Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce bir bilgi vereyim. Doublemoon, yani Pozitif’in plak şirketi yeniden canlanma yolunda. Kataloğundan 10 albümü plak formatında bastı. Çok güzel bir gelişme olarak görüyorum. Bu vesileyle bir iki laf etmek isterim, zira konu sadece müzik/plak değil, bir kültür meselesi olarak bakmamız gerekir. Pozitif’in gelişimi ve macerası, İstanbul’un, dolayısıyla Türkiye’nin çağdaş kültürel iklimini anlamada çok önemli bir göstergedir.

H

Pozitif’in en bilinen markası, İstanbul’da ve Türkiye’de kültürel açıdan Türkiye’de çok önemli bir devir başlatan müzik kulübü ve konser salonu Babylon. Bugün her şeye rağmen canlı bir kültür sanat dünyası varsa bunun temelinde Babylon vardır.
Babylon’un yükselişine paralel, heyecan verici bir diğer kültür hizmeti daha vardı Mehmet ve Ahmet Uluğ’un. 1998 yılında, Babylon’un Asmalımescit’te açılmasından bir yıl önce kurulan Doublemoon. Babylon kadar popüler olmadı ama önemliydi.
Bir plak şirketi olan Doblemoon’un anlamı ve üretmeye giriştiği içerikler, o dönemin kültürel iklimini ve hevesini de yansıtıyor. Bu albümlere bakınca, o yıllarda geleceğe nasıl bakıyormuşuz onu görüyor insan.

H

Doublemoon yeni bir Türkiye kültürünü kucaklama yolundaydı. Elbette bu kültürü üreten, üretmeye aday, kafaları zihinleri bu doğrultuda müzisyenler sanatçılar vardı ve Uluğ kardeşler bunu görüyor, bu cevheri gün ışığına çıkarmak istiyordu.

Kısaca, yüzü dünyaya dönük, kökleri bu toprakların binlerce yıllık birikimine uzanmaya çalışan bir yeni nesil sentez çabasıydı söz konusu olan (Doğu ile Batı’yı birleştirmeye çalışan demek yetersiz kaçabilir).

Bakın albümlerden bazılarını analım. “Groove Alla Turca,” Burhan Öcal ve Jamaaladeen Tacuma feat. Natacha Atlas. “Bergama Gaydası,” Hüsnü Şenlendirici ve Laço Tayfa, “Divan” Orient Expressions, “Crossing The Bridge” (İstanbul Hatırası filmin müzikleri. Onno Tunç, “In The Buzztag” - Brooklyn Funk Essentials.

Baba Zula, Replikas, İlhan Erşahin ve Wax Poetic gibi pek çok sanatçısını ve bir dönem hayli popüler olan derleme albümlerini de hatırlayalım Doublemoon’un ve alt label’larının.
H

Niye böyle bir eğilim vardı, çünkü İstanbul dünyada yükseliyordu. Yeniliklere aç olan dünya kültür sahnesi her on yılda farklı kültürlerden etkilenir. Bazen Hint, bazen Güney Amerika, bazen Afrika kültürel hegemonyasını kurmuş, dönemleri etkilemiştir.
İstanbul geleneksel imajı ve tarihi yanında çağdaş kültür açısından pek bilinmeyen tanınmayan sır dolu bir zenginlikler kutusu. Dünya kültür önderleri gözlerini buraya dikmişlerdi ve İstanbul yıldız şehir olma yolundaydı. 2000’lerin ortasına kadar da bu umut canlıydı. Herkes bunun olacağına kesin gözüye bakıyordu.

2006’da Rolling Stone için New York’ta görüşmeler yaparken buna yakından tanık olduğumu hatırlıyorum. Dergiyi Türkiye’de yayımlamak Jann S. Wenner için çok önemliydi. İki yıl sonra evindeki bir buluşmada bana uzun uzun Türkiye’yi ve buradaki kültürel iklimi sorup anlamaya çalışmıştı. Burayı çok iyi bilen başta Ahmet Ertegün olmak üzere pek çok dostu vardı.

H

Bugün İstanbul dünyada Ortadoğu’nun bombalar patlayan herhangi bir şehri gibi algılanıyor. O güzel gelecek umudu, kültürel yeşerme, dünyaya ihraç edilecek sanatçılar, müzikler, bunlara dair herkesin olumsuz düşünceler içinde olduğu bir ortamdayız. Türkiye iflah olmaz karşıtlıkların çatışma alanı olarak görülüyor. Büyük şehirlere taşınan şiddet ve terör, günlük hayatı etkileyecek düzeye ulaştı. Ne yazık.

H

Bu ortamda Doublemoon’un yeniden canlanma haberi beni umutlandırıyor. Ümidim, bu canlanmanın bir nostalji hareketi olarak kalmaması. Ahmet Uluğ neler planlıyor, nasıl yeni müzikler, sanatçılar peşine düşecek merak içindeyim.

90’ların çalkantılı siyaset ortamı sonunda bir kültürel yenilenme getirmişti. 2010’ların sıkıntıları da umalım ki taze bir kültür ortamı yaratsın.

Not: Bugün olumsuz şartlara rağmen dünya çapında etkinliklerde yer alan sanatçılarımız var, yepyeni sesleri kayda alıp dinleyicilere sunan çağdaş plak firmalarımız var. Bunları da bir yazıda ayrıntılı olarak ele alacağım. Bu enerjiden iyi bir şey çıkacak, güzel bir şeyler yolda, hissediyorum.

Haberin Devamı

İzlanda

Haberin Devamı

Nasıl oluyor da nüfusu Kadıköy kadar olmayan ufacık bir ada 80 milyonluk ülkeyi futbolda evire çevire yeniyor? Nasıl oluyor da o adadan çıkan dünyaca ünlü müzisyen sayısı Türkiye’den daha fazla? Nasıl oluyor daha birkaç yıl önce ekonomisi komple iflas etmiş bir ülke dünya çapında başarılara imza atabiliyor? Nasıl oluyor bu izole kara parçası bunu yapabiliyor?

İzlanda’ya dair soruların yanıtı tek: Nitelikli insan yetiştirme gücü. Huzur ve barış ortamı. İnsanına bu asgari şartları sağlayamayan her iktidar başarısızlığa mahkûmdur.