Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yazın başlaması beklenen konserlerin kaderi konuşulurken gündeme gelen bir soru bu. Konserlere girişte Kovid pasaportu uygulaması gelmesi artık iyice netleşmeye başladı. En azından bu konuda dünya müzik endüstrisinin merkezlerinden Londra’da neler konuşuluyor aktarabilirim.

Kovid pasaportu adıyla anılan uygulama bundan sonra pek çok mekânın, etkinliğin arayacağı önemli belge olacak gibi duruyor. Pek çok görüşe göre uluslararası seyahatlerde de Kovid pasaportlarına bakılacak. Bu pasaportlar hangi standartlara göre hazırlanacak ve geçerlilik alanı nereleri olacak, hangi kuruluşlar bunları verecek bunları bilemiyorum. Muhtemelen dünyayı bu konuda bir kargaşa bekliyor. Kim hangi aşıdan oldu, hangi aşıyı hangi kuruluş, ne şartlarda kabul ediyor? Bu konular bir süre daha soru işareti olarak kalacak. 

Haberin Devamı

Yaz başından itibaren ve özellikle eylül ayında yoğunlaşan festival ve etkinliklere iki doz aşısını tamamlayanların katılmasında bir engel olmayacak sanıyorum. Ancak aşılamaya yaşlılardan başlandığından festivale – konsere giriş sadece yaşlılar için mümkün. Sorun işte burada. Yaşlılar festivale gitmiyor. 50 yaş ve üstü gidiyor ama onlara uygun bir sanatçı kadrosu da genç müzikseveri hayatından soğutabilir. 

Pek çok organizatör şimdiden, tabiri mazur görün, “yaşlı festivali” düzenlemeye girişti. Gençlerin yaz sonu ya da sene sonuna doğru iki dozu birden alacağı varsayılarak asıl yaz festivalleri ötelenme yoluna gidecek. Tam da bu noktada İngiliz müzik basınında “Ama bu haksızlık ve ayırımcılık, gençlerin suçu ne?” sesleri yükseliyor. 

Ve kaçınılmaz olarak başlıktaki soru soruluyor. Tamamen haksız ve anlamsız bir soru mu? Düşünelim mesela Türkiye’de yaşlılar zaten temel hak ve özgürlüklere aykırı bir şekilde evlere tıkılmış durumda. Aşı da onlardan başladı. Mesela benim annem hem evden çıkamıyor hem de iki aşısını birden tamamladı. Buna karşılık her gün işe giden, toplu taşıma kullanan, kilit rollerde çalışan milyonlarca genç, aşısız hastalığı yaymaya daha da önemlisi hasta olmaya devam ediyor. 

Haberin Devamı

Fark ettim ki bunu düşünen tek kişi ben değilim. Çin ve Endonezya’da benzer uygulamalar gerçekleştirilmiş. Çin’de şu anda pandemi yok. Hayat normal. Aşılama stratejisi de belli yaş gruplarına odaklı değil. Edindiğim bilgilere göre önceden de değilmiş.  

Yaşlılara öncelik verme stratejisi gördüğü kadarıyla Avrupa’nın tercihi. İngiltere’de mesela 65 yaş üstü ve hatta 50 yaş üstü büyük ölçüde aşılandı. Ama 20’lerindeki kesimin iki doz aşı olması yaz sonundan önce pek mümkün değil gibi duruyor. Ve hâlâ sıra bekleyen gençler hastalığı aslında en fazla yayanlar. Birbirleriyle en fazla fiziksel iletişimde olan kesim gençler. Yaşlılar değil. Özellikle lise çağındakilerin hastalığın yayılmasında etkili olduğundan söz edilmişti, zira okullar kapanınca rakamlar bıçak gibi kesilmişti İngiltere’de.  

Aslında buradaki strateji farkı biraz da kültürel benim görüşüme göre. Gençlerin aşılanması hastalıkla savaşmak demek. Bu stratejide hastalığın ne pahasına olursa olsun bir an önce sona ermesi önemli. Batı’da ise bireyin sağlığı ön planda. Bu bakımdan tehlikeye en açık en zayıf halkadan başlanıyor.  

Haberin Devamı

“Kliniğin Doğuşu”nda Foucault güzel anlatır, ben sadece işaret edeyim yeri geldiği için; Antik çağlarda doktorlar bizatihi hastalıklarla savaşırdı. Tıbbın bugünkü gibi insan sağlığını tepeden tırnağa kontrol ve yönetme gibi bir gayesi henüz yoktu. Bana kalırsa önce gençleri aşılamak birinci, önce yaşlıları aşılamak ikinci anlayışa yakın. Hangisi doğru? En önemlisi bilimsel açıdan hangisi mantıklı? 

Pandemi kültürü ve dönemin ihtiyaçları anlaşılan her bilgiyi yeniden sorgulatıyor, festivallerden sağlığa her şeyi yıkıp yeniden yapmak gerekecek.  

Evde sinema 

Büyük ekonomik sıkıntı yaşayan sinemalar için çözüm online gösterimler olabilir mi? Sinemaya gitmenin yerini hiçbir şey elbette tutmaz ama online konserler gibi online vizyon da gelişiyor. Mesela İngiltere’deki köklü zincirlerden 1934 yılından bu yana aktif Curzon sinemaları Curzon Home Cinema adı altında “sinemadan kopma” sloganıyla son bir yıldır online gösterimler yapıyor. Curzon uygulamasını indirip güncel filmleri görebiliyor, bilet satın alabiliyor ve vizyondan mahrum kalmıyorsunuz. Dergi ve gazetelerin vizyon sayfalarında her hafta burada vizyona giren filmlerin yorumlarını okuyorum. Sanki sinemalar açıkmış gibi hoş bir duygu. Geçici olarak yürütülen bu uygulama ileride kalıcı olur mu? Türkiye’de de benzer uygulamalar işe yarar mı? Düşünmeye değer.