Bizim için güya diyorlarmış ki, ‘tarafını belli etmiyor’ yazılarında.
Başka ne diyecektik ki?
Sokakların tellalı mıyız ki…
Bir de bağıracak mıydık yani…
***
Küçük hikayeler biriktirelim diyoruz…
Ve güzel…
Doğruların kavgacısı olalım.
Kimin neye inandığı beni ilgilendirmiyor ama neyin doğru olduğu hepimizi ilgilendiriyor…
Yoksa herkese göre farklı bir doğru var…
Akla uyarak yapılan, söylenen, yazılan her şey doğru olsaydı, kimsenin hayatında yanlışları diye bir şey olmazdı…
Ve hataları…
Ya da günahları…
***
Dün beyaz dediğimize yıllar sonra kara diyebiliyorsak demek ki her zaman akıl bizi doğrulara götürmüyor…
Akla ne kadar bilgi yüklenirse o kadar karar verdirebiliyor…
Yüreğimizle, vicdanımızla, adalet duygusuyla, empatiyle yola çıkmalıyız.
Araştırmalıyız…
Düşünmeliyiz…
***
Paranın kırk türlü hesabı yapılıyor…
Oysa, fikirlerin ve düşüncelerin bir dakika muhasebesini dahi yapmadan hemen kararlar alıyoruz, hüküm veriyoruz ve konuşuyoruz…
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın sancılarını da işte bu yüzden yaşıyoruz…
Ve sadece konuşuyoruz…
Düşüncesizce yazılan, konuşulanların vardığı yerin adı; hata, yanlış ve günah…
***
İnsan; düştükçe düşünmeye başlıyorsa büyük sıkıntı!
Düşmeden, düşünüyorsa işte o zaman yanlış ve doğrularını görebiliyor…
Ve oyunları bozabilecek düşünceleri ortaya çıkartıyor...
Çıkartabildi-ğinde de düştüğü yerden ayağa kalkabiliyor!
Düşenler, düşüncesizce hareket etmeye başladıklarında ise düştüğü yerden bir daha kalkamıyor!
Akıl oyunları da böyle bir şey işte...
Aklına estiği gibi yaşamak felaketlere götürüyor herkesi.
***
Duymuştum ki…
CIA’nın giriş kapısında şöyle yazıyormuş;
-Düşünün, çünkü düşünmek bedava!
Bizde ise herkes dilediği gibi konuşmayı ve çalakalem yazmayı düşünce sanıyor…
Medyanın gücüne sosyal medya da eklendiğinde kamuoyunun meydanları düşüncesiz düşüncelerin rüzgarlarına kalıyor...
Okuyanlar da üzerinde bir saniye dahi düşünme gereği duymadan inanıyor…
Oysa, piyasaya sürülen her sözün gizli bir gayesi olduğu unutuluyor...
***
Dedikodu stratejinin bir parçası sayılıyor…
Yığınla senaryo ve oluşturulan binlerce soru boşlukta asılı duruyor...
Ve küresel tilkilerin oyunlarını anlamaya ve anlatmaya vakit bile yetmiyor.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi;
-Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın! Şimdi anladığını yarın anlayamazsın!
***
Var olmak, ayakta durmak ve bir arada yaşayabilmek için düşünmeliyiz…