Londralı rapçi Little Simz “Grey Area”da, Amerikalı rapçi Anderson .Paak ise “Ventura”da rap ile soul arasındaki sihirli uyumun peşinde.
Simbi Ajikawo, Little Simz adıyla iki albüme sahip. Ama sesini daha geniş kitlelere duyurması 2019 tarihli üçüncü albümü “Grey Area” ile mümkün olmaya başlamış gibi duruyor. Bu albümden yayınlanan ve kendi gibi genç soul vokali Cleo Sol ile söyledikleri “Selfish” şu anda İngiltere’nin neredeyse bütün pop radyolarında saat başı dönüyor. Açıkçası bu şarkıyı duyup da kayıtsız kalmak mümkün değil. Tipik bir dance/soul beat’i ve Cleo Sol’un yumuşak vokaliyle, doğrudan nakaratla açılıyor. Ardından Little Simz’in kendine has rap’i giriyor. Duyar duymaz sevdiğimiz şarkılar kategorisine derhal not ettik.
Nakaratla açılan şarkılar bugün artık sıra dışı değil. Stream dünyasında şarkılar kendilerini duyar duymaz sevdirmek zorunda. Spotify’da bir şarkının “dinlenmiş” kabul edilmesi ve tabiri caizse “kontörün işlemesi” için 30 saniye boyunca kesintisiz dinlenmesi gerekiyor. 29 saniye dinlendiyseniz hiç dinlenmemiş kabul ediliyorsunuz ve bu stream’den geliriniz olmuyor. Dolayısıyla müziğin çoğunlukla stream edildiği çağımızda besteciler, prodüktörler, şarkıcılar bütün hünerlerini ilk 30 saniyede sergilemek ve ne yapıp edip dinleyiciyi tutmak zorunda.
Litte Simz, yeni albümü “Grey Area”da müzikal anlamda sadece bu basit ve hayati kurala bağlı kalmakla yetinmiyor. Böyle söylersek haksızlık etmiş oluruz. İnsanın kulağını hemem yakalayan intro ve beat’ler üzerine çalışmak sound’un tamamına olumlu yansımış. “Grey Area”da zaman çok ekonomik kullanılmış. Her saniye detaylı düşünülmüş izlenimi veren şarkılar (“101 FM”) aynı zamanda gayet eğlenceli. Little Dragon ile ortak çalışma “Pressure” albümün genel yapısına tezat yavaş yavaş açılan bir şarkı. “Therapy” ve “Boss” rock / garaj, “Offence” arızalı bir funk, “Venom” caz, “Wounds” soul esintili beat’lere sahip şarkılar. Albümde bu yelpaze büyük bir uyum içinde kullanılıyor. Cleo Sol, Little Dragon, Michael Kiwanuka destekleri albüme renk katmış.
Hikayelere gelince, çağdaşı rapçiler gibi Little Simz de sokaklardan besleniyor. Londra Islington’da doğup büyümüş, bu kentin zengin alternatif müzikal ve kültürel altyapısını özümsemiş birisi. Eğlence, yani tabiri caizse “entertaining” odaklı değil çok. Bazen sinik olduğunu söyleyebilirim. “Bu kadar insan pisi pisine ölürken şarkılar besteler kimin umurunda” diyor mesela. Hangimiz yaptığımız işi fuzuli görmedik ki son zamanlarda gündeme bakıp?
Hayatta kalmak için mücadele veren kadın, ayaklarının üzerinde durmak, bunu gerçekleştirmek için ödenen bedeller, bazen içindeki şeytana kulak vermek, zayıf düşmek ama güç de olsa ayağa kalkmak. Bunlar temalardan bazıları. Little Simz’in müziği salt dans etmek ya da eğlenmek için değil. Beat’lere yaslanıp kendinizi rahatlıkla olayın gelişine bırakabilirsiniz. Ama her güçlü müzik gibi Little Simz de kafanız bozukken dinlediğinizde etkisini gösteriyor.
70’lerin izinden
Haftanın bir diğer soul ve funk temelli rap albümü, Anderson. Paak imzalı