Yayınlarına dijital mecrada devam kararı alan pop müziğin kalesi Kral TV acaba yeni mecrasına uygun olarak tarzını da değiştirecek mi?
Popun kalesi kabul edilen Kral TV artık sadece dijital mecralarda yer alacağını duyurdu. Dijitalin yükselmesi geleneksel medyayı zora sokalı hayli oluyor. Yani hikaye yeni değil, bunu biliyoruz. Kağıt baskısını durduran ve yayın hayatlarına sadece dijital mecralarda devam eden gazeteler ve dergiler, bugün hâlâ kağıda basılanlardan neredeyse fazla. Bu zorunlu değişim ekonomik nedenlerden gerçekleşti. Kağıdın pahalı olması gibi geleneksel televizyon yayıncılığı için her ay çok ciddi bir uydu kirası ödemeniz gerekiyor. Karşılığını alamıyorsanız devam etmek mümkün değil.
Dijitale geçiş bir tercih değildi
Böyle cümleler kurunca her şey mantıklı geliyor ama sorunun nedeni bu mantık ve bu bakışta. Çünkü medya yöneticileri gerek okurların, gerek sıradan vatandaşın teknolojik uyum ve gelişimini küçümsediler.
Dijital medyaya dair “Bizde olmaz, bizde iş yapmaz”lar her plazada havada uçuyordu 2000’lerin sonunda. Ne zaman ki dergiler gazeteler satmamaya, maaşlar ödenememeye, reklam gelirleri düşmeye başladı, bu vizyonsuzluk kendini mecburiyet olarak “dijitale geçiyoruz” şeklinde dayattı. Yani dijitale geçiş bir tercih değildi.
Yeni kuşaklara ulaşmanın yatırımı da değildi. Para bitince mecbur kalınan ve tercih edilmeyen bir şeydi. Bu yüzden yayınına dijitalde devam eden yayınlar için “kapandı” deniyor hala. Bu zorunlu geçiş sürecinde bu defa da başka bir ezber ortaya atılıyor: “Kağıdın sonu geldi” deniyor. Halbuki kağıdın sonunun geldiği falan yok. Kağıt varlığını ilk başta bir prestij unsuru olarak devam ettirdi ancak daha sonra kendi içeriği ve alıcısı olan bir ürün olarak hayatına devam ediyor.
Yayıncıysanız her mecrada olacaksınız
Bugün genç kitlelere erişim için dijitalde olmak şart ama elle tutulan ve sayfaları çevrilerek okunan gazetenin, dergilerin de alıcısı ve yeri ayrı. Okur her mecrada farklı beğeniler ve beklentilerle var. Siz de yayıncıysanız her mecrada olacaksınız. Konuyu gazetelerden kanallara getiriyorum. Burada da benzer yaklaşımlar söz konusu. Şimdi sanırım artık herkesin akıllı televizyonlar ya da mobil cihazlar üzerinden dijital yayınları takip edeceği öngörülüyor. Bu beraberinde şu fikri de getiriyor: Dijitalde hayat çok güzel. Ancak bu doğru değil.
Geçen mayısta global dijital aktörlerden, Youtube ile paralel çalışan en büyük müzik video stream platformu Vevo mobil uygulamasını ve web sitesini kapatma kararı aldı.
Dijitalden beklediği büymeyi ve gelişimi göremeyen tek oyuncu onlar da değil.
Öte yandan genç kuşaklar dijitalde tamam ama yetişkinler halen geleneksel televizyonları izliyor. Veya durumu olan platformlara abone oluyor ama durumu olmayan nerede bulursa orada izliyor televizyonu. Bugün dünyada da Türkiye’de de reklam bütçelerinden en büyük pay geleneksel medya tarafında hâlâ.
İşin gerçeği şu ki bugün bütün mecraların kendine has kitlesi ve o kitlenin de farklı beğenileri ve beklentileri var. Tek tip yayınla her mecrada aynı sonucu alamazsınız. Ve bugün yayıncılık yapmak istiyorsanız her mecraya özel içerik yelpazesini sunmanız ve bunu da tematik yayıncılık adı altında ezbere yapmamanız lazım. Yoksa sonuç felaket oluyor.
Berberde, kuruyemişçide, askerdeki çay ocağında bütün gün açık duran ve bu şekilde izlenen bir kanal dijitale geçtiğinde, sizce berber, kuruyemişçi, kantin ya da çayocağındaki asker hemen internete bağlanayım aylık 150 lira data parası ödeyeyim de bütün gün şu kanal açık dursun mu diyecek? Ya da Ezhel dinleyen kitle sırf dijitale geçti diye koşarak Kral TV mi izleyecek?
TV’nin zorunlu tercihi Türkiye’de pop müziğin krizini de ortaya koyuyor. Umarım yeni hayatlarında başarılı olurlar ve bunun müziğimize bir katkısı olur. Bitirirken bir not: Data kullanımı vazgeçilmez oldukça data fiyatı artıyor, fiyat arttıkça geleneksel mecraların yeniden değerlenmesi kaçınılmazdır. Bu konu hızla güncelleniyor yeni yazılarla durumu anlatmaya çalışacağım.