Şu ara en sevdiğim şey, çocuk kitapları okuyan ünlüler. Bütün dünyada pek çok dizi ve filmden tanıdığımız oyuncuların ya da tanınmış karakterlerin ellerinde bir çocuk kitabıyla bahçelerinde, balkonlarında, salonlarında, çalışma odalarında basit bir telefon kamerasının karışına geçerek çocuk kitaplarını okumaları açıkçası içimi ısıtıyor.
Hani Adile Naşit’imiz kuzucuklarına masallar anlatırdı ya. İşte onun farklı versiyonları gibi düşünün. Geçen gün Leyla, David Tennant’ın okuduğu “Highway Rat” kitabına doyamadı, defalarca baştan izlemek istedi. Bu açıkçası bizim de işimize geliyor çünkü ekrana baksa dahi en azından kitap dinlemiş/okumuş oluyor. Bu aynı zamanda kendimize ayıracağımız bir 15-20 dakikamız var demek. 15-20 dakikanın ne kadar değerli olduğunu, bu sürede nelerin halledilebileceğine inanamazsınız. Bazen bitmemiş bir yazı can havliyle bitiyor, bazen değerli bir video görüşme demek bu. Veya haberlere bakmak için altın bir fırsat. Bazen bir duş.
Doğrusunu isterseniz, bu videoların artması bir tür seferberlik ve dayanışmanın ifadesi. Özellikle çocuklu aileler evde yepyeni bir düzene geçmiş durumda. Kimileri alıştı, kimileri hâlâ bocalamakta. Gerçek olan şu ki okul olmayan bir dünyada evde çocuklarla kapalı kalmak, onlar hakkında daha fazla düşünmeye, onlara daha fazla vakit ayırmaya yol açıyor. Kendi işinizi gücünüzü ve önceliklerinizi de yeniden değerlendirmeniz demek bu.
Salgın yüzünden eve kapanmalar başladığı gün bu videolar da çıkmaya, artmaya başladı. Çünkü evde çocuk, üstesinden gelinmesi gereken çok zor, dallı budaklı bir sorun.
Hani bir “Erkin Koray çocuğunu okula göndermemiş evde eğitmiş” efsanesi vardır ya. İşte bunun düşüncesi bile beni yoruyor. Kitap videolarıyla çocuklara anlamlı dakikalar geçirtmeyi hedefleyen ünlü ünsüz herkes bence en az aşı üzerinde çalışan bilim adamlarınınki kadar değerli bir hizmette bulunuyor. Bu da salgınla gelen bir hoşluk ve dayanışma.
Öte yandan, bu videolar aracılığıyla dikkatimi çeken başka bir mesele var. Ev hali. Herkes evde. Ve ev hali estetiği artık merkeze oturmuş durumda. Eskiden eşofmanlı, saç baş dağınık insanların herhangi bir ekranda görünmesi korkunç sayılabilirdi (Tik Tok hariç). Şimdiyse bu haller “yeni normal” artık. David Tennant kafasında saçlarını toplayan bir bant, eşofman, uzamış sakallar ve yataktan yeni kalkmış yüzüyle ekranda hiç de garip durmuyordu mesela.
Aynı şekilde, her akşam saat 17.00’de televizyondan canlı yayınlanan salgın bilgilendirme basın toplantılarına evlerinin mutfağından üzerlerindeki bir tişörtle ve (arkada bağıran çocuklar eşliğinde) başbakana ya da ilgili bakanlara soru soran gazeteciler de hiç yadırganmıyor.
2020 yılının estetiği giderek eşofman, terlik, fonda, dağınık bir ev, uzamış saçlar olmaya başladı. Tik Tok’ın Instagram’ı ezmesi gibi, ev hali, ölçülü şıklığı ezip geçiyor. İnsanların oldukları gibi görünmekten artık çekinmemeleri mi demek lazım, yoksa saldım bayıra halinin çaresizlikten zirveye çıkması mı?
Bu konuda kafam da hayli karışık. Yani eğer yeni estetik bu olacaksa, o kadar giyim kuşam, parfüm güzellik malzemesini kim satın alacak? Güzel ve bakımlı görünmenin sonuna mı gelindi? Artık hep kışın eşofman, yazın şortla mı dolaşacağız?
Yoksa her şey normale döndüğünde, eğer böyle bir şey varsa, acaba herkes ev hali aylarına inat, eskisinden daha mı şatafatlı görünmeye çalışacak?
Bunlar sadece Kovid-19 salgını devam ederken evinin çalışma odasına yarım saatliğine de olsa kapanabilmiş birinin zihninde dolaşan anlamsız düşünceler, uykusuz bir bünyeye musallat olmuş vesveseler mi?
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak yaygarası yapan zevat eğer bunları da kastediyorsa o zaman kendilerine katılabilirim. Yoksa kuru kuru ekonomi çökecek, herkes işsiz kalacak analizleri hiç heyecanlandırmıyor. Yeni dünyacılar biraz daha detaylı ve sofistike analizler yapmalılar. O zaman kadar eski dünyadan bildirmeye devam.