Fitzcarraldo Editions’ın kitaplarını yurt dışındaki kitapçılarda zaman harcamaya meraklı olanlar belki fark etmiştir. Kurgu eserler için lacivert, diğerleri için beyaz kapaklı sade tasarıma sahip eserler var kataloglarında. Toplamda 30 yazara sahip bu butik yayıncının kitapları pek çok cafcaflı kitap arasında hemen fark ediliyor. Olga Tokarczuk’un “Flights”ını ilk böyle fark etmiştim. Varşova’da yaşarken çağdaş Polonyalı yazarlara merak sarmıştım. O dönem Man Booker ödülü kazanan Tokarczuk, okunması gereken yazarlar listemin başındaydı. Ama İngilizce versiyonunu bulamıyordum ve Kindle’la aram pek iyi değildi. Varşova’da İngilizce kitap bulmak hayli zor olduğundan bir hafta sonu seyahati sırasında Berlin’deki Dussmann’da görünce hemen atlamıştım üzerine. Fitzcarraldo yayınevini bu ilk fark edişimdi. Lacivert kapaklı kitaplar daha sonra belki de algıda seçicilik- hep ilgimi çekti.Fitzcarraldo Editions’ın kitaplarını yurt dışındaki kitapçılarda zaman harcamaya meraklı olanlar belki fark etmiştir. Kurgu eserler için lacivert, diğerleri için beyaz kapaklı sade tasarıma sahip eserler var kataloglarında. Toplamda 30 yazara sahip bu butik yayıncının kitapları pek çok cafcaflı kitap arasında hemen fark ediliyor. Olga Tokarczuk’un “Flights”ını ilk böyle fark etmiştim. Varşova’da yaşarken çağdaş Polonyalı yazarlara merak sarmıştım. O dönem Man Booker ödülü kazanan Tokarczuk, okunması gereken yazarlar listemin başındaydı. Ama İngilizce versiyonunu bulamıyordum ve Kindle’la aram pek iyi değildi. Varşova’da İngilizce kitap bulmak hayli zor olduğundan bir hafta sonu seyahati sırasında Berlin’deki Dussmann’da görünce hemen atlamıştım üzerine. Fitzcarraldo yayınevini bu ilk fark edişimdi. Lacivert kapaklı kitaplar daha sonra belki de algıda seçicilik- hep ilgimi çekti.
Özellikle Londra’ya taşındıktan sonra daha fazla İngilizce okuma fırsatı bulunca sıra Svetlana Alexievich’in kitaplarına geldi. Şu ara Penguin’den İngilizce henüz basılan 1985 tarihli “Last Witnesses: Unchildlike Stories” adlı kitabıyla raflarda. Yıkılan Sovyetler Birliği’nden gerçek çocukluk hikâyeleri tanıkların ağzından aktarılıyor. Alexievich’in kitapları zaten bu tür bir “sözlü tarih” üzerine kurulu. Edebi eserler değiller ama bu durum yazarın 2015’te Nobel Edebiyat Ödülü kazanmasına engel olmadı. Belarus gazeteci / yazarın 2005 tarihli “Voices from Chernobyl: The Oral History of a Nuclear Disaster” adlı eserini Çernobil meselesine ilgili olanlara hararetle tavsiye ederim. Bu kitap da aynı şekilde adından da anlaşılacağı gibi tanıkların ağzından gerçek hikâyeler anlatıyor. Alexievich’in, Nobel ödülünün ardından yayımlanan ilk eseri “Second - Hand Time: The Last of The Soviets” Fitzcarraldo’nun beyaz kapaklı serisinde yer alıyor.
Hem Tokarczuk hem Alexeyevich Fitzcarraldo’nun İngilizceye tercüme edip bastığı yazarlar ve keşfedilme hikâyeleri ilgi çekici. Yayınevinin sahibi Jacques Testard beş yıl önce Frankfurt Kitap Fuarı’ndan kimsenin tanımadığı ve büyük yayınevlerinin ilgilenmediği bir yazarın İngilizce basım haklarıyla dönüyor. Bu yazar Svetlana Alexeivich ve bir yıl sonra 2015’te Nobel alıyor. Ardından satışlar patlıyor. Sonraki yıl bu defa başka bir yazarın haklarıyla dönüyor Testard aynı fuardan: Olga Tokarczuk. Birkaç gün önce Nobel Edebiyat ödülünü alan Polonyalı yazar.
Testard, Tokarczuk’un “Flights” ve “Drive Your Plow Over The Bones of the Dead” adlı kitaplarının yeni baskısıyla meşgulmüş şu günlerde. Ödülün ardından elbette satışlar artacak.2015 ve 2019 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi iki yazarı önceden keşfetmeyi başarmış bu küçük yayınevini inceleyince günümüzün yayıncılık dünyası ve edebiyat anlayışı hakkında bir fikir sahibi olunabilir mi acaba? Olga Tokarczuk’un İngilizce yayın haklarını 3500 pound’a satın alan bu butik yayınevi 2019’da 500 bin pound ciro yapmış. İnsanlar kendi deneyimlerini anlatan notlardan oluşan bir kitap yazmış, üstelik format gereği roman mı değil mi tartışılan hiç ünlü olmayan birini neden okusunlar ki denmemiş. Pek çok büyük yayınevinin, ünlü olmadıktan sonra kendi anılarını deneyimlerini üstelik parça parça notlar halinde anlatan herhangi birinin kitaplarını basması düşük bir ihtimal.
Ama internetin dağıtım imkânları ve sosyal medyada oluşturulabilen online toplulukların gücü her şeyi değiştiriyor. Sanırım bundan sonra bu tip yeni nesil kurgu kitaplar daha fazla basılacak ve dünyada daha büyük bir ilgiyle okunacak.
Müzikte, televizyonda ve sinemada sonuçlarını hızla gördüğümüz dijital devrim sanırım edebiyatta daha yavaş ve yeni yeni kendini gösteriyor. Ya da kendini geç de olsa kabul ettiriyor. Sistem, kültür, değerler, referanslar hızla değişiyor. Bu bence korkutucu ya da endişe verici olmaktan uzak. Daha ziyade, heyecan verici ve merak uyandırıcı.