Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Seksenler biteli 40 yıl oluyor. 10 yıl süren bir zaman dilimi nasıl bir sembol oldu ki ara ara geri dönüp duruyor ve popüler kültürdeki etkisi hep güncel kalabiliyor?

Deutschland 83” diye bir dizi vardı. Bu Alman yapımı dizi soğuk savaş döneminin sonlarına doğru Doğu Almanya’dan Batı’ya casusluk yapmaya gönderilen bir gencin hikayesini anlatıyor. Komünizm döneminde hayat nasıldı? O sırada Batı nasıldı, casusluk entrikaları ve heyecanı derken diziye dalıp gidiyordum. İkiye bölünmüş bir ülke ve ulus hakkında her türlü malzemeyi merak etmek ayrı, burada beni çeken şeyin ne olduğunu baştan beri biliyordum ben. Dizinin adı. “Deutchland 83”. Daha doğrusu 83. 1983 yılında geçiyor film. O dönemin kültürel referanslarını ve gündelik hayatı senaryosu gereği yeniden canlandıran dizi beni ‘80’lere götürüyordu. Peki ‘80’ler neden bu kadar ilginç? Çünkü 10’lu yaşlarımdaydım. Ergenlik dönemimdi ve bu dizideki her dönem referansı hafızamda bir yerlerde bir düğmeye basıyordu. Eski bir logo, bir mobilya, bir otomobil modeli. Yüksek belli taşlanmış bir kot pantolon. Dönemin spor ayakkabıları. O döneme dair referans ve işaretlerin her biri tanıdıktı ve beni sevdiğim bildiğim, kendimi iyi hissettiğim bir yerlere ışınlıyordu. Aslında konu ve senaryo ikinci plandaydı çünkü bir casusluk öyküsünü uzayda da çekebilirsiniz, Ortaçağ Avrupası’nda da, Çin’de de. Ama 1983’te olunca iş değişiyor. Dizi 2015’te çekildi ve büyük başarı yakaladı. Daha sonra yapım Amazon Prime’a geçti. “Deutschland 86” olarak devamı çekildi. “Deutschand 89” da yoldaymış.

Haberin Devamı

Bitmeyen ‘80’lerin sırrı

Müzikteki hiç eskimeyen etkisi

Aslında bir sürü örnek verebilirim ve elbette benden beklenen, müzikteki ‘80’ler etkisinden bahsetmem. Ama bu örneği, benzerleri arasında en çarpıcısı olduğu için vermeden geçemedim. Bugün televizyon yapımları arasında Silikon Vadisi’nin ‘80’lerdeki ilk yıllarına odaklanan “Halt and Catch Fire”, 1984 yılında geçen bir diğer casusluk hikayesini anlatan “The Americans” gibi çok sayıda dönem dizisi var. ‘80’lerin neden hep popüler olduğunu anlamaya çalışan yazılara ve kitaplara bakarsanız ileri sürülen fikirlerin kökeninde hep nostaljiyi görürsünüz. Doğru ancak bu her şeyi açıklamıyor. Az önce de bahsettiğim gibi insanları çocukluğuna ergenliğine götürüp belli düğmelere basarak ilgi çekmeniz mümkün. Ve elbette ‘80’lerde çocuk olanlar bugün endüstriyi yönetiyor ve sanatı üretenler de onlar. Dolayısıyla insanların çocukluklarında görüp aldıklarıyla beslendikleriyle üretmeleri doğal. Ama mesela “Stranger Things” gibi ‘80’lerin bütün pop kültür referanslarına sahip bir dizinin ‘80’lerde henüz doğmamış yeni kuşaklar tarafında sevilmesini bununla açıklayamayız.
Aynı şekilde 80’lerin müzikteki hiç eskimeyen etkisi de farklı açıklamalar gerektiriyor. Yani bir kuşağın çocukluğunda duyup işittiği kültürü yetişkin olduğunda yeniden üretmesi olsa olsa 2000’lerdeki ‘80’ler revival’ını açıklar. Ama 2018 tarihli MGMT şarkısı “Me and Michael”ı açıklamaya yetmiyor. SOAK’u ve 2019 tarihli “Knock Me Off My Feet” adlı şarkısını da açıklamıyor. Empire of the Sun gibi tamamen ‘80’lere bina edilmiş bir müzik fenomenini, Todd Terje, Washed Out gibi eklektik dans müziği üreticilerini de açıklamıyor. Twin Shadow, Wild Nothing, St Lucia, Borns, Ezra Furman ve daha nice indie sanatçının albümlerinde şarkılarında habire ‘80’lerin müzikal olduğu kadar görsel referanslarını kullanmalarını da açıklamıyor .
Örnekleri çoğaltabilirim yayabilirim onlarcasını karşınıza koyabilirim, bundan bir playlist de yapabilirim. Peki açıklama ne olmalı? Nostalji değilse nedir ‘80’lerin bitmeyen etkisinin nedeni?

Haberin Devamı

Bitmeyen ‘80’lerin sırrı

Haberin Devamı

Depeche Mode ile röportaj yapmıştım. Martin Ghor ‘80’lerle ilgili soruma bir tanıdığının söylediği bir sözü hatırlatarak yanıt vermişti: “80’lerin geri dönüşü 80’lerden uzun sürdü”. Bugün belki de ‘80’lere artık bir dönemden öte bir müzik türü gibi bakmalıyız. ‘80’lerin synthe’leri, davulları, sound’u, vokal tarzı, dans ve punk kültürü, shoegaze’den dark wave’e en iyi tanıdığımız grupları dahi etkiliyor. Bugün çok sevdiğimiz Jakuzi’nin ‘80’lerin izinden yürümediğini söyleyebilir miyiz? Yeni gruplar ‘80’lere dönemsel bir açıdan yaklaşmıyorlar. Blues ‘20’lerden beri popüler ama bugün bir blues grubuna ‘20’ler nostaljisi yapıyor denemez. Rock, metal, R&B, soul ve funk gibi temel sayılacak janralar artık değişip dönüşerek alt türlere yayılarak güncelleniyor ve yaşamında devam ediyor. Burada artık dönemin konuyla ilgisi kalmamıştır. Elbette ‘80’ler demek çok geniş bir alana işaret ediyor. Ancak döneminden bağımsız bir estetik referansa dönüşen ve popüler kültüre sızan ‘80’ler diye bir kavramın varlığını kabul edersek, ki etmeliyiz artık, bunu müzikal açıdan sınırlamak ve tarif de mümkün. Ama bu bambaşka bir yazı konusu galiba.
Yani değerli okurlar, uzun lafın kısası, ‘80’ler daha çok uzun bir süre hayatımızda olacak.