Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde uzun zamandır uğramadığımız Beyoğlu’nda bir yemek yiyelim dedik. Her yer birbirinin aynı “meşhur” tatlıcı, baklavacı, şekerci, çikolatacı olmuş. Bunlar hangi ara meşhur oldu biz kaçırmışız, meğer ne çoklarmış. Meşhur olmayan hiçbir şey yok maşallah. Hepsi de tarihi oldukları iddiasında.

Beyoğlu’ndan gözlemler...

Her şey dekor gibi

Tarihi olmak tarihte hiç Türkiye’deki kadar kolay olmamıştı. Hafıza sıfır. Bir anda ortaya çıkıp gıcır gıcır tarihi tabelayı çaktın mı tarihisin. Kimse geçen hafta ne oldu, onu bile hatırlamıyor nasılsa.

Haberin Devamı

Arta kalan dükkanlar, Osmanlıca isimli dönerciler, sulu yemek lokantaları, zincir ayakkabı mağazaları, giyim kuşamcılar bir-iki de kahveci. Eli yüzü düzgün bütün binalar otel olmuş, henüz olmayanlar da o yola çoktan girmiş.

Eskiden, çok değil birkaç yıl önce İstiklal’de yürüyüp Beyoğlu’nda dolaşan yanımdan geçen insanlara baktığımda az çok kimdir nedir, nasıl biridir tahmin etmeye çalışır, mesleklerine dair hayal kurabilirdim: “Şu kesin öğrenci, şu grup sosyal medyacı galiba, karşıdan gelenler beyaz yakalı olmalı, işten yeni çıkmışlar sanki, şu karşıdan gelende tasarımcı tipi var, bunlar müzisyen...” Böyle şeyler.

Şimdi bu gördüğüm insanları tanıyamıyorum. Kimdir nedir tahmin bile edemiyorum. Ne giyim kuşamından ne davranışından ne duruşundan anlam çıkarabiliyorum. Üç-beş bölge ve sokak haricinde tamamen uzaylıyım. Ben bu insanları tanımıyorum, ne iş yapıyorlar bilmiyorum.

Ara sokaklar hareketli ama komple nargileci işgalinde. Elmalı nargile tütününün ucuz kimyasal kokusu üste başa siniyor. Kahveler türemiş. Ufacık taburelerde iki büklüm oturup sigara ve çay içmeyi ne çok seviyoruz.

Bir sürü biracı da var ama her yer tenha. Ruh eksik. Her şey dekor gibi. Kimi yeni, kimi terk edilmiş ama dekor.

Tünel Meydanı iki yıl önce canlı gelişen bir yerdi, şimdi simitçi, dönerci, çaycı, dondurmacı. Gece vakti gözlerinde güneş gözlükleriyle kol kola beşli, altılı gruplar halinde gezen bıçkın delikanlılar ve muhabbeti bol Arap kanka grupları çoğunlukta. Kadın, resmen yok. Herkes erkek. Bu kadar erkeğin olduğu yerde eğlence değil ancak kavga gürültü olur. Eğlenceyi de boşverin durulmaz bile.

Haberin Devamı

Hâlâ cazip bir yer

Tünel - Taksim yürüyüşümüzde eski bir tanıdık sima Zübeyir’de mola verdik. Aynı leziz kebapları ve sıcak ortamıyla değişmeyen yerlerden. İnsan tanıdık görünce kendini iyi hissediyor. Ancak onlar da dertli. Haftaya Ataşehir’de yeni yerimizi açıyoruz dediler. Nedeni artık Beyoğlu’na kimsenin gelmek istememesiymiş. Dükkan kapanmıyor ama işler tatsız.

Şimdi son bir cümle yazacağım, belki de bütün öncekileri geçersiz kılacak. Ama ne yapayım, söylemem lazım. Yine de Beyoğlu’na çıkmak diye bir şey var. Ve Beyoğlu hâlâ cazip, maceralı, heyecanlı bir yer. Sokak aralarında tek tük yeni yerler ve oraları yaşatacak yeni insanlar var mutlaka. Kendi kendini yeniden yaratan, dayatmalara hiç kulak asmayan bir yer burası. Evet belli ki kabuk değiştiriyor ve bunun sancılarını yaşıyor. Ama hiçbir şekilde önceki müdavimleri tarafından tümden unutulmayı ve terk edilmeyi hak etmiyor.

Haberin Devamı

PAZAR ALBÜMÜ

“Every Now & Then” Jagwar Ma

Jagwar Ma’nın yeni albümü “Every Now & Then” 2014’teki “Howlin”in yeni sezonu gibi, ancak yeni karakterler var. Aynı sound, aynı insanı yakalayan melodiler, nakaratlar, ritimler. Aynı müzikal zeka. Ama daha ana akım dansa yakın yaklaşımlar. Avustralyalı ikili, aynı memleketten çağdaşları Tame Impala’nın rock’ta yaptığını elektronik platformlarda Brit klasiklerinin köklerine inerek yapmaya aday sanki. “Give Me A Reason”, “Loose Ends” gibi aşina işler yanında bir “Ordinary” mesela hafif Groove Armada tadı veriyor. Kendimizi iyi hissedelim albümü olarak kenarda dursun, lazım.