Mehmet Tez beni perişan ettin. Bizim hanım senin sayfayı alıyor eline, altını çize çize bunlara da gidelim, şunlara da gidelim diye bütün etkinliklere gitmek istiyor. Bittim tükendim. Bir hafta da evde oturmalı program yaz da rahat edelim.”
Özetle talep bu. Ben üstüne geçen hafta bir de yurtdışı festivallerine gidin yazınca okurlardan bazıları iyice “çıldıray” olmuş. “Canımıza kastın mı var?” diyorlar.
Hay hay sevgili okurlar. Bu hafta evdeyiz o halde. Madem o kadar gezdiniz, dinlenmek sizin de hakkınız.
Ama şu da bir gerçek ki kadınlar dışarı çıkmak ister.
Kadınlar “bir şeyler” yemek ister.
Kadınlar “bir şeyler” içmek ister.
Kadınlar “bir şeyler” almak ister.
Kadınlar “bir yerlere” gitmek ister.
Ve genelde akıllarındaki bu “şey”lerin ve “yer”lerin ne olduğunu bulma görevini de erkeklere verirler. Ben size bugün evde dinlemek için üç albüm yazıyorum. Kahvaltı, gazeteler ve günün ilk içkileri başlıkları altında değerlendiriniz. Ama bir noktada dışarı çıkacaksınız. Her evli ölümlü, bir pazar günü eşiyle dışarı çıkmayı tadacaktır. Hiçbir şey genç, evli ve sağlıklı bir kadını pazar günü evde tutamaz...
O yüzden aynı dertten mustarip tüm okurlar. Bana kulak verin, belki bir şansınız vardır...
1. KahvaltıSade’nin yeni albümü “Soldier of Love”ı dinleyin
Müzik dünyası şöyledir. Her dönem bir sürü trend gazlanır, yeni isimler çıkar, yeni tarzlar moda olur. Sonra illa ki biri çıkar, dünyanın en klasik şarkılarını olabilecek en yalın şekilde söyler ve ortalık toz duman olur. İnsanlar tanıdıkları bildikleri şeye hep daha fazla meyillidirler. 2000’lerde Norah Jones çıktığında bu etkiyi yaratmıştı. 2010’un ilk yarısında ise bu misyonu 10 yıl sonra çıkardığı ilk albümle Sade üstlenmiş görünüyor. Çıktığı hafta 510 bin satmış. Şu anda yılın en fazla satan şeyi İngiltere’de. Sade’nin “Soldier of Love” isimli yeni albümü çok klasik şarkılardan ve baladlardan oluşuyor. R&B ve soul ruhuna uygun, dans ettirmeyen ama hafifçe sallanılan şarkılar. Trend falan yok. Her şey klasik usülde. Bütün bu muhabbette sizi ilgilendiren, değerli okurlar, güne bu CD ile romantik bir giriş yapmak. Kahvaltı falan hazırlayın, sucuklu yumurta yapın, bir şeyler yapın yani. Yoksa “dışarı çıkıp bir yerlere gidelim” olur...
2. Gazete-dergi faslıCeu’nun “Ceu” isimli albümünü mutlaka
bir yerlerden edinin
Bu albüm Brezilyalı indie ablamız, değerli Ceu’nun 2005’te yayınladığı ilk albüm. Aslında 2009’da “Vagarosa” isimli bir albümü daha var ama burada bulabileceğinizi pek sanmam. İnternet imkanlarınızı devreye sokun. Brezilya hem modanın, hem motor sporlarının, hem futbolun, hem de müziğin ve dansın en orijinal memleketlerinden biri. Sao Paulolu Ceu da bu memleketin kızı neticede. Ama öyle Brezilyalı sambacılar geyiğine falan girmiyor. Thievery Corporation sularında dolaşan, lounge, house ve trip hop’ı Brezilya müziğiyle karıştıran bir tarza sahip. Bu yıl Avrupa’da bazı festivallerde de çalıyor (bkz. Roskilde) ama o konulara girmiyorum. Gazeteleri yığın koltuğun yanına, bu albümü dinlemeye başlayın. Çay, kahve, sigara; döne döne okuyun pazar gazetelerini...
3. Günün ilk içkileri
“Women of Jazz”Gazete-dergi okuma ve bezme performansınıza göre artık saat kaçsa birer pazar içkisi içme kıvamına gelmiş olmalısınız. Bu albümü o noktada devreye sokun. 10 kadın cazcı, 10 şarkı. Kadife sesli birbirinden şahane kadınlar, Madeleine Peyroux’sundan Cassandra Wilson’ına, Etta Jones’una önünüzden geçiyor. Geceye geçiş kafaları. Bir şişe şarap açın. Burada tabii küçük bir krize doğru ilerlediğinizi de hatırlatmak isterim. Saat 19.00 itibarıyla Beşiktaş-Galatasaray maçı var. O noktada;
a) Elinizde şarapla kıvranmaya başlayacaksınız... b) Televizyonu açacak ve bütün çabalarınızı boşa çıkaracaksınız. (En az bir hafta surat ve kötü muamele) c) Hiçbir şey yokmuş gibi devam edeceksiniz çünkü futbolla falan ilginiz yok, keyifler yerinde... d) “Dışarı çıkalım sen alışverişe git ben maç izlemeye arkadaşlara şeyedeyim hayatım...”
Alın size çoktan seçmeli pazar testi...
Babylon’da ilginç bir kadın: Gudrun GutHaftaya cuma akşamı (26 Şubat) Babylon bir Alman yeraltı efsanesini ağırlayacak: Gudrun Gut. Einstürzende Neubauten ve Malaria! gibi grupların kurucularından. Minimal, techno, dub, funk, trip hop, new wave... Her tarakta bezi var ablamızın. Ben Gudrun Gut’u sinema yazarı dostum, punk kadın Yeşim Tabak sayesinde tanımıştım. Bir gün dergide sabahlarken bana zorla dinletmişti. Sonra hakikaten acayip hoşuma gitti. 20’lerin Alman tarzı üzerine punk bir ruh döşeyin öyle acayip bir isim Gudrun Gut. Yeşim’in önayak olduğu bu organizasyonu Goethe Enstitüsü ve AOW Organizasyon gerçekleştiriyormuş. Bakalım neler olacak o akşam...
Son zamanlarda en fazla dinlediğim 5 albüm- “There is Love in You” / Four Tet
-“Heligoland” / Massive Attack
-“I and Love and You” / The Avett Brothers
-“Old Blood” / Yeasayer
-“Ready for the Weekend” / Calvin Harris