Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1966 yılında Türkiye’nin nüfusu 35 milyona doğru tırmanıyordu. Köyden kente göç zirvedeydi, insanlar şehirlere yığılmaya başlamıştı. Toplumun yüzde 70’i genç ve çocuktu. Her yıl bir buçuk milyon bebek nüfusa katılmaktaydı.

İstanbul en fazla göç alan yerdi. 60’ların sonlarına doğru şehir merkezi giderek kalabalıklaşıyor (1965 sayımına göre 1.7 milyon), çevresinde yeni mahalleler oluşuyor, toplamda 2.2 milyon olan nüfus 3 milyonlara doğru tırmanıyordu (1970 sayımında 3 milyon 90 bin).

H

Bu şehirde Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı spor salonu sayısı kaçtı biliyor musunuz? İKİ. Özel okullar haricinde İstanbul’da bulunan 77 lisenin sadece birinde kapalı spor salonu vardı. En köklü üniversitelerimizden İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kaç salon vardı biliyor musunuz? SIFIR. Mesela aynı yıllarda Japonya’da ülke çapında 50 bin kapalı salon vardı. 30 binden fazla yüzme havuzu bulunuyordu.

H

1966 yılında Levent’teki (bugün Kanyon’un bulunduğu alan) Eczacıbaşı ilaç fabrikasında çalışan ustabaşları, Şakir Eczacıbaşı’na sanayi kuruluşları arasında düzenlenen bir voleybol turnuvasına katılmak istediklerinden bahsetti. Ustalar arasında voleybol oynayan iki kişi var, peki antrenör var mı? Yok. Şakir Eczacıbaşı eski Beyoğluspor ve Galatasaray antrenörü, o dönem voleybolu bilen tanıdığı tek isme gitti: Ayhan Demir. Onu antrenör olarak aldılar. Turnuvada şampiyon oldular.
Şakir Eczacıbaşı bu turnuvadan sonra ağabeyi Nejat Eczacıbaşı’na bir rapor yazdı. Bu raporda bir spor kulübü kurulması gerektiği belirtiliyordu. Yukarıdaki bilgilerin bazıları o raporda yer alıyor.
H
Eczacıbaşı Spor Kulübü, 1966 yılı mart ayında voleybol, basketbol ve masa tenisi alanlarında faaliyet göstermek üzere Nejat Eczacıbaşı’nın direktifleriyle kuruldu. O dönem dünyada en popüler spor voleyboldu. Ardından basketbol ve masa tenisi geliyordu. Şakir Eczacıbaşı raporunda o yıllarda dünyada 990 milyon voleybolcu, 400 milyon basketbolcu, 300 milyon masa tenisi sporcusu (ve sadece 240 milyon futbolcu) olduğuna yer vermiş. Bu üç spor gelişmekte olan ülkelerde çok tercih ediliyordu çünkü görece daha basit altyapıya ihtiyaç duyuyorlardı.

H

Eczacıbaşı fabrikasındaki ustabaşlarının Şakir Eczacıbaşı’na “Biz voleybol oynamak istiyoruz” demesinin üzerinden tam 50 yıl geçti. Bugünkü adıyla Eczacıbaşı Vitra Bayan Voleybol takımı önceki gün finalde İtalyanları yenerek üst üste ikinci kez dünya şampiyonu oldu. Kendilerini tebrik ediyoruz. Başarılar diliyoruz. Bu harika kadınları toplumumuzun her yerinde erkeklerden daha fazla görmeyi diliyoruz. Daha iyi bir gelecek için tek şansımız çağdaş ve özgür kadınlardır çünkü.

H

Haberin Devamı

Şunu anlamak lazım. Bu tip başarılar anlık değildir. Bir iki sporcunun o günkü haletiruhiyesiyle ilgili değildir. Bir teknik adamın şahsi yeteneği de değildir. Bu başarılar kolektiftir. Yatırımdır, tarihtir, emektir, sevgidir işin sırrı. O fabrikadaki ustaların bu güzel kadınların başarısında emeği, hissesi olmadığını söyleyebilir misiniz?

H

Rahmetli Şakir Eczacıbaşı kulübün kuruluş hikâyesine 2010’da yayımlanan anılarında yer veriyor. Şöyle demiş: “Türk sporunda sorun yetenekte değil, yönetimdedir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde görev yapanlar spora ne denli yakın oldukları bilinmeyen siyasetçilerce atanmış bürokratlardır.”

H

Amatör spor bugün de aynı şekilde “yönetilemiyor”. Bugünden yarına acele sonuç almaya yönelik, mucizeler vaat eden birtakım insanlar yüceltiliyor. Hem sporda hem de diğer alanlarda yönetimler yatırıma, altyapıya değil şova önem veriyor. Bugün sanmayın ki Türkiye’de İstanbul’da o günküne oranla daha fazla spor salonu vardır.

H

Oysa bugün de nüfus çılgınca artıyor, bugün de her yıl milyonlarca çocuk ve genç işsizliğe adım atıyor. Sokaklara çıkıyor. Ve Türkiye bu gençleri spora bugün de yönlendiremiyor. Onları gene birtakım yasal ve yasa dışı siyasi oluşumların insan kaynağı olmaya adeta teşvik ediyor. Geleceğine hâlâ yatırım yapmıyor. Geçmişe bakıp ders almıyor, öğrenmiyor.

H
Eczacıbaşı’na bakarak bir ders alınır mı? Emin değilim. Onun yerine bir iki gün “Filenin Sultanları” goygoyu yapıp, kaldığımız yerden harala güreleye devam etmeyi seviyoruz biz.