punk, 7) “Selected Ambient Works (1986-1992)” - Aphex Twin, 8) “Giant Steps” - John Coltrane, 9) “After the Gold Rush” - Neil Young, 10) “The Bends” - Radiohead
(Not: Evet biliyorum daha neler neler var. Bence de... Zaten o yüzden Mars’a gitmiyorum.)

Cumartesi albümü

“Oceania”
The Smashing Pumpkins

Grubu seviyorsanız eğer ve 2007’deki “Zeitgeist”tan çok memnun kalmadıysanız
bu albüm ilginizi çekebilir. “Oceania”da
13 yeni şarkı var (2009’daki “Teargarden by Kaleidyscope”un devamıymış.) Açılıştaki “Quasar” grubun klasik gitar sound’unu içeren progresif anlayışta bir şarkı. “The Celestials”, “Violet Rays” klasik kafadan devam ediyor. “Oceania”ya tam Billy Corgan’a göre “epik” bir hava verilmiş. Eski Pumpkins’ı sevenler bu albümü beğenecek. Ben sıkılmadan dinledim ama bir yere varıyor mu albüm, diye soracak olursanız, bilemiyorum.
2012’de yayımlanmış bir 90’lar
Smashing Pumpkins albümü bu.
Kötü mü hayır, ama zamansız.
Geç gelen adalet gibi bişey...

Eylül’de yeni festival: Eksen On Fair

Ben festival dedim bu tek günlük etkinliğe. Radyo Eksen 96.2, Garanti, Avea ve Cnbc-e’nin desteğiyle 15 Eylül’de Maçka Küçükçiftlik Park’ta tek günlük bir etkinlik gerçekleştirecek. İsimler Bombay Bicycle Club, The Stranglers ve Space. Belle&Sebastian’ın ve The Libertines davulcusu Gary Powell ile Babyshambles davulcusu Adam Ficek’in ortak DJ setleri olacakmış London Guns adı altında. Mekanda ayrıca plak ve kitap satın alınacak standlar da yer alıyormuş.
Bombay Bicycle Club’ı izleyecek olmamıza çok sevindim. Ben ikinci kez görmüş olacağım. Kaçırmayın derim. Yeni keşfedecekler şimdiden son albümleri “A Different Kind of Fix”i dinlemeye başlasın.
The Stranglers özellikle 80’lerin alternatif ekiplerinden. “La Folie” albümünü (“Feline” de olur) dinlemeden gelmeyin konsere. Meraklısına söyleyeyim 2012 tarihli yeni albümleri “Giants” da gayet iyi.
Space ise 90’ların alternatif rock ekibi. 2011’de yeniden biraraya geldiler.
Eksen’in sevdiği gruplardan. Enteresan bir gün olacağa benziyor.
Not: Seneye Belle&Sebastian’ın kendisini getirmeye ne dersiniz? Yakışır...