Dünyada 2001’de CD hâlâ en çok satan formattı. Plak çoktan tarih olmuştu. Bırakın yeni albümlerin plak olarak basılmasını, eski plak bile tek tük bulunurdu, şimdi her yerde boy boy vitrinlerde duran pikap, gramofon muamelesi görüyordu.
Şimdi çoktan unutulan kaset hâlâ deli gibi satılıyordu. MÜYAP verilerine göre 2002 yılında 31 milyon yerli-yabancı kaset satılmış Türkiye’de. 2003 yılında satılan CD sayısı 12 milyon. Şu anda DVD’leri de katınca bu rakam 6 milyon civarında. Kaset ise sıfıra inmiş durumda. Bugün Türkiye’de bildiğim kadarıyla bir adet CD fabrikası kaldı.
Devam edelim. Stream hayallerde bile yoktu. Dijital albüm satışı 2001’de iTunes ile başladı ancak hiç yaygın değildi. Evdeki CD’leri mp3’e çevirmekle uğraşılırdı. LimeWire, Napster’dan şarkı indirme devriydi. Yasal dijital listeleri ilk kez Billboard, 2005’te başlattı ve bu bir dönüm noktası kabul edildi. Daha bu tarihe dört yıl var düşünün...
2008’de 54 milyon adet iPod satılmış. Bu iPod satışlarının zirve yılı. Ardından düşüş gelmiş. 2014’te yılda 14 milyona inmiş bu rakam. iPod bugün Apple’ın temel ürünleri arasında yok. 2015 itibarıyla satış rakamları da açıklanmıyor. Yeri aksesuarların yanı ve artık klasik versiyonlar üretilmiyor. Çünkü fonksiyonları iPad, iPhone gibi yeni cihazların içine alındı, kendisine ihtiyaç kalmadı.
İki eski dost
iPod’un devri kapandı çünkü depolamaya gerek kalmadı. Teknolojik ilerleme müziği çok değiştirdi hep söylüyoruz ama aslında bir bakıma da başa dönüş söz konusu.
Şöyle ki: Şu anda her şey stream bazlı sürüyor. Ancak insanlar neyi stream edeceklerine dair önerilere ihtiyaç duyuyor. Stream platformları güzel iş görüyor ve algoritmaların akışı belirlediği kişisel radyo kavramını geliştirerek bu talebe yanıt vermeye çalışıyor. Ancak insanların önerdiği listelerin yerini hiçbir şeyin tutmadığı da anlaşılıyor. Bu durumda klasik anlamda yayın yapan radyo istasyonları her zamankinden daha önemli oluyor.
iPod’la müzikte radikal bir değişim yaşandı ancak yaşanan gelişmeler insani dokunuşun öne çıktığı klasik radyo anlayışının önemli bir ihtiyaç olduğunu ortaya koydu.
Bu vesileyle bir hatırlatmak istedim. Bir eski dostumuzu iPod’u kaybettik ama daha önemli iki eski dostu geri kazandık: Biri plak, diğeri radyo.
MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR
Hakan Kurşun “Kuark” adlı albümünü bir süre önce yayımladı. 12 yeni şarkı var. Müziğine vokali ve gitar sound’uyla imza atan bir isim Kurşun. Bir-iki yerdeki sololar ve nefesliler dışında (bir yerde de tar) davul, bas, piyano da dahil tüm enstrümanları kendi çalıyor. Bunun verdiği özgürlüğü de sonuna kadar kullanıyor. “Kötü Şoför” ve “Mardin” dikkat çeken denemeler.
Craig David’in “Following My Intuition” albümü masanın üzerinde bana bakıyor. Yeni albümü düzenli olarak DJ’lik yaptığı Miami kulüplerine uygun. Drum’n bass altyapılı R&B eskilerde kaldı artık ama David’in yenileşeyim sıkıntısı yok. 18 şarkılık albümünde baladlar da mevcut. Radyolar sever.
Jean-Dominique Brierre’ın yazdığı “Edith Piaf, Aşk Olmadan Hiçbir Şeyiz” adlı kitap, Cümle Yayınları’ndan çıktı. Kitap, Piaf’ın müziğinin dünyadaki yankısının sırrını, “tıpkı bizi kendine çeken ve içine alan bir roman misali” diye tarif edilen hayatının dönemlerine odaklanarak anlatmaya girişiyor.