Bebeğinizle oturup aynı albümü dinleyebilseniz ve ikinizin de hoşunuza gitse nasıl olur? Bence mümkün. İşte bebeklerin de dinleyebileceği 10 yetişkin albümü
Geçen gün bizim ufaklık salonda uyumakta. Bende bir müzik dinleme arzusu. Öyle bir şey dinlesem ki hem bebek müziği olmasa hem de bir bebeğe uygun olsa. Evdeki albümlerin arasında bulduklarım, internette dolanırken not ettiklerim derken bir sürü albüm birikti. Farklı farklı türlerden birkaçını seçip alt alta koyunca da şöyle bir liste oldu.
- “Songs Of Leonard Cohen”-Leonard Cohen: 1967 tarihli bu albüm Cohen diskografisinin ilk albümü. “Suzanne” ile açılıyor. “Winter Lady”, “So Long, Marianne”, çok sevdiğim “One of Us Cannot Be Wrong” hep bu albümde. Vokal-akustik gitar ikilisine bazen bas eşlik ediyor. Sade, yalın, güçlü. Temel kulak eğitimi gibi.
- “Rubber Soul”-The Beatles: Sırf “In My Life”ı tekrara alıp saatlerce dinletmek bile olabilir aslında ama siz benim kadar fanatik olmayabilirsiniz. “Drive My Car”’dan başlayın. “Michelle” dinleyin, “Girl” dinleyin. 1965 tarihli bu albümde günümüz popüler müziğinin bütün temel unsurları bulunuyor. Çocuk ileride popun iyisiyle kötüsünü ayırmayı bilsin.
- “Quiet is The New Loud”-Kings Of Convenience: Sakin sakin, güzel güzel, usul usul. İnsan bu müziği böyle ikilemelerle anlatabiliyor. 2001 tarihli albüm modern klasikler arasında yerini çoktan aldı. İnsanı, sevgiyi, özlemleri, hayalleri, günlük hayatı en temel, yalın biçimde ele alan bu albüm, sıradanlığın içindeki güzelliği bulup çıkarır, bende böyle duygular uyandırır. Bıkmadan dinlenir, dinletilir.
- “Rounds”-Four Tet: Bebekler dile gelip müzik zevklerinden bahsetselerdi bence kesinlikle elektronik müzik dinlemekten hoşlandıklarını söylerlerdi. Evde “Sleep Sheep” diye bir oyuncak var. Bu uyku oyuncağının sunduğu müzik seçenekleri arasında hışırtılar, dalgalar, muhtelif hipnotik loop’lar bulunuyor. Ve acayip işe yarıyor. Elektronik çok geniş bir alan ama ben “Rounds”u seçtim bu listeye. Four Tet’in ustalıkla işlediği şahane bir deneysel elektronik albüm bu. Oturup bebeğinizle birlikte dinleyebilirsiniz benim gibi.
- “Girl / Boy EP”-Aphex Twin: “Rounds” bu albümün yanında cidden ninni kalır. Ama baştan sona inanılmaz bir ritim anlayışı, efektler ve akıl almaz bir dinamizme sahip, pek çok açıdan öncü. Bir bebek diskosu olsaydı Girl / Boy pistlerin kralı olurdu. “Beetles”ı da en baba “chill” ortamı müziği olarak işaretleyelim.
- “Houses of the Holy”-Led Zeppelin: Led Zeppelin’in klasikleşmiş pek çok eseri arasında ilk sırada gelmez belki ama bu albümün kendine has bir güzelliği var. “Rain Song”, “No Quarter”, “Dancing Days”, “D’yer Maker”, “The Crunge” hepsi 70’lerin rock sound’unun en nadide örnekleri. Zeppelin’in sound anlayışının en berrak ve melodik hali bu albüm, belki o yüzden kısık volümde pek güzel dinleniyor.
- “At Mr Kelly’s”-Sarah Vaughn: Eğer bir bebek bir konser albümü dinleyecekse, üstelik bu onun dinleyeceği muhtemelen ilk konser albümü olacaksa, neden pürüzsüz sesli şahane bir kadının 1957 yılının pırıl pırıl bir ağustos akşamında Şikago’da, Mr Kelly’s’de kaydettiği şarkılar olmasın. Alkışların, kahkahaların eksik olmadığı eğlenceli bir geceden tarihi bir kayıt bu.
- “Rastaman Vibration”-Bob Marley & The Wailers: Bob Marley’nin klasik albümü, reggae’ye giriş dersi niteliğinde. Bu albümdeki pozitif titreşimleri pek sevmişimdir eskiden beri. İnsanın içine işleyen, mutluluk veren bir albümdür. Barış mesajları da gayet sağlamdır.
- “Currents”-Tame Impala: Bu albümü o kadar çok dinliyorum ki koltuk aralarına, kitaplığın raflarına, halının altına sıkışan melodiler müziği kapatınca bile evde duyulabiliyor. Bebekle dinlemek için de şahane. Bazen duruma göre ikinci şarkı “Nangs” ile başlatıp dinliyorum sonuna kadar. Herkes memnun şu ana dek.
- “Mr Robot” ve mesaj kaygılı hareketleri ikinci sezonda o kadar sıktı ki diziyi izlemeyi bıraktım. Hatta sıkıntıdan iki bölüm “Seinfeld” izledim de kendime geldim.
- “The Night Of” şu ara tek tesellim oldu ama şöyle karşılıklı çaya otursak finaline dair pek çok ukalalık yapabilirim.
- Birinci sezonunu soluksuz izlediğim “Narcos”un yeni sezonu 2 Eylül’de başladı. Medyada o kadar çok pompalanıyor, o kadar reklamı yapılıyor ki dizi kötü çıkacak diye korkuyorum için için. Bu da bir ruh hastalığı, o ayrı.
- Nordik sevenler için “Bedrag”ı öneririm. Hiçbir şey göründüğü gibi değil valla şu hayatta, hele büyük şirketler...