Apple ve Google dünyadaki akıllı telefonların yüzde 99’unun işletim sistemini sağlıyor. Dolayısıyla, bu iki firmanın korona salgını çerçevesinde bir iş birliğine gitmeye karar vermesi büyük haber çünkü -neredeyse- herkesi ilgilendiriyor.
Reuters’in önceki gün geçtiği habere göre (“Apple, Google plan software to slow virus, joining global debate on tracking”, 10 Nisan) iki teknoloji devi, virüsü kapmış olması muhtemel insanların belirlenmesinde ve bir an önce teste tabi tutularak tedavi edilmesine yarayacak takip uygulamalarına yol veren yeni bir girişim kararı aldı.
Ne gerek var takibe zaten herkes evde oturmak zorunda diyebilirsiniz. Neticede şu saatlerde Türkiye’nin belli başlı şehirlerinde sokağa çıkma yasağı var artık, iş o noktaya geldi. Gerçi iki günlük yasak ne iş yarayacak, bu yasak daha önce planlanamaz mıydı, yerel yönetimlere haber verilip koordinasyon sağlanamaz mıydı, insanların virüse karşı savunmasız halde ekmek su almak için sokağa dökülmesi önlenemez miydi gibi soruların yanıtları hâlâ havada. Ama evet, herkes evde otururken takip uygulaması ne işe yarayabilir diye sorulabilir yine de.
Bu iş birliği eve kapanma sonrası normale döneceğini hayal ettiğimiz dünyada işe yaramak üzere tasarlanıyor. Bir noktada yasaklar bitse de hayat olağan akışına girse de virüsün hortlama tehlikesi var. Veya başka bir virüsün aynı etkiyi yaratma ihtimali söz konusu. Dolayısıyla, korona tecrübesinden hareketle gelecekteki herhangi benzer bir durumda bu tip takip teknolojilerinin işe yarayacağı düşünülüyor.
Bu teknolojiye göre telefonunuz Bluetooth üzerinden size iki metre yakına gelen telefonlarla haberleşecek. Bu temaslar kaydedilerek kimlerle nerelerde iki metreden fazla yakınlaştığınız izlenebilecek. Bu şekilde tedavi gören ya da pozitif çıkan birinin kayıtları incelenerek kimlerin risk altında olduğu anlaşılabilecek.
Burada amacın herkesi eve kapanmaktan kurtarmak olduğu belirtiliyor. Ancak elbette bu ve benzer önlemlerin hepsi kişisel hak ve özgürlükler, özel hayatın ihlali gibi konularda farklı çevreleri karşı karşıya getiriyor ve yeni sorunlar yaratıyor.
Bu tip teknolojileri kullanmak sadece o özelliği telefonunuzda aktif hale getirirseniz mümkün. Yani takip edilmek istemeyen, telefonunda bu özelliği pasif hale getirebilir diye de düşünülebilir ama yakın gelecekte nelere biz kendimiz karar verebileceğiz, nelere veremeyeceğiz ve yapmaya mecbur olacağız bunu cidden bilemiyoruz. Salgın sonrası dünyada yeni yasalar hangi prensiplere sadık kalarak hazırlanacak, bu prensipler arasında bireysel özgürlükler ve özel hayat kaçıncı sırada yer alacak?
Çoğumuz hâlâ geleceğe yönelik planlar yaparken iyimserlikle “her şey normale dönünce” kalıbını kullanıyoruz. Her şeyin normale döneceği, en azından eskisi gibi olacağı, kaldığı yerden devam edeceğini öngörüyoruz. Yeni normal nasıl olacak, çok merak ediyorum ben de herkes gibi.