Sosyal medyada şeytanların cirit attığından şikâyet eden yazılarımızı okuyan Doğan Hızlan Ağabey bize o dünyayı bir fıkrayla özetlemiş:
“Tilki acele koşuyormuş, bir başka hayvan ‘Ne kaçıyorsun?’ diye sormuş.
O da demiş ki develeri askere alıyorlarmış.
Sen deve değilsin ki?
Deve olmadığımı ispat edinceye kadar, post elden gider, demiş.”
***
Doğan Ağabey bu fıkrayla gelinen noktayı öylesine güzel özetlemiş ki...
Artık ülkeler bile sosyal medyanın algılarına göre savaşacak hale geldi...
Ya da barışacak...
Küresel gürültülerin sisli bulvarlarında herkes tehlike altında.
Birileri iftira ve yalan rüzgârından kaçmaya çalışıyor...
Birileri de daha çok iftira ve yalanlarla fırtına çıkartmak için gayret ediyor...
Sosyal medya artık şeytanların maskeli balosu gibi...
***
Agresif kampanyalardan medet umanlar kamuoyunu velveleye veriyor.
Yalanları yalanlamaktan ise yorulduk.
Basın özgürlüğü konusunda nutuk çekenlerin basını kelepçelemeye çalışmalarından da...
***
Siyasetçi dâhil herkes dürüst olmak zorunda.
Karalayarak, iftira atarak kazanılacak seçimden, oturulacak makamdan, kazanılacak paradan, başarıdan kimseye fayda yoktur...
Ve İstanbul’a da...
***
Kentlerdeki hüzün tabloları yerini acılara bırakıyor.
Mülteciler İstanbul’un ara sokaklarında...
Evsiz, barksız ve belki de aç susuz aramızda yaşıyorlar.
Ne kadar ilgiliyiz ve bu tablodaki yoksulluğun farkındayız...
Sosyal medyada süslü püslü cümleleriyle, iftira ve yalan rüzgârlarıyla fırtına çıkartan küresel gürültücüler spekülasyonlarla herkesi terörize ediyor...
Ve en önemlisi sadakatlere şüphe düşürmeyi başarıyor...
***
Ahir zaman günlerinde, fitne rüzgâr gibi dünyaya yayılacakmış...
Meğerse doğruymuş...
Ve o günlerden geçip gidiyoruz işte...
Tek şeye inanmak lazım artık; belgesiyle konuşup yazanlara...
Gerisi yalan dolandan ibaret diyebilmeliyiz...