Cem Yılmaz İstanbul alemlerinin çocuğudur.
Şahan Gökbakar İstanbul’a Ankara’dan gelenler kategorisinde yer alır.
Cem Yılmaz 90’ların mizahını temsil eder.
Şahan Gökbakar 2000’lerin.
Cem Yılmaz sahne adamıdır. Orada rahattır.
Şahan Gökbakar televizyon çocuğudur. Orada rahat eder.
Cem Yılmaz stand-up gösterisiyle turneye çıkıp Türkiye’yi dolaşmıştır.
Şahan Gökbakar skeçleriyle internet üzerinden Türkiye’yi dolaşmıştır.
Cem Yılmaz arabaları sever. Arabalarını garajında tutar.
Şahan Gökbakar da arabaları sever. Ama onları evinin önündeki sokağa dizmeyi tercih eder.
Cem Yılmaz çapkındır, medyatik ilişkiler yaşar.
Şahan Gökbakar çapkın değildir. Ama ilişkileri medyatik olur.
Cem Yılmaz’ın devlet erkanıyla arası iyidir. Paşaları da güldürür, siyasetçileri de...
Şahan’ın daha o erkanla muhabbeti pek yoktur.
Cem Yılmaz patronların bulunduğu ortamlarda sahneye çıkıp espri yapar.
Şahan Gökbakar “İvedik” olur patronlara fırça kayar.
Cem Yılmaz sabit hattan aramayı sever. Onu tavsiye eder.
Şahan Gökbakar cepten takılır.
Cem Yılmaz filmlerindeki mizahı baş karakter Arif’in küçük çakallıklarına kurar.
Şahan Gökbakar filmlerindeki mizahı Recep İvedik’in ayılıklarına...
Cem Yılmaz’ın Arif’i sofra kurar, rakı içer, masa muhabbetini sever.
Şahan Gökbakar’ın İvedik’i biracıdır. Şişesini camın kenarına koyar, muhabbetini sokakla yapar.
Cem Yılmaz’ın Arif’i işini kafayı kullanarak halleder, her ortamda işine gücüne bakar. Kazanandır.
Şahan’ın İvedik’i kaba kuvvete başvurur. İşsiz güçsüzdür. Hesap kitap yapmaz dandun konuşur. Kaybedendir.
Cem Yılmaz uzaydaki, taş devrindeki, vahşi batıdaki Türk’ün komikliğini sunar.
Şahan Gökbakar kendi evindeki Türk’ün kabalığına oynar.
Cem Yılmaz sinema alemine selam çakar. Emektar oyuncularla, gelenekle arası iyidir. Eleştirmenlerce filmleri pek olmasa da kendisi beğenilir.
Şahan Gökbakar kendi dışındaki sinemaya tekmeyi basar. Filmlerinde kendi dışında tanıdık simaya yer vermez. Eleştirmenleri takmaz.
Cem Yılmaz lafla mizah yapar. Metin yazar, esprileri çeşitlendirir.
Şahan gövdesiyle espri yapar. Durum komedisinden beslenir. Düşe kalka güldürür...
Cem Yılmaz “G.O.R.A.”, “A.R.O.G.”, “Hokkabaz” ve “Yahşi Batı”yı yapmıştır.
Şahan Gökbakar “Recep İvedik 1, 2, 3”ü.
Cem Yılmaz’ın yumuşak karnı Şahan Gökbakar’a ve filmlerine gösterilen ilgidir.
Şahan Gökbakar’ın yumuşak karnı Cem Yılmaz ve filmlerine gösterilen ilgi değildir.
Cem Yılmaz öncü mizahçıdır. Yeni nesil mizahın kitleselleşmesinin yolunu açan adamdır.
Şahan Gökbakar hazıra konmanın, yeni ve üslupta farklı olmanın avantajını yaşar.
Peki Cem Yılmaz mı daha komik Şahan Gökbakar mı?
Biliyorsanız söyleyin de öğrenelim.
Sevgililer Günü’nde kesinlikle yapmayacağım 10 şey
- İçinde Ayhan Sicimoğlu olan bir etkinliğe katılmak.
- Kalp şeklinde objeler barındıran yerlerin yakınından geçmek.
- Yürek, kalp, sevgili, can, bebişim, çok şeker, aşkım, çok tatlı, minik kuşum sözcüklerinin içinde bulunduğu cümleler kuran insanların yakınında olmak.
- Gazetelerde “sevgi” hikayelerini anlatanları, aşklarına “yürek” koyanları “keyifle” okumak.
- “Sevgililer Günü iyi bir şey, esnaf satış yapıyor, fena mı?” teorisini tartışmak.
- Hıncal Uluç okumak. Özellikle de “pazar neşesi” olarak “tecelli” eden bölümleri...
- “Sevgilisine bir gün değil, her gün değer vermeli insan” gibi cümlelere maruz kalmak. “Bir gün de sevgiline hediye al ne olur”culara laf anlatmaya çalışmak.
- “Bir demet kır çiçeği yeter, önemli olan hatırlamak” hamlesi karşısında ezik hissetmek.
- İçinde Drew Barrymore ya da Julia Roberts olan bir romantik komedi izlemek.
- Sevgililer Günü’nde fırsat bu fırsat deyip kesiştiği kızı bir yerlere davet etme fırsatı yakalayan “benim ergenim”i hor görmek.
Şu ara dikkatimi çeken 6 şarkı
-“The High Road”-Broken Bells
-“Noy”-Dinar Bandosu
-“Shameless”-Groove Armada Feat. Brian Ferry
-“Saturday Come Slow”-Massive Attack Feat. Damon Albarn
-“Angel Echoes”-Four Tet
- “Soldier of Love”-Sade
PAZAR NEŞESİ!..
Ben de Hıncal Uluç olsam Twitter’a kıl olurdum!
-Ben de köşemde paso evde maç seyrederken mutfakta hangi içkilerin bulunduğunu, eve gelirken kimin ne getirdiğini, açık büfede hangi mezeler olduğunu yazsam;
-Ben de normalde üç dakikada bitecek kişisel tartışmaları köşemden günlerce anlata anlata bitiremesem;
-Ben de özel hayatımı, aşklarımı, ilk kez ne zaman ve nasıl milli formayı giydiğimi, seks yaparkenki tercihlerimi benimle yapılan röportajlarda ve köşemde açıklasam;
-Benim de yeni iletişim teknolojileri ve sosyal medyaya dair bilgim “You’ve Got Mail” filmi düzeyinde kalmış olsa;
-Ve beni de bütün bu özelliklerim Türkiye’nin en çok okunan yazarı yapsa;
Ben de Twitter’a kıl olurdum...
Hem benim dışımda herkes orada olduğu için;
Hem anlamadığım, bilmediğim için;
Hem de teşhircilikteki unvanım elden gidiyor diye korktuğum için.
Ama bir bardak su içip araştırdıktan sonra şu gerçeği fark eder, rahat bir nefes alırdım:
Twitter’da birini etse etse en fazla 20 bin kişi takip ediyor. Gazeteyi her gün (okur katsayısını da hesaplardım tabii) bir milyon kişi.
O zaman boşver tivitırı mivitırı. Ver elini pazar neşesi...
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025