Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir buçuk yıldır İstanbul’a gelmiyordum. Şehir merkezine iner inmez ilk gözlemim, yürümenin imkânsızlığı oldu. Kaldırımda yürünemiyor. Adeta bir bilgisayar oyunu gibi maceradan maceraya koşuyorsunuz. Nişantaşı’nda Teşvikiye Caddesi üzerinde sadece bir saat içinde şunlara maruz kaldım:

Leyla’yı kaldırımda araba eziyordu. İki şeridi de tıkalı yolda sola yanaşmaya çalışan ve iki arada bir derede kalan aracın arkasındaki araç sağdan geçmeye çalışırken tekerleğini kaldırıma çıkarmaktan çekinmedi. Arkama bakmıyor olsam bize çarpacaktı. Nişantaşı’nda ve kaldırımdayız ama araba Leyla’yı resmen eziyordu. Şoför hiçbir şey söylemeden gaza basıp 10 metre sonra gene trafiğe takılıp durdu. Bu hamle ona ne kazandırdı bilemiyoruz. Verilmiş sadakamız varmış.

Haberin Devamı

Önümde yürüyen adamın kafasına sandalye ayağı girdi. Kaldırımda yürümeye çalışırken kafenin birinden elinde üst üste konmuş sandalyelerle bir kafe çalışanı “zart” diye çıkıverdi ve sandalyenin ileri doğru mızrak gibi uzanan ayağı adamın kafasını resmen biçti. Tabii ki olay çıktı.

Arkadan motoruyla bir kuryenin gelmesi zaten standart bir hadise, onu biliyoruz ama unutmuşuz. Yürürken devamlı “bip bip” sesi, aniden arkaya dönüş, bir motorun bacağınızdan bir karış ötede sabırsızca sağa sola dönen tekerleği, yol vermenizle motorun büyük bir gürültü ve hızla yanınızdan teğet geçerek az ileride bir başkasını darlamaya başlaması. Aynı şeyin 30 saniye arayla tekrarlanması.

Elektrikli scooter’lar şehre ayrı bir kaos katmış. Hak veriyorum kullananlara çünkü ne taksi var şehirde ne de boş geçen bir dolmuş. Zaten binseniz de trafik yüzünden bir yerden bir yere gitmeniz imkânsız. İstanbul’da Feneryolu’ndan Ataköy’e 45 dakikada gidebilirsiniz. Ama Feneryolu’ndan ya da Ataköy’den evinize gitmeniz bir saat sürebilir. İki uzak nokta arası yakın, ama iki yakın nokta arası aşırı uzak bu şehirde. “Tabanvay” tek çözüm. Kaçınılmaz olarak herkes elektrikli scooter kullanıyor ki haklılar. Ancak elektrikli scooter’ların park ve trafikteki seyrine dair hiçbir kural yok.

Haberin Devamı

Yolda yürürken sessizce yaklaşan scooter size çarpabilir, ters yoldan gelerek sizi ezebilir. En önemlisi, yola bırakılmış, atılmış (park edilmiş diyemeyeceğim) olabilir ve geçişinizi tıkayabilir. Bebek arabasıyla, çocukla yürümek imkânsız, yaşlıları ve engellileri düşünemiyorum bile onlara Allah kolaylık versin. Scooter’ları “Acaba bu yolu tıkıyor mu?” diye düşünmeden sokağa atmış herkes. “Benim işim bitti, gerisinden bana ne, ne halleri varsa görsünler” mantığı zaten sadece scooter’a özgü bir durum değil. Genel bir yaşam prensibi İstanbul’da.

Sigara konusuna hiç girmeyeyim diyorum ama dayanamıyorum. Daracık kaldırımlar boyunca her apartman kapısının önünde, her içerlek girişin kuytusunda biri ya da birileri oturuyor, öylece duruyor ve sigara içiyor. Geçerken suratınıza üflenen dumandan zaten kolayca fark ediyorsunuz bunu, çok fazla gözleme gerek yok.

Kaldırıma park etmiş bir arabayı geçerken çaresizce yola adım atınca arkadan hızla gelen araba size korna çalıyor, arabayı alelacele geçip kaldırıma geri çıkınca mini bir tabure üzerinde sigara içerek oturan bir adamın üzerine basmamak için sıçrıyor, ayağınızı koyduğunuz yerde apartmandan ağzında sigarayla çıkan birine çarpıyor, bunları aşınca da önünüzdeki dev çukura düşmemek için cambaz gibi tek ayak basmalık yerden ilerideki düzlüğe çıkmaya çabalıyorsunuz. Eğer orada da bir sokak köpeği yatmıyorsa ya da bir satıcı falan yoksa yolunuza devam edebilirsiniz.

Haberin Devamı

Bütün bunları tek başına yapmak zaten mesele, ama yanınızda çocukla olay komediden gerilime dönüşüyor.

50 yıldır yaşadığım şehirden hayatımda ilk kez uzak kaldım. Büyük özlemlerle, o da okullar bir haftalığına tatil olunca kısacık bir süre için gelebildim. Benim için ne olursa olsun, dünyanın en güzel şehri hep İstanbul. Ama insan uzak kalınca dışarıdan bazı şeyleri daha iyi görebiliyor. Bir şehirde yürümek bu kadar zor olmamalı.