Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu ülkenin gerçeği nedir sorusunun yanıtı herkese göre değişken midir? O halde bana göre şöyle: Biz siyasi ve yapısal olarak oradan oraya savrulan bir ülke olabiliriz ama çok derin, engin, binyıllardan süzülerek gelen bir kültürel birikimimiz, zenginliğimiz var. Bununla dünyada bambaşka bir yere sahibiz. Biz toplumca aslında bu birikim sayesinde var oluyoruz. Günlük siyasetin habire kılık değiştiren, laf değiştiren, doğru değiştiren, kutsal değiştiren dayatma gündemi sayesinde değil.

Bizim ülke olarak, toplum olarak dünyada bambaşka bir algımız var. Dünyaya bıraktığımız bambaşka izler var. Güzellikler var. Siyaset ne kadar olumsuz izler bıraktıysa kültürüyle, sanatıyla, edebiyatıyla bu coğrafyanın insanı o kadar güzellikler bırakmıştır.

Haberin Devamı

Sanat tek umuttur

Siyaset kendini sıfırladıkça, insanları umutsuzluğa öfkeye, düşmanlığa sürükledikçe ve neticede tökezledikçe, savruldukça, çıkmaza girdikçe bu toprağın insanı güzellikler içinden sanatıyla, kültürüyle yeniden doğmuştur. Zalim vardır ama halk edebiyatı vardır, her şeyi kontrol etmek isteyen devlet aygıtı vardır ama karşısında protest kültür vardır, alternatif sanat vardır. Bu alternatif ifade bazen arabesk olur, bazen rock müzik, bazen bir roman, bir kitap olur, bazen bir şiir, film...

Sanat insan için tek umuttur bu topraklarda. Şu tarihimizden şiirleri, romanları, halk hikayelerini, türküleri, şarkıları, besteleri, bestecileri, filmleri, sinemacıları, mimarları, heykeltıraşları, aktörleri, tiyatroyu çıkarın geriye kuru kuru atıp tutan, efelenen bir sürü politikacı kalır. Yavanlıktır bu.

Farklı dinler, kültürler, uygarlıklar, örf ve adetler bu topraklarda var olmuş, yaşamış. Bunların tortusu bugün bu topraklarda yaşayan bizleri siyasetten çok daha güçlü bir bağ olarak bir arada tutuyor. Bunu bölebilecek bir güç de yok.

Bu toplum Batı toplumlarının durgunluğuna tezat, çok dinamik, doğurgandır. Değişkendir. Şartlara uyum sağlar ve ayakta durur. Hayatta kalır, kalmak için gerekeni yapar. Halen de yapmakta.

Uzun lafın kısası değerli okurlar, bizim en büyük gücümüz, zenginliğimiz kültürümüz, sanatımızdır, yaratıcılığımızdır, güzele olan sevgimiz, onu yeniden üretme arzumuz ve yeteneğimizdir.

Haberin Devamı

İşte siyasetin en çok fethetmek istediği ama bir türlü söz geçiremediği, kanun hükmünde kararnameyle, torba yasayla zapturapt altına alıp kendine bağlayamadığı, kontrol edemediği şey budur. Evrensel sanata dair zeka ve yaratımdır.

Buna sadece folklorik / geleneksel bir birikim olarak da bakmayın. Bu şekilde algılamayın. Türkiye, çağdaş sanat anlamında dünyaya diğer alanlarda olduğundan daha çok katkı yapmıştır. Cumhuriyet döneminde yetişen şairler, romancılar, ressamlar, sinemacılar, fotoğraf sanatçıları, müzisyenler, besteciler, enstrüman üstatları, onların yarattığı değerler bugün de hâlâ ayakta. Dünyaca alkışlanıyor, takip ediliyor.

Ancak her geçen gün sanat örselenmekte, zorlanmakta, önüne setler çekilmeye çalışılmakta. Ve Türkiye’nin kaynakları taş ve beton üretmek için kullanıldığının milyonda biri kadar dahi sanat için kullanılmamakta. Bu alanda yatırım, eğitim, hiçbir şey yapılmamakta. Bırakın yardımı, başkalarının desteğine de mani olunmakta.

Haberin Devamı

Bakın her geçen gün çağdaş dünyadan biraz daha kopuyoruz. Kendi kendimizi adeta sabote ediyoruz. Avrupa Birliği’nin Yaratıcı Avrupa Programı adı altında bir programı var. 1.46 milyar avroluk bir fon yaratıcı kültür sanat projelerine ve bu alanda faaliyet gösteren küçük ölçekli firmalara destek olmak için dağıtılıyor.

Bunun nesi kötü?

Gerek üretimde, gerek eserin tanıtımı ve iletişiminde kullanılmak üzere verilen önemli bir destek bu. Modern sanatı ve sanatçıyı destekleyen bu önemli fondan Türkiye’nin tek taraflı olarak ayrıldığı iddia ediliyor. Konuyla ilgili resmi açıklama henüz yapılmadı. Umarız olumlu bir haber çıkar.

Birliğe üye olmadığımız halde bu programa 2014 yılında katılabilmiştik. Bu olumlu çalışma halen Avrupa Birliği Bakanlığı’nın internet sayfasında detaylarıyla anlatılıyor. Uluslararası faaliyetleri desteklemek, yaratıcı sektörlerdeki eser ve kişilerin uluslararası dolaşımının tanıtımını desteklemek, Avrupa içinde ve ötesinde kitlelere ulaşmak, bu alandaki KOBİ’lerin mali kapasitesini güçlendirmek, yenilikçilik, yeni kitlelere ulaşmak, yeni iş modelleri geliştirmek... Daha ne olsun? Bunun neresi kötü, zararlı? Bu önemli hamle neden ansızın geri bir adımla sıfırlansın, anlamak mümkün değil.

Diyeceksiniz ki ülkede o kadar sorun var sen buna mı takıldın. İşte tam da bu cümleyi söylemek bizi bitirir. Günlük siyaseti hayatın merkezine koymak bizi bitirir, sanat değil.

Daha birkaç ay önce vizesiz girme hayalleri kurulan Avrupa, artık uzaklarda siluet halinde görünen bir kara parçası. Gelişmeler karaya ayak basmaya yardımcı olmuyor. n