5 Mart dünya kitap günü. Her yıl davul zurnayla kutladığım bir gün değil ama bu konuda bir iki laf etme şansını kaçırmak istemem. Kitap ufak ufak ‘kaybolup giden güzelliklerimiz’ kategorisine girecek diye korkuyorum ben. Korkum çok da yersiz değil. Eskiden Avrupa’ya gidenler “metroda, otobüste trende her yerde kitap okuyor adamlar” babında cümlelerle geri döner ve hayretlerini anlatırlardı. Bugünlerde Avrupa’ya giden biri telefona gömülmüş kulaklıklı kafalar görebilir en fazla. Her gün trenle gidip gelen biriyim ve sanırım iyi bir “commuter”ın bütün özelliklerine sahibim. O yüzden gözlemlerim gayet isabetli inanın.
Artık Avrupa’da toplu taşımada herkes kitap okumuyor. Benim yaşadığım Londra’da bir sürü insan telefon ve iPad’ine bakıyor. Kitap yaygın ama rakipler güçlü. iPad’den ya da telefondan film/dizi izlemek giderek yaygınlaşmış. Netflix ve benzeri platformlara abone olup diziyi iyi bir kulaklıkla yolda izlemek şu günlerde en büyük trend. Ardından “oyuncular” geliyor. Oyun oynayanların yaş aralığı çok geniş. Okuma gözlüğü takmış dedenin yüzüne yakın plan girseniz, gazetenin en dibindeki küçük ilanları merakla gezip “doktordan az kullanılmış keyfe keder Golf” falan bakıyor sanabilirsiniz. Ama kamera geriye doğru açıldığında dede elindeki telefonda tetris oynamakta aslında. Daha genç olanlar mini oyun konsollarında popüler aksiyon oyunlarına dalıyor ve dünyayı unutuyorlar.
iPad’lilerin bir kısmı gazetelerdeki haberleri okuyor. Gazeteyi kâğıttan okumanın yerini iPad üzerinden gazete abonelikleri almış. Kâğıttan okuyanların büyük kısmı ücretsiz dağıtılan metro gazetelerini ya da öğleden sonra çıkan ücretsiz Evening Standart’ı okuyordur. Bilgisayarı kucağına açıp uçsuz bucaksız excel spreadsheet’lerde kaybolup gitmiş beyaz yakalar da çoğunlukta. Kitap seçeneklerden biri olarak hayatına devam etse de bir numaralı etkinlik değil.
İngilizlerin kâğıt tutkusuna daha sonra başka bir yazıda değinmek isterim. Kapa parantez...
5 Mart Dünya Kitap Günü öncesinde bazı rakamlar açıklandı. İngiltere’de National Literacy Trust tarafından yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre İngilizler arasında 18 yaş altı nüfusun sadece yüzde 26’sı her gün okumaya zaman ayırıyormuş. Bu araştırmada günde 10 dakika bile kitap okusanız kitap okuyor kabul ediliyorsunuz. Buna rağmen oran yüzde 26. Ve burası İngiltere. Araştırmaya göre, kitap okumaktan zevk alıyorum diyen 5-18 yaş arası çocukların sayısında da azalma varmış. Bu rakamlar Türkiye’de çok daha farklı elbette ama gelişmiş kabul edilen bir ülkede de kitap okumaya ilginin ne kadar azaldığını gösteriyor. Bunu nedenleri arasında eğitim sisteminin giderek kitaplardan uzaklaşması da var. Kitap kütüphaneler dışında pek bir yerde yok. Okuma ve elle yazma alışkanlığına ihtiyaç duymadan yetişen kuşakların bir süre sonra kalemle yazı yazmayı da dedelerinden kalan bir gelenek olarak görmeye başlamaları sürpriz olmaz.
Araştırma kız çocukların erkeklerden açık ara daha fazla okuduğunu ortaya koymuş. Dünyanın ve insanlığın geleceğinin kadınların sorumluluğunda olacağını bir kez daha kanıtlamış oluyor bu bilgiler.
Kitap okuma alışkanlığı küçük yaşta edinilecek bir şey. Bunun için anne babalara görev düşüyor. Ben bir görev olarak değil keyif aldığım için kızıma her gün kitap okuyorum. Çok keyif alıyorum çünkü birlikte geçirdiğimiz en kaliteli zamanlar kitap başında oluyor. Bugünlerde o da bana okumaya başladı. Daha çok küçük. Okuma bilmiyor ama kitapları eline alıp sayfaları çevirerek yarım yamalak bana anlatmaya bayılıyor. Resimlere bakıp hikâyeler uyduruyor. Bazen de “oku” diye getirip kucağıma koyuyor merakla.
Hiçbir efekt, kurgusal dil ve ileri teknoloji ürünü görüntü kitabın tetiklediği hayal gücünü aşamaz. Herkesin kitap okumak için farklı nedenleri olabilir. Benimki bu galiba. Ayrıca ne şarj lazım ne internet. Kitap gününüz şimdiden kutlu olsun.