Mahalle hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. İngiltere’de son bir iki haftadır havaların 20 derecelere yakın seyretmesinden midir yoksa insanların artık sıkı karantinayı gevşetmesinden midir bilinmez, herkes sokakta. En son polis sokağın başına bir ekip koydu gelen geçene gözdağı vermek için.
Bana kalırsa pek çok insan virüs ve evde oturarak ölmek arasında bir tercih yaptı. Sonuç malum. Teknik olarak tıbbi nedenler, alışveriş ve egzersiz dışında sokağa çıkmak yasak burada. Ama insanlar bir yolunu bulup kendilerini çayırlara, parklara, çimenlere atıyor. Ne kadar trekking yolu varsa cuma akşamı Taksim Meydanı tadında şu ara.
Kapanmanın ilk günlerindeki psikolojiden çıkıldığı bariz değil mi? Artık balkonlarda yapılan bilumum enteresanlıklar pek internete düşmüyor. Evde artizan ekmek yapımı doyma noktasına geldi. Ben mesela sağlıklı ekmek yiye yiye iki kilo aldım. Sağlıklı iki kilodur herhalde. Ne de olsa sağlıklı ekmekten alındılar. Sabah akşam koşuyorum, yürüyorum ama iki kilo alıyorum bu da benim gerçeğim olsun.
Bütün ekmek çeşitleri, tahıllı, çekirdekli, zeytinli şulu bulu hepsi tamamlandı. Bir süre dünya çapında artizan pizza çılgınlığı yaratılmaya çalışılsa da sanırım bu pek tutmadı. Yeni trendler aranıyor ama zorlanıldığı kesin.
Evlerden klasik müzik sesleri yükselirdi şimdi öylesine bir radyo açık. Sosyal medyada okunacak tuğla kalınlığındaki edebiyat klasikleri sergilenirdi, şimdi sessizlik hakim.
Klasik müzik dinledik, roman okuduk, evin şeklini 756 kez değiştirdik. Filmleri, dizileri koltukta uyuklayarak da olsa seyrettik. Devamlı oturmaktan “bel” adındaki sevgili organımıza elveda dedik. Evde yapılacak şeylerin sonuna geldik.
Dünyaca sıradaki “evde yapılacak şahane şey”i bekliyoruz. Eski hayatımıza dönmeyi özlüyoruz.
Her şey normale döndüğünde!
Sohbetlerde “Her şey normale dönünce” diye konuşuyoruz ya. Hani, “Her şey normale dönünce görüşelim”, “Şunu yapalım”. Veya “Salgın geçtiğinde tekrar şuraya gidelim, şunu görelim” falan... İşte tam bu güzel pozitif muhabbete şöyle dalıyorlar: “Normal yok artık! Eski dünya bitti! Bu gerçeğe alışsanız iyi olur. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”
İşte bu kişilere dair şu kararı aldım.
Her şey normale dönünce, hayat tekrar eski seyrinde ilerlediğinde, eski düzene geçildiğinde, eski hayatımıza döndüğümüzde, sizinle görüşmeyi azaltacağım. Hayır, düpedüz trollük yaptığınız için değil, hayır dünya değişmeyeceğinden, her şey tıpatıp aynı kalacağından değil. Bu gerçeği kavrayamamış insanlar olduğumuzdan değil. Bu değişime hazır olmadığımızdan değil. Bunların hiçbiri değil. Malumun ilamını marifet sandığınız için soğuduk sizden.
Kitaplık gösterme furyası
Hayat video görüşmelerde akmaya başladığından bu yana arka plan önem kazandı. Arka plan demek, yani siz konuşurken arkanızda, sağınızda solunuzda yani ekranın sizin dışınızdaki bölümünde görülen nesneler. Bir nevi sizi çevreleyen düzen. Bağlam.
Bazı uygulamalarda resim döşenebiliyor arkaya. Karayipler’de bir sahil, Alpler’den karlı bir manzara, çayır çimen gibi şeyler döşeyebiliyorsunuz arka planınıza ve bu sayede ev haliniz kamufle oluyor.
Ev halini saklamak isteyenlerin yanında evini sergilemek isteyenler de var. Evin hangi köşesinde daha entelektüel görünürüm, hangi köşesinde “smart casual” bir görüntü çizerim, bunlar tartışılıyor. Hesaplı ev hali görüntülerini tüyler diken diken izliyorum bazen. Kimisi mutfağındaki “kitchen island”ı gösterme peşinde, kimi arkasındaki pencereden terasını pazarlıyor, kimi bahçesini. En fazla başvurulan arka plan da (düz duvardan sonra) kütüphane. “Video görüşmelerde kütüphane sergilemek” anlamına gelen bir sözcüğün kısa sürede dillere katılmasını bekliyorum.
Kütüphane göstermek “Ben çok kültürlü biriyim” anlamına geliyor elbette. “Çok okuyorum. Derin biriyim.” Özellikle büyük kalın parlak sayfalı, ağır mı ağır “coffee table” kitaplarının göründüğü ortamlara ayrıca bayılıyorum. Sanki bu kitaplar alındıktan sonra okunuyormuş gibi...
Bu vesileyle ne kadar çok kitap dergi varmış evlerde bunu keşfetmiş olduk. Bir de “Kâğıt öldü” falan derler. Kâğıt ölmedi efendiler, video call’ların arka planında yaşıyor ve yaşatılıyor.