Mor ve Ötesi’nin “Harbiye Açıkhava (Canlı Senfonik)” albümü yılın son günlerinde geldi. Rock gruplarının klasik orkestralarla çalışma hevesi neredeyse rock tarihi kadar eski
Rock şarkılarının senfonik versiyonları hakkında her zaman karmaşık duygularım oldu. Orijinal albüm kayıtlarını her zaman kayıran, konser kaydı dinlemekten bile “ya beğenmezsem” diye çekinen benim gibi saplantılı bir dinleyici için zorlu bir aşama senfonik versiyonları dinlemek.
Rock, içerik kadar sunum da demek. Gitarı, davulu, basıyla çok net bir müzikal anlatım şekli. Bunların yanında elbette rock, atmosfer yaratmakla ilgili. Her müzik gibi kendi atmosferini yaratmak ister. Bağlam yaratır ki hikâyesi, mesajı doğru iletilsin. Bir müziğin rock olarak kabul edilmesi için şunlar şunlar lazımdır, şeklinde bir şartname yaratacak değilim elbette. Ama rock müzikte şekil, içerik kadar önemlidir demek istiyorum. Rock gruplarıyla klasik müzik orkestralarının bir araya geldiği durumlarda beni tedirgin eden her zaman işin bu yanı oldu: Şekil. Bir diğer konu da rock gruplarının doğalarına aykırı şekilde klasik sahnelerde çok uysal, uyumlu görünmesi tehlikesi. Çocukça bir düşünce olabilir; ama ben her tür müziğin “çocukça” tarafını sevdim hep zaten.
Mor ve Ötesi bağlamını kaybetmemiş
Elbette bu tip durumlarda bir simbiyosis/ortak yaşam aranır. Ama ortaklığın başarısını hangi kritere göre değerlendirmek lazım orası karışık. İnsan (ya da ben) sanırım kulağın ilk dinlediği versiyonunu, yani orijinal atmosferi arıyor. Bu arayış devam ettikçe de ortak yaşamın başarıldığı söylenemez.
Mor ve Ötesi’ne gelince. Grubun Avrasya Filarmoni Orkestrası ve Magma Filarmoni Korosu ile ortak gerçekleştirdiği Mor ve Ötesi Senfonik projesi, konserlerin ardından sonunda albüm olarak da vücut buldu ve yılın son günlerinde yayınlandı. 2019’da gerçekleştirilen Açıkhava Konseri kayıtları “Harbiye Açıkhava (Canlı Senfonik)” adıyla albüm haline geldi. Grup 2019’da “Canlı Senfonik” adlı bir albüm daha yayınlamıştı. Burada da 2018’de verilen Aya İrini’deki konserin kayıtları yer alıyordu. Her iki projede de Mor ve Ötesi’nin müziği klasik müzik-rock ortaklığının en iyi örneklerine imza atıyor. Müzikleri dinlerken kulağa ters gelen, yadırgatan hiçbir şey olmadığı gibi ortaya çıkan yeni malzeme şarkıları çok daha başka bir yere taşımış. Herhalde bu tip bir projeden beklenen de böyle bir şey olmalı. Mor ve Ötesi bağlamını kaybetmemiş. Kendi müziğini, tarzını klasik bir orkestranın unsurlarıyla güçlendirmeye çalışmış. Bu anlamda tarihteki pek çok başarılı örneğin yanında yer alıyor.
Senfonik müzik ve rock birlikteliği
Bu albümü dinlerken kaçınılmaz olarak senfonik müzik ve rock birlikteliklerinin tarihine baktım. Rock’ın çıkışından bu yana klasik müzikle arasında hayli sıkı bir ilişki var. Bu ilişkinin doğası yıllar içinde evrimleşmiş. Mesela 1969’da Deep Purple’ın The Royal Philarmonic Orchestra (Kraliyet Filarmoni Orkestrası) ile Royal Albert Hall’da gerçekleştirdiği bir konser var. John Lord ve Ian Gillan’ın yazdığı bir rock konçertosu bu: “The Concerto for Group and Orchestra”. Ritchie Blackmore solo atarken arka planda Royal Philarmony üyelerinin birbirlerine bakışını izlemek paha biçilmez bir keyif!
Pink Floyd da muhtelif orkestralarla çaldı, yorumlandı. Klasik müzikle yorumlanmaya çok uygun gruplardı her ikisi de. Ancak 70’ler ve izleyen on yıllarda örnekler artarak devam etti ve her yere yayıldı. Queen, Guns N’ Roses, Metallica, Kiss, Scorpions, Yes ve hatta metale girersek Cradle of Filth, Katatonia, Dimmu Borgir ve daha sayısız metal ve rock grubu klasik müzik orkestralarıyla çalıştı ve bundan büyük gurur duydular.
Bir rock grubunun klasik orkestrayla çalışma aşaması diye bir aşama var. Bu dönem illa ki bir noktada geliyor. Mor ve Ötesi de bu döneminin tadını çıkarıyor dinleyicisiyle birlikte. Bakalım sırada nasıl sürprizler var. Yeni albüm? Yeni şarkılar?
Dünya değişti. Mor ve Ötesi’nin yeni dünyaya dair söyleyeceklerini çok merak ediyorum.